BÝLÝNÇALTINDAKÝ TEORÝ VE ELEÞTÝRÝLERÝN ELEÞTÝRÝSÝ
22 Þubat 2019 15:06 / 1996 kez okundu!
Münir R. Aktolga “Türkiye’nin dýþ politikasý yanlýþ mýydý?” baþlýklý geniþ bir AK Parti dýþ politika analizi yaptý. Atilla Yayla da “Hitler’in Filozoflarý” baþlýklý bir yazý kaleme aldý. Bu iki metni de sorunlu buluyorum (diðer birçok görüþlerine katýlsam da).
Ýnsanda etkili olan þey daha çok bilinç midir? Yoksa bilinçaltý mýdýr? Bu iki yazýnýn da gösterdiði þey bilinçaltýnýn düþünüldüðünden daha etkili olduðudur.
****
BÝLÝNÇALTINDAKÝ TEORÝ VE ELEÞTÝRÝLERÝN ELEÞTÝRÝSÝ
Münir R. Aktolga “Türkiye’nin dýþ politikasý yanlýþ mýydý?” baþlýklý geniþ bir AK Parti dýþ politika analizi yaptý. Atilla Yayla da “Hitler’in Filozoflarý” baþlýklý bir yazý kaleme aldý. Bu iki metni de sorunlu buluyorum (diðer birçok görüþlerine katýlsam da).
Ýnsanda etkili olan þey daha çok bilinç midir? Yoksa bilinçaltý mýdýr? Bu iki yazýnýn da gösterdiði þey bilinçaltýnýn düþünüldüðünden daha etkili olduðudur.
Bu haftaki yazýma Münir Aktolga’nýn yazdýðý metni eleþtirerek baþlamak istiyorum. Öbür hafta “Hitler’in filozoflarý”ný eleþtireceðim. Münir R. Aktolga yazýsýnda özet olarak bir döneme kadar AK Parti politikalarýný doðru buluyor. Bu ilk döneme dair bana göre doðru örnekler de veriyor. Hatta bu ilk dönemi “devrim” olarak niteliyor ama daha sonra AK Parti iktidarýnýn kendini olduðundan büyük görerek, devleti ve iktidarý ele geçirmiþ olmakla büyüklenerek, “ben neymiþim” anlayýþýyla bir yerden sonra rayýndan çýkarak, eskiden beri var olan devletin içindeki “milli” bir yere oturduðunu anlatýyor. Yani AK Parti önce iktidarý ele geçiriyor, sonra güç zehirlenmesine kapýldýðýndan bu kez milli kodlarla var olmuþ devlet, AK Parti iktidarýný ele geçiriyor.
Bu anlatý aslýnda sol bir kliþedir. Kliþedir çünkü önce iktidarýn devleti ele geçirmesi sonra da devletin iktidarý ele geçirmesi teorisi aslýnda sol zihniyetin temel argümanlarýndan biridir ve oldukça fazla iþlenmiþ bir teoridir. Bunu birçok sol literatürde görürüz. Elia Kazan’ýn “Viva Zapata” filminde de konu budur. Bu kliþe gösteriyor ki biz eski devrimcilerin fikri yapýmýzdaki sosyalist çizgi ve devlete güvensizlik bilinçaltýnda zannettiðimizden çok daha fazla yer etmiþtir. Devleti savunmak sola göre zaten baþtan sorunludur, çünkü devletler zaten inorganik yapýlardýr ve sadece bir dönemin varlýklarýdýrlar. Bu önyargý dolayýsý ile solun bilinçaltlarý bana göre yaralýdýr. Tesadüflerin anlamsýz gücü, insanýn sorunlu yapýsý ve dolayýsý ile trajedinin siyasete de kaçýnýlmaz þekilde sýçramasý solun literatürüne hiç girmemiþtir. Oysa sanat neredeyse tamamýyla bunun üzerine kurguludur.
