Nefret DİL ile bulaşır - Esmeray

07 Eylül 2011 14:00  

 

Nefret DİL ile bulaşır - Esmeray

Yıllar önce, zührevi hastalıklar hastanesinde yaşadığım bir tanıklığı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir rahatsızlığımdan dolayı sözünü ettiğim bu hastaneye gittim. İşlemlerim tamamlandı ve bana dediler ki, iki gün hastanede yatman lazım. Öğlen olmuş, karnım acıkmıştı iyice. Yemekhaneye indim, yemeğimi aldım. Masalarda herkes oturmuş yemeğini yiyor. Oturacak yer bakınırken dikkatimi, mutfağa yakın tek bir masada yarı ağlamaklı bir halde yemeğini yemeye çalışan Afrikalı siyah bir adam çekti. Sordum orada bir görevliye, dedim neden bu adam ayrı oturuyor. Görevli kulağıma eğildi, “Abla, bu adam AIDS” dedi. “Eee” dedim. “Ondan ayrı” dedi. Şaşırdım kaldım.

Aldım yemeğimi, adamın oturduğu masaya gittim. Ekmeğimi adamın tabağına bandım ve yemeye başladım. Herkes şaşkın bir halde bana bakıyor. İçimden dedim “asıl size şaşırarak bakmak lazım”. İşin ilginci hemşireler de gidip gelip beni uyarıyorlar. Hasbinallah, hastaları anladım da ayol hemşireler nasıl bilmez HIV virüsünün yemekle, öpüşmeyle, el sıkma ile bulaşmadığını. Doktora söyledim, bu nasıl iş diye. Demez mi “Bilgimiz dâhilinde, ayrı yemek yemesi bizim uygulamamız”. “Nasıl yani?” dedim; cevap vermeden gitti. İyice şaşırdım, hoppala doktorlar da mı bilmiyor bunları. Zührevi hastalıklar hastanesi, doktoruna kadar bir hastalığın nasıl bulaşıcı olduğunu ya da olmadığını bilmiyor. Ay cinsel yolla bulaşan hastalıklar hastanesi burası, eee daha var mı ötesi? Yani ayrımcılığın ve ötekileştirilmenin bu kadarı pes, dedim.

Hani hatırlarsınız, eski Aileden ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanımız Selma Aliye Kavaf Hanımefendi, “Eşcinsellik hastalıktır” demişti. Buna LGBTT ve sivil toplum örgütleri tepki göstermişti. Bilmem kaç sivil toplum derneği de Bakan’ı destekleyen açıklamalar yaptı. Özellikle Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSET) Başkanı Dr. Cem Keçe, tv kanallarına çıkıp “Eşcinsellik hastalıktır ve ben bu hastalığı iyi ediyorum, onları geri heteroseksüel yapıyorum” diye az nara atmadı. Bir gün bir tv programında baktım, bu gene anlatıyor. Çok eşcinsel hastası varmış ve çoğunu iyi etmiş. Sanki baş ağrısını iyi ediyor ya da kanser hastasını, öyle anlatıyor. Yahu bu insanların sızısı yok be adam, ne anlatıyorsun sen. Nihayet karşısına tersini söyleyen biri çıktı ve onun anlattığının homofobi olduğunu söyledi. Bunun nefret cinayetlerini de körüklediğini söyledi. Bizim doktorun cevabı “Ben homofobik değilim” oldu. Hemen haberi sunan araya girdi, “Hocam, homofobi nedir o zaman?” dedi. Cem Keçe’nin cevabı ise “Homofobi eşcinselliği yok sayan, eşcinselleri öldürenlerdir” dedi. “Ben sadece bir hastalıktan kurtarıyorum, onlara yardımcı oluyorum.” Adama bak fobi ve cinayeti birbirinden ayırt edemiyor. Ama eşcinsellere, hasta diyor. Üstelik bu adam bir doktor ve bir derneğin başkanı... Ne diyeyim şimdi ben bu adama?

Siz yazıyı okurken ne düşünürsünüz bilemem ama bence bu adam bir tüccar. Peki ya Türk Dil Kurumu’na ne demeli? Travesti tanımı şöyle: Karşı cinsin kıyafetlerini giyinmekten hoşlanan, transseksüel; kadından erkeğe ya da erkekten kadına cinsiyet değiştiren. Lezbiyen ise: Kadın eşcinsel. Gay: Erkek eşcinsel, ve Biseksüel: Her iki cinse yönelebilen bireylerdir. Türk Dil Kurumu’nun tanımı, akşamları kadın kılığına girip para karşılığı fuhuş yapan erkekler... Evet, tanım aynen bu. Koca bir ülkenin dil kurumu. Travesti kelimesi bir kere Türkçe değil bunu nasıl bilmez. Bu arada erkek bedeninden kadına transın tanımı bu; kadından erkeğe transın tanımı da yok. Bari diyorum, ona da şunu eklesinler: Gündüzleri erkek kılığına giren kabadayılık yapan kadınlar.

Evet, yukarıda yazdığım tanıklıklarda belirttiğim gibi zührevi hastalıklar hastanesi AIDS’in nasıl bulaştığını bilmiyorsa, bir derneğin başkanı fobiyi tanımlayamıyorsa, bir bakan eşcinsellik hastalıktır diyorsa ve Türk Dil Kurumu böyle tanımlar yapıyorsa vay halimize. Bunları düzeltmeden ne nefret cinayetlerinin önünü kesebiliriz ne de kadın cinayetlerinin ve ötekileştirmenin. Ya, Allah aşkına bu isimleri siz taktınız bize. Siz taktığınız halde tanımını da yapamıyorsunuz. Siz bırakın, biz kendimizi tanımlarız kardeş. Siz bunu beceremiyorsunuz. Çünkü niyetiniz iyi değil.

Barış için gökkuşağı bayrağının altında...

Biz Türkiyeli LGBT bireyler olarak biliyoruz ki şu an içinde bulunduğumuz çatışma ortamı ve yaratılan toplumsal iklim, savaştan rant kazanmak isteyen güçlerin kendi hoyrat kararları doğrultusunda oluşmuştur. Şiddet ortamının bir an önce bitmesi, toplumsal uzlaşma sağlanıp, halkların barış içinde yaşayabilmesi adına biz LGBT bireyler olarak 11 eylül pazar günü saat 17:00’de Taksim Meydanı’nda toplanıp Tünel’e kadar hep birlikte yürüyoruz. Sesimizin daha gür çıkması ve daha çok insana ulaşabilmek için LGBT olan, olmayan herkesi barış ortamı inşa edebilmek amacıyla gökkuşağı bayrağının altında buluşmaya davet ediyoruz.

esmerayozadikti@gmail.com

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0