BÝRBÝRÝMÝZÝN ANILARINA ÝHTÝYACIMIZ VAR

25 Mayýs 2020 16:59 / 1840 kez okundu!

 


"Benim önerim hiç de edebi veya dört baþý mamur yazýlar yazýlmasý deðildi. Çoktandýr böylesine teorik yazýlardan da hiç hoþnut deðilim. Köþe yazýsý geleneðinden gelen gazetecilerin memleket yönetme hevesinden kaynaklý makalelere de bir türlü ýsýnamamýþýmdýr zaten... Anýlarýnýzý yazýn. Yazan için de okuyan için de daha hayýrlý olur."

 

***

BÝRBÝRÝMÝZÝN ANILARINA ÝHTÝYACIMIZ VAR


Geçende sosyal medyada þöyle bir ricada bulunmuþtum: "Arkadaþlar, kampanya yürütür gibi yazmasanýz. Mesela ikitiar bi þey söyleyince aynýsýný tekrarlayýp kampanya yürütmeseniz, onun yerine bir deney, bir insanla diyalog, bir aný anlatarak görüþlerinizi aktarsanýz çok daha yararlý olmaz mý?.

Çoðunuzun derya gibi yaþanmýþlýklarý var, tanýdýðým kadarýyla...

Muhalefet için de geçerlidir bu ricam.

Gerçekten, hiç olmazsa benim için bir yararý olacak.

Kampanya gibi tüm tv'lerde ve basýnda yer almýþ sözleri burada tekrarlamanýn kime ne faydasý var ki.

Lütfen kusura bakmayýn. 

Bu bir ricadýr."

Bir arkadaþ "Hocam çok haklýsýnýz ama herkes sizin gibi duygularýný ifade edemiyor" diye yazmýþtý, ben de beðeni butonuna basýp yorum yazmaya hazýrlanýrken, aklýma doktor randevum olduðu geldi. Apar topar dýþarý çýkýnca maskeyi unuttuðumu fark ettim ancak almaya da zaman hiç yoktu.
 

Bu arada farkettim ki Stockholm’de maskeliler bayaðý çoðalmýþ, bu da güzel bir þey, önceleri bir tek ben maskeliyken tuhaf hissediyordum kendimi. Neyse, arkadaþýn yorumunun altýna yorum yazamadan sadece beðeni býrakýnca pek þýk durmadý haliylen. Benim öneri ve ricadan kastým hiç de edebi veya dört baþý mamur yazýlar deðildi. Çoktandýr böylesine teorik yazýlardan da hiç hoþnut deðilim. Köþe yazýsý geleneðinden gelen gazetecilerin memleket yönetme hevesinden kaynaklý makalelere bir türlü ýsýnamadým zaten.
 

1974 yýlýndaydý sanýrým, TSÝP olarak Ýstanbul belediye baþkanlýðý seçimlerine girmiþtik. Reklamlar, duvar yazýlarý, bildiriler gýrlaydý. Az kalsýn böyle bir eylemde trenin altýnda kalýyordum. Az dayak yemedik polisten, elimizde boya fýrçasý ve kutusuyla, gecenin bi vaktinde polisçe yakalandýðýmýzda... Seçim sonuçlarýna göre 35 üyemiz olmasýna raðmen 31 oy almýþtýk. Kartal belediyesi her kesin göreceði bir þekilde merkezdeydi lakin, içimizden hiç biri bu kapýdan içeri girmemiþti muhtemelen. Halkýmýz kuru gürültüye papuç býrakmaz.