AK Parti biraz da tesadüf eseri iktidara geldikten sonra doðru siyasal politikalar geliþtirmiþtir. Özellikle askeri vesayeti yýkmasý muazzam bir çabadýr. Ekonomi politikasýnda, dünya ticaretine entegrasyon çabasý, dýþ ticaret odaklý ekonomi politika yürütmesi, kamu maliyesine, denk bütçeye önemle vurgu yapmasý, özelleþtirmede önemli performanslar göstermesi çok deðerli liberal politikalardýr. AK Parti tabiidir ki bunun meyvelerini toplamýþ, oyunu da arttýrmýþtýr.
Daha sonra dönüþ yaparak devlet tarafýndan teslim alýndý kliþesi temelde de yanlýþ bir argümandýr. Siz uzun yýllar devleti yönetirseniz zaten devlete de daha çok nüfuz edersiniz, çünkü devleti ancak kendi çevrenizle yöneteceksinizdir ve bu kötü bir þey de deðildir. Aksine devlet - halk iliþkisinin tezahürüdür. Ayrýca AK Parti devleti ele geçirdikten sonra görüþ deðiþtirmedi, muhafazakar görüþü gereði zaten devletin önemine vurgu yapmaktaydý ve milliyetçi-mukaddesatçý bir tabandan gelmiþti ve yöneticileri de büyük oranda öyleydi ve bunu hiç de gizlemedi. Devletin önemini kavramak ve milliyetçi-mukaddesatçý olmak liberal politikalar için engel teþkil etmez. Batý’da da liberal politikalarýn oluþmasýnda muhafazakarlar sola nazaran her zaman daha gayretli olmuþlardýr.
Sn. Aktolga þöyle bir örnekle analizini kuvvetlendirmeye çalýþmýþ: “Eðer ‘parantezi kapatarak Osmanlý’yý küllerinden yeniden yaratmak’ veya ‘Ýslâmýn koruyucusu’ rolüne soyunmak gibi ulvi hedeflerin peþinde koþmasaydýk; Suriye’de geliþen muhalefet Esed’in provokasyonlarý sonucu silâhlý direniþ aþmasýna geçerken onlara, ‘bakýn, sizi destekliyoruz, ama sakýn demokratik mücadele kulvarýný terk etmeyin’ diyebilseydik, ne DAEÞ çýkabilirdi ortaya, ne de bugünkü gibi bir PKK-PYD tehlikesi olurdu.” Bu anlatý bana göre insaný, toplumu ve devleti bilme konusunda bir zayýflýk içermektedir. Çünkü uluslararasý iliþkilerde de insanýn yapýsýndaki düzensizlikler yansýr ve doðru þeyler yaparak mutlak doðruya ulaþamazsýnýz. Devletler açýsýndan genel stratejiler ve günlük taktikler çok daha önemlidir. Bu dedikleriniz yapýldýðýnda her þeyin düzenli akacaðýný ummak sadece naifliktir. Bu kez hiç beklenmeyen daha tehlikeli sonuçlar çýkmayacaðýný kimse garanti edemez. Mesela, bu kez de geliþmeler hiç ummadýðýmýz gibi akarak ABD, Batý koalisyonu, S. Arabistan ve Ýsrail’in silahlandýrýp, desteklediði Suriye muhalefeti ve PKK, Kaddafi gibi Esed’i devirebilirdi ve bu bölgede sizin söz hakkýnýz bütünüyle yok olabilirdi. Ve tarafsýz kalýp sadece nasihat etmenin kötü sonuçlarý doðup Ýran sýnýrýndan Akdeniz’e kadar bir PKK devleti ile karþýlaþabilirdiniz. Türkiye’nin devreye girmesi birçok strateji ve taktiði yerinden oynatmýþ da olabilir. Bir ünlü düþünce adamý þöyle diyo; “meli, malý kipi kudretsizdir. Yaþamda sadece doðru olan hükmünü de icra eder ve gerçekte, olmayan bir ‘olmasý gereken’ hakiki deðildir. Dolayýsý ile o, bugünkü yaþam üzerinde öznel bir tahakküm kurmak anlamýna gelir.” E. Burke bu konuda þöyle diyor: “niyette olmayan sonuçlar insanlýðýn