SADECE KONUK

30 Haziran 2010 22:55 / 2302 kez okundu!

 


Yabancı birini görünce sustu belki de dünya. Oysa benden çekinmesini istemiyorum. Belki yavaş yavaş alışıyor konuğuna. Ve fısıltılar başlıyor. Cırcır böcekleri var fonda. Bir tek beyaz kuş uçuyor uzakta, yakında, dönerek, yükselip alçalarak..

--------------------------------------------------------------------------------------------

Denizi görüyorum uzaktan. Onun umurunda olmadığım kesin. Ama ben yine de bir davet vehmediyorum kendime. Deniz beni çağırdı, ona gidiyorum.. Uzunca bir yol var aramızda. Nisanda çiçek festivali gibi coşan, mayısta sararmaya başlayan ve bugünlerde tevazu ile çöle dönmüş olan patika bir yol uzanıyor kıyıya. Suya gitmek için adeta çölden geçiyorum. Hava sıcak, toprak sıcak, yoruluyorum. Ama böylesi daha iyi diyorum. Biraz merasim, biraz özveri değer kıyıya kavuşmaya. Gökyüzü ne kadar yukarıda ise deniz o denli aşağıda uzanıyor. Sonsuzluğa yayılıyor, erenlere karışıyor.

Kutsal yolda yürüyorum. Adım adım ilerliyorum, acelem yok, yolun tadını çıkarıyorum. Bir şeyler ısırıyor ayaklarımı ama ne olduğuna bile bakmıyorum. Ve koylar birer birer yanımdan geçmeye başladığında, durup seyrediyorum. Uzaktan hafifçe akan o tekdüze mavi doku, yakınlaştıkça ne kadar canlı, ne kadar kıpırtılı ve sürprizlerle dolu, her defasında yeniden şaşırıyorum. Bir taşın kenarına tünüyorum. Hiç insan yok görünürde. Kaç kere yeniden terennüm etmişimdir Nazım’ın ölümsüz dizelerini bilmem. Ve şimdi onları yeniden uyarlıyorum. Denizin ne kadar mavi, ne kadar yeşil ve ne kadar saydam olduğuna şaşarak, kayalıklar, deniz, gök ve ben bahtiyarız. Sessizlik, derinlik ve yalnızlık bahtiyarız..

Sessiz, çok sessiz. Yabancı birini görünce sustu belki de dünya. Saygı duyuyorum ona. Benden çekinmesini istemiyorum. Belki yavaş yavaş alışıyor konuğuna. Ve fısıltılar başlıyor. Cırcır böcekleri var fonda. Bir tek beyaz kuş uçuyor yukarıda, alçakta, uzakta, yakında, dönerek, yükselip alçalarak. Ardından küçücük bir sürü takip ediyor. Belli ki yavruları geliyor..

Ve su.. Ne kadar derin sesi. Bu bir konuşma değil, homurdanma, söylenme, ağlama, gülme hiç değil. Evet, nefes alıyor deniz. Tefekkür ediyor besbelli. Alabildiğine doygun! Deryanın sesi de rengi de kendisi, sadece kendisi. Kıyıda küçük telaşlar var. Daha ince, kısa soluklu. Öylesine çarpıyor, buluşuyor ve yoluna devam ediyor. Ne tiz, ne pes, ne bas, ne soprano, tanımladığımız hiçbir sese, notaya benzemiyor.

Beni kabul eder misin deniz? Bir defacık sarılsam sana, olur mu güzel mavi? Su ılık, su derin, su serin. Denizle buluşmayı kaç kere gözden çıkarmış olduğum geliyor aklıma. Bugün buradayım ya, sevinç çığlıkları atmak istiyorum. Etrafta her şey o kadar ağırbaşlı ki, utanıp vazgeçiyorum. İnce soğuk akıntılar dolaşıyor dibinde, yosunlar salınıyor. Kim bilir şu anda neler olup bitiyor? Bu dünyaya hiçbir katkım olmaksızın konukluk ediyorum. Sadece hayranım ona. Bunun kendisi için bir şey bir ifade ettiğini de hiç sanmıyorum..


Nina Bencoya

17.06.2010, Karaburun



 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.