Karanlıktan Aydınlığa - Nina Bencoya
26 Mart 2007 17:51 / 1919 kez okundu!
Çok kısa bir süre önce, 15 Şubat günü Hülagu Bulguç’u kaybettik. Hülagu bizim arkadaşımızdı, çağdaşımızdı, 68 kuşağının bir güzel insanıydı. Bizim kuşağın tüm onurunu, inancını, saf coşkularını ve derin acılarını yaşamıştı, son güne kadar. Ve bedeli
Ve yeniden kutsadım hayatı
Yeniden üzüldüm zavallı gururlarımıza
O özenle dokunmuş olduğunu sandığımız, öznel gerçekliklerin sanrılarına
Sözde "seçim" lere
Anlamsız iradelere
Onur zannettiğimiz kibirlere
Yeniden acıdım..
Sence, bence vs.
Şıkkı yok kardeşim hepimiz gideceğiz.
Ve işte kızdığımız, kızmadığımız, seçtiğimiz seçmediğimiz, bir şekilde hayatımıza uğramış herkes vedalaşmaya gelecek bizimle..
Ama bugün buradayız!
Gerçeğin yüzü suyu hürmetine, ölümden daha büyük bir ışık var mı acaba? Yaşam'ın ulaşabileceği, ölümden başka bir ihtimal var mı acaba? Ya da ölüm mutlak mı?
Yine de ölümden daha tek başına, daha kendi adına, daha fazla bir “yalnızlık” ve daha ortak bir gerçeklik var mı?
Peki bu yok oluş'tan daha etkin bir var oluş var mı?
Ya daha güçlü ama bir o kadar da sessiz çığlık?
Ne kalır geriye? Bilmiyorum.
Sözün, sesin bittiği yerde gerçek gerçekleşir..
Ölene, ölüme, ayrılığa, inanıyorsanız kadere vs ağlamak çok kolaydır. Çünkü hüküm kesindir. Oysa yaşarken bol keseden ölüm fermanı verip dururuz seçeneklere, sevgilere, mazilere, geleceklere, ihtimallere en fazla da “an”a. Ertelemenin bedelini idrak etmeden, üstelik zaferler kazandığımızı zannederek!
Ölenin arkasından müthiş bir boşluk ve sessizlik kalır. O kişi için, o kişiden dolayı kendimiz için, yaşam ve anlam adına..
Ölüm kesindir, nettir, berraktır, kararsızlığı, ikilemi yoktur!
Ölüm acısı sahicidir genellikle
Ve pek az tam, pek az samimi şeyden birisidir
En azından başlangıçta..
Bir dolunay gibi parlak, sessiz ve uzakta
Ve ateş gibi sıcak, içe işleyen bir yoğunluk
Buz gibi duru, donuk
Ayna kadar soğuk ve doğrucu Davut
Nasıl bir yalnızlık, saf, hakiki, katışıksız!
Düşünmeye kalkışsan, anlamaya çalışsan, bir hata sinyali gibi,
Hep "Error" verir!
Ve bir yandan, erişilmezlik katına çıkıp gittikçe uzaklaşır, onarabileceklerimiz, pişmanlıklarımız..
Günlük hayata dair her şey, her şey değerini kaybeder kısa bir süre için
Nasıl vazgeçilebiliyormuş işte, gör de düşün gibisine
Biraz da tersinden bak mesela
Ölümden bak yaşama, dolu dizgin..
Nina Bencoya
25 Mart 2007