karþýlaþtýðý bir þeydir ki, müphem ölçekte deðiþimin baþlatýlmasý halinde, eþyanýn karmaþýklýðý ve giriftliðinden dolayý, hemen hiç þaþmaz bir þekilde, baþlatanýn aklýnda olandan çok daha fazlasý devreye girer ve sonuç beklentilerden çok farklý tezahür edebilir”. Çünkü toplumda/devlette insanýn kodlarý vardýr. Uluslararasý iliþkilerde geçmiþte yapýldýðý gibi yapýlýp Batý’nýn söz dinleyen çocuðu olduðunuzda da baþýnýzýn beladan kurtulamadýðýnýn en önemli örneði Küba krizinde Türkiye’nin yaþadýðý büyük tehlikedir. Uslu çocukluða raðmen ABD’nin sizi gözden çýkarmayacaðýnýn garantisi yoktur. Müttefikimiz ABD, Türkiye’nin hava savunmasýnda zayýf kalmasý için çaba sarf ediyor, tehdit ediyor, onun rakibi Rusya savunma sistemi ve teknolojisini vermeyi garanti ediyor. Bu insani kodlardan dolayý baþýmýza gelen bir þey deðil mi?
Sn. Aktolga, AK Parti’nin kendi düþüncesine göre þirazeden çýkmaya baþladýðý dönemin dýþ politikasýný ayrýca þöyle tanýmlýyor: “Amerika’ymýþ, Avrupa Birliði’ymiþ, Batý’ymýþ -- bunlar neydi ki; hepsi kendini ‘üst akýl’ sanan, püf desen yýkýlacak kaðýttan kaplanlardý bunlar. Ya Allah dedin mi, karþýnda duramazlardý.” Oysa bana göre AK Parti’nin böyle bir anlayýþý hiç olmadý. Esnek bir iç ve dýþ politika gütmeye çalýþtý. Çok sert bir iç politika ile karþýlaþtý, kapatýlma ve darbe giriþimleriyle boðuþtu. Bu aþamada hamasetle karþýlýk vererek kitlesini konsolide de etti. Diðer yandan, askeri vesayete raðmen Kürt sorununu çözmeye gayret de etti. AB konusunda ýlýmlý yaklaþarak gayret gösterdi. Kýbrýs’ta ilk defa bu dönemde TC devletinin en temel politikalarýndan biri olan iki ayrý devlet politikasýndan ödün vererek birleþik Kýbrýs devleti politikasýný kabul etti ve Kýbrýs'ta Türk tarafýna da kabul ettirdi (Denktaþ’a raðmen) ve AB ile uyum yoluna gitti. Tersine, AB yeterli çabayý göstermedi, çünkü Türkiye’yi alma niyetleri yoktu. Yani, hiçbir zaman karþýmýzda duramazlar gibi bir tavýr takýnmadan uyum aramaya çalýþýldý çünkü çýkarlarýmýz bunu gerektiriyordu ve o yapýldý.
Sn. Aktolga þöyle devam ediyor: “‘Dünya beþten büyüktür’ diyen Türkiye, ‘en büyük benim’ demeye baþladý.” Bu cümlesini tuhaf bulduðumu söylemeden geçemeyeceðim. Bunu ne zaman dedi? Türkiye tam tersine ABD ve Batý ile uyum içerisinde Suriye'de katliamlara karþý ortak bir siyaset belirledi. Rus uçaðý düþürüldüðünde Batý’nýn ikiyüzlü tavrýný gördüðünde yumuþak bir politika güderek Rusya ile arayý düzeltmeye büyük gayret gösterdi. Sonra Rusya ile uzlaþarak Afrin harekatýný yaptý. Bugün de ABD ile çatýþmak istemediði için Suriye’de kendi baþýna hareket etmiyor. ABD’nin oradan çekilmesi için ikna çalýþmalarýný sürdürüyor (liberal diye bilinen ABD’nin PKK’ye binlerce TIR silah vermesine raðmen). Bu yüzden “en büyük benim, kimse karþýmýzda duramaz” gibi bir politika yürütüldüðü tezi doðru deðil. Türkiye bazen günlük taktikler gereði PKK’nin desteklenmemesi için aniden önemli adýmlar atabileceðini söylüyor. Bu “en büyük benim” anlamýna gelmez sadece bir taktiktir. Mesaj vermektir.
