Onüç mayıs - Nina Bencoya

14 Mayıs 2007 02:41 / 1918 kez okundu!

 

13 Mayıs anneler günü, 13 Mayıs İzmir’de Cumhuriyet mitingi.. Coşku, sel gibi insanlar, kırmızı, kıpkırmızı sokaklar ve yandaş olanlar, karşı olanlar, yararlanmak hevesiyle kendilerine dayanak arayanlar, ne ararsanız hepsinden bol miktarda olan, diş

Anaların fedakârlığı, anaların sevgisi, anaların endişeleri vs. Hayır bunlardan söz etmeye kalkışmayacağım. Çünkü böylesi bir söylem hoşuma gitmiyor. Bana sorarsanız analık sanatı fedakârlıkta değil, yavrusuyla göbek bağını adım adım kesebilmekte saklıdır asıl. Kim demiş karşılıksız sevgi diye, asla öyle değildir bu ilişki. Çocuklar öylesine karşılık verirler ki bu ilişkiye, benim diyen aşk, en büyük servet bu denli mutlu etmez insanı.. Ayrıca karşılık beklemenin bin bir incelikli çeşidini de bilmez değiliz..



Maharet o çocuk uğruna uykusuz kalmakta değil, onu anlamakta, onun sesini duymakta, onun sahici ihtiyacını algılamaktadır. Yalnız suya, memeye değil, bazen de aç kalmaya, elini kirletmeye, hata yapmaya, düşmeye, tehlikelere atılmaya, acı çekmeye, büyümeye olan ihtiyacını desteklemektedir. Ve zor olan da inanın budur.



Çocuklar ayrı bedende yaşamaya çabuk alışırlar. Ama analar? Onlar kesemezler işte bir türlü bu bağları. Ve giderek sevgiyi törpüler vicdanlar. Tabii bu garip bir cilvesidir hayatın. Yıllar yılı nefesini dinlersiniz minik yavrunun. Sonra değiştirmek kolay değildir, eski köye yeni adetler getirmek, onsuz var olmayı öğrenmek, yeniden yaratmak kendini…



Ve bir anneler gününde Cumhuriyet mitingi yapılır. Analar, çocuklar, dedeler, gençler doldurur meydanları. Tüm kitle hareketlerini kendinden menkul görenler, hoşlanmayıverirler bu selden. İçeriği neymiş, yeterli miymiş, yetersiz miymiş, kime hizmet ediyormuş, hedefi ne imiş, kimin işine yarayacakmış gibi sorularla mesafe koyarlar..



İzmir’de “Gavur İzmir” pankartları açılır, kürsüden gelen demode hamasi sloganlara katılmaz kitleler, ilginçtir, espriyle, kendine özgü ince bir zeka ile doludur olanlar. Sadece ve sadece biz cumhuriyete bağlı bir nesiliz, demokrasiden vaz geçmeyiz der. Bizi yok sayamazsınız; genç-yaşlı-solcu-sağcı- dinli-dinsiz ama vatandaş kimliğimizle buradayız! Sayısız Yahudi ve Levanten gördüm mitingde. Ait olduğu yerde bulunmanın güveni ve gururu ile ellerine bayraklarını almışlardı. Daha 17 yaşındayken yurdu olup olmadığını, varsa neresi olduğunu sorgulamak zorunda kalmış bir insan olarak bu duyguyu öyle iyi bilirim ki..



Siyasi sağ da karşıydı bu olanlara, solun büyük bir kesimi de. Merkez partileri zaten yer almadılar içinde. Bu coşku mevcut siyasal kurumların dışında bir olaydı. Sıradan insanlar, politik mürüvvet hayalleri kurmayan vatandaşlar olarak, dans ederek, şarkı söyleyerek, yaratıcı, şairane..



Böyle olaylar, tüm düzenleme komitelerinden de, sahip çıkmaya çalışanlardan da, kullanmaya çalışanlardan da, onlara binbir anlam yüklemeye kalkışanlar da farklı, bağımsız bir karakter barındırırlar ve çoğu zaman şaşırtırlar.



Kusura bakmayın ama, aydın sorumluluğu “evham” üretmekten, “felaket haberleri” pususunda yaşamaktan, daha yapıcı bir şey olmalı. Ve hayatı, doğruyu, olması gerekeni vazetmek yerine, biraz da öğrenmeye bakmalı alçakgönüllülükle. Hayattan, gerçeklerden, çocuklardan, susanlardan, konuşanlardan, inananlardan.. Sokağa çıkma kaçırırlar, caddeyi geçme ezilirsin diyen anneler gibi doğmamış çocuğun başına geleceklerin ağıtını yakmamalı.



Şimdi bu rüzgâr hangi yelkenleri doldurur, bilinmez.

Ama rüzgârlar eser, sular dalgalanır elbet.

Herkesin gönlünde başka bir yorum kazanır tüm esintiler. Ve hayat akar..

Akla kara birbirinden doğar da, hasım sanır diğerini..



Nina Bencoya

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.