Sonuçlarý daha komik bir senato seçimleri vardý. ÝKD baþkaný Beria Önger adayýmýzdý. Yeri göðü inletmiþtik. Ne masraflar yapýlmýþtý. Ne kampanyalar, afiþler, ne duvar yazýlarý... Maden-Ýþ Basýn yayýnda bir tartýþmada, "biz çok oy alacaðýz, keþke iki aday gösterseydik" diyenlerle bahis tutmuþtum, otuz bini aþarsak oturup kalkýp dua edelim demiþtim. Sultan Ahmet mitinginde Süleyman Üstün'ün yanýnda kýytýrýktan konuþmacý bendim. O seçimde de dað taþ dinlemeyip, bütün kahvelerde nutuk atmýþtýk. Kartal'a yakýn bir gecekondu kahvesine gittik, hiç kimse yoktu, ocakçý ve çay daðýtan çýraktan baþka. Tabii ben konuþma yapmamýþtým. Kime yapacaktým ki... Ancak sendikacý Nafiz Bostancý bu duruma hiç aldýrmamýþ ve konuþmasýnýn tamamýný yapmýþtý. Kahve o hoperlörle zangýrzangýr  titremiþti. Ýnsanýn hiç kimse olmadýðý halde görevini yerine getirme disiplinine hayran kalmýþtým. Kahveci ise müsade ettiðine bin piþman olmuþtu sanýrým. Normalde týklým týklým dolu olan kahveye ''Komünistler geliyor'' diye o gece kimse gelmemiþti. Adamýn hazýrladýðý çaylar çöpe tabii... Seçim sonuçlarýna göre koca istanbul'da aldýðýmýz oy 24 bin civarýndaydý sanýrým. "Gümbür gümbür" geliyorduk gerçekten !!!

Bugün de devlet dairesinin hiç bir kademesinde bulunmamýþ insanlar, devlet üzerine ahkam kesmekten hiç imtina etmemekte.


Gerçi benim konu etmek istediðim þey bunlar deðildi. Kampanyavari hareketlerde bulunanlarýn çoðunun eli kalem tutuyor ve halkýn deyimiyle mürekkep yalamýþlar ve oldukça deneyli insanlar.
Ýnsanlarýn neredeyse tamamýnýn annesi var, babasý var, çoluðu çocuðu, eþi kardeþi var. Bir ailede her kes ayný görüþte zor olur. Mesela Kýlýçdaroðlu tv de göründüðünde, ben sevilecek bir yerinin olmadýðýna eminim de, bir çocuk seviyor olabilir ve sevgi gösterisinde bulunabilir. Neticede çocuk bu. Veya aile fertlerinden biri pekala Erdoðan’dan haz etmeyebilir. Ýþte bu tür tepkilerden haber vermek, deðme anketçilerin ulaþamayacaðý gözlemlerdir. Mesela nerede gördüm anýmsamýyorum, baba ve çocuk dýþarý çýkarken çocuk babaya soruyor "baba korona virus gitti mi?" Baba cevaplýyor "Hayýr oðlum gitmedi’’ Çocuk tekrar soruyor o zaman biz neden dýþarý çýkýyoruz?"


Þimdi bu diyalog üstüne kaç makale yazýlsa tasvir edebilir acaba?


1997 yýlý olsa gerek, annem kadýnlarla din sohbeti izliyor. Konuþmacý o zamanýn pek popüler bir din alimi... Yaþar Nuri Öztürk, annem pek konsantre programý izlerken, kadýnlardan biri programdaki hocaya þimdi anýmsamadýðým bir soru soruyor. Hoca hýk mýk bir türlü mevzuya gelemiyor. Annemin mýrýldanýrcasýna tepkisi "Hoca tetirbeye girdi" oluyor. Tetirbe, Urfa dilinde çýkmaz sokak demek. Þimdi gelin de bu tepkiyi bir kaç makalede anlatýn anlatabilirseniz...


Benim vurgulamak istediðim, anadolu insanýnýn ferasetini gösteren bu tür tepkileri yazmaktý. Yoksa edebi yazýlar deðildi. Anýlarýnýzý yazýn. Yazan için de okuyan için de daha hayýrlý olur.

Son olarak örneðin "Güzelliðin on para etmez, bu bendeki aþk olmasa" söylemini kaç ciltlik kitapla anlatmak olanaklýdýr acaba?

Mustafa SATIÞ

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.