Sn. Aktolga þöyle devam ediyor: “Libya’da dýþardan müdahaleye karþý çýkan AK Parti, þimdi artýk Suriye’de Ýttihatçý geleneðe sahip çýkan Jakoben-devrimci bir ideolojik duruþa yöneliyordu.” Bu da yanlýþ bir anlatým. Türkiye, Libya’da yönetime karþý hareketler baþladýðýnda önceleri haklý olarak ticari çýkarlarý doðrultusunda hareket ederek Libya’ya dýþarýdan müdahaleye karþý çýktý. Çünkü Libya ile önemli müteahhitlik iþleri vardý ve Kaddafi gittiðinde ne olacaðý bilinemezdi. Ancak CHP o dönem AK Parti iktidarýnýn diktatörlerin arkasýnda durduðu söylemine baþlayýnca Batý ülkelerinden de ayný sesler yükselince Türkiye Libya’nýn kuvvetle muhtemel gelecekteki yönetiminin tepkisini çekmemek için politika deðiþtirdi ve Batý’nýn yanýnda yer aldý ve Libya’nýn deniz muhasarasý için bir gemi göndererek Batý’ya destek verdi. Kaddafi alaþaðý edildi. Sonuç umulduðu gibi oldu mu? Hayýr. Türkiye hem ekonomik hem de siyaset açýsýndan Libya’dan dýþlandý ve artýk orada önemli bir ticari yatýrýmý yok. Kaddafi’ye destek verseydi muhtemeldir ki daha da kötü olacaktý.
Simon Critchley “Ýmansýzlarýn Ýmaný” adlý kitabýnda “Ahlakçýlarýn çoðunun hatasý insaný daima özü itibariyle makul bir varlýk olarak düþünmek olmuþtur. Oysa insan [devlet de denebilir], hareket etmek için sadece ihtiraslarýna danýþan ve aklýn ancak o ihtiraslarýnýn onu yapmaya sürüklediði ahmaklýklarý hafifletmeye yaradýðý, duyarlý bir varlýktýr. Yanýlmaktan kaçýnmanýn bariz bir yolu yoktur.” þeklinde özetlenebilecek doðru bir tespitte bulunur. 1400’lü yýllarda Ýngiltere ile Fransa arasýndaki savaþ 116 yýl sürmüþ ve korkunç bir sefaletle sonuçlanmýþtýr (ahmaklýða örneklerden birisi). Bugün birçok Türkiyeli liberal entelektüel halen ABD’nin ve Batý’nýn güncelde yaptýklarýnýn nedenini anlamakta güçlük çekmektedir. Hatta Batý’lý bazý saygýdeðer liberallerin de dýþ politikada dengesiz yaklaþýmlarýný anlamada güçlük çekmektedirler. Çünkü siyasete angaje olduklarý kadar insanýn yapýsý ve yarattýðý trajediler üzerine eðilemediler.
Yani, teori ile pratik hayat tanýmlanamaz. Belki de bugün yürüttüðü dýþ politika nedeni ile Türkiye gelecek açýsýndan daha saygýn devletler arasýna girmiþ de olabilir. Tersi de olabilir. ABD yönetimi dahi þu gün için ne yapacaðýný tam olarak bilememektedir. AB, Çin, Rusya ve birçok ülke Türkiye gibi endiþelidir. Bu endiþe 3 bin yýldýr zaten hiç deðiþmedi. Bu yüzden "meli, malý" kipi kudretsiz olduðundan Münir R. Aktolga’nýn dýþ politika analizine katýlmak güç.
Nihat ÜSTÜN
22.02.2019
Son Güncelleme Tarihi: 24 Þubat 2019 16:42