24 Temmuz 2016 Taksim mitingine eleştiri
24 Temmuz 2016 22:54 / 1398 kez okundu!
Manifestoda 'darbe girişimi halkın direnme hakkını kullanmasıyla ayrı bir anlam ve boyut kazanmıştır' denilse de hem direnen halka gerçek, vicdani teşekkür yapılmamış hem de bu direnişin çağrısını yapıp, onu mümkün kılan CB ve BB'dan hiç söz edilmemiştir.
24 Temmuz 2016 Taksim mitingi, CHP'nin tarihine "CHP'nin Darbeye karşı mitingi" diye geçecektir
Gerçek tarihçiler ise ayrıntılarla da ilgilenecektir elbette. İşte aklımda kalan kimi ayrıntılar...
"Miting 10 gün gecikmişti",
"Ölenlere rahmet bile dilenmedi",
"Gerçek fail dile getirilmedi"; 9. Maddedeki "15 Temmuz darbe girişimi 3. sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablodur" demek de aslında hedef şaşırtıyor, dikkat dağıtıyor.
"Manifestoda 'darbe girişimi halkın direnme hakkını kullanmasıyla ayrı bir anlam ve boyut kazanmıştır' denilse de hem direnen halka gerçek, vicdani teşekkür yapılmamış hem de bu direnişin çağrısını yapıp, onu mümkün kılan CB ve BB'dan hiç söz edilmedi."
"Kılıçdaroğlu, konuşmasında 'darbe içinde darbe yapıldığı' anlamına gelecek bir hava yarattı. Darbeye karşı söyleniyormuş gibi görünen kimi cümleler de bu yüzden hükumete karşıymış gibi oldu", 10. Maddedeki şu cümle ilgi çekicidir: "Türkiye tümüyle darbe hukukundan ayrılmalıdır".
"Konuşmasını 'ne darbe ne diktatörlük' cümlesiyle bitirerek marjinal solun söylemine teslim oldu" ...
İşte bu tarzdaki eleştiriler de esas olarak haklıdır, meşrudur ama mitingin, büyük resimdeki "darbe karşıtlığının zeminini genişletme" yönünü de gözden kaçırmamak lazım.
Darbeye Kılıçdaroğlu ve yakın çevresi anında karşı çıkmış bile olsa; darbe gecesi tabanının durumunun rezalet olduğunun tanığıyız. Tiyatro lafına sarılanlar şimdi bunu unutmaya unutturmaya çalışsalar da, sokağa çıkanların kimler olduğu, onlarla dalga geçenlerin, onları şeytanlaştıranların da kimler olduğu bellidir. Belgeleri ortada...
Ancak CB ve BB, bence yaşananlardan ders çıkarmışlar. "Toplumu kutuplaştırmama" ya özen göstererek; 'darbeye herkesin karşı çıktığını, sokakları her partiden insanın doldurduğunu' ısrarla belirttiler. Bu tavır bir yanıyla akıllı bir taktikti; karşıtlarını yalnızlaştırma, dostlarını arttırma' politikasının içerideki yansımasıydı. Öte yandan da bu tutum, aslında bir tür alicenaplıktı, politika ve merhametin vicdan paydasındaki buluşmasıydı. Tam da bu nedenle hükumet, en azından şimdilik, CHP çevresinin bu 10 günlük gecikmesine hiç değinmediler. Tersine başta İstanbul büyükşehir belediye başkanı olmak üzere çok sayıda Ak Partili mitinge katılarak destek verdiler.
İktidarın bu tutumuna rağmen, KK'nun, manifestosunda CB'nın, direniş çağrısıyla darbenin engellenmesini sağladığına dair tek vurgunun olmayışı açık bir vefasızlıktır. Bir darbe sonrasında bile RTE imajı engelini aşmayı başaramayanların; klasik çatışmacılığa dönmekte gecikmeyecekleri de kestirilebilir.
Can sıkıcı da olsa söylenmesi gereken gerçeklerden biridir bu.
Özetle, Kemal Kılıçdaroğlu'nun okuduğu manifesto yukarıda değinilen bazı zayıflıklarına, eksikliklerine, yanlışlıklarına rağmen esas olarak olumluydu. Bu miting, CHP'nin tarihinde bir dönüm noktası oluşturacaktır. Darbeye karşı çıkmakta gecikmiş tabanını dönüştürme yolunda da bir adımdır. Bu adımla, "Kategorik muhaliflik" çemberini de kırmıştır. Ayrıca, Taksim'in adaletli kullanımının kapısını aralamıştır.
Vesselam.
nuhungemisi
***
CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu'nun okuduğu 24 Temmuz 2016 Taksim Bildirisi
1) 15 Temmuz darbe girişimi parlamenter demokrasimize karşı yapılmıştır. TBMM bombalanmış; ama bombalar altına parlamento görevini yapmış ve darbeyi püskürtmüştür. Bu darbe girişiminin sorumlularını iç ve varsa dış destekçilerini kınıyor ve lanetliyoruz.
2) Bütün siyasal partiler, darbe girişimine karşı çıkmış demokrasi konusunda Türkiye’de tartışmasız bir ortak payda oluşmuştur. Bu ortak tutum ve anlayış, siyasette uzlaşma kültürünün güçlenmesine de katkı vermek zorundadır.
3) Her türlü darbeye ve parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayete karşı çıkmak tüm demokratların, demokrasiden yana olanların bu ülkeye namus borcudur. Hep birlikte ve her zaman ne darbe, ne dikta; yaşasın tam demokrasi demeliyiz ve söylemeye devam etmeliyiz.
4) Demokratik parlamenter sistemimize karşı yapılan darbe girişimi halkın direnme hakkını kullanmasıyla ayrı bir anlam ve boyut kazanmıştır. Direnme hakkı demokrasiyi korumanın meşru bir yolu olarak ortaya çıkmıştır.
5) Demokrasimizin teminatı olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkesinin Türkiye için ne kadar yaşamsal olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti bizi çağdaş uygarlığa taşıyacak olan en temel anahtardır.
6) Bu darbe girişimi Anayasa’da, yasama yürütme ve yargı olarak yer alan güçler ayrılığı ilkesinin demokrasideki denge ve denetleme işlevinin güvencesi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
7) Balyoz, Ergenekon ve Casusluk gibi davalarda mağdur edilen insanların itibar ve haklarının iadesi kaçınılmaz olarak bütün siyasal partilerin gündeminde olmak zorundadır.
8) Bu darbe girişimi devlet yönetiminin liyakata dayanması gerektiğini çok açık bir biçimde ortaya koymuştur. Devletin yapılanmasında siyasal yandaşlık, akrabalık, cemaatçilik tarikatçılık değil; bilgi, birikim ve deneyim gibi ilkeler esas alınmalıdır.
Bir başka anlatımla devleti yönetme yerine, devleti ele geçirme anlayışını tarihe gömmeliyiz. Bu bağlamda devletin yeniden inşası zorunludur.
9) İnancı, kimliği yaşam tarzı ne olursa olsun bu ülkenin güzel insanları; bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında, meydanlarında, parklarında özgürce gezebilmedir. Hiç kimse unutmasın 15 Temmuz darbe girişimi 3. sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablodur.
Bu ülkenin insanları 3. sınıf demokrasiye değil, özgürlükçü demokrasiye yani tam demokrasiye layıktır. Türkiye tümüyle darbe hukukundan ayrılmalıdır.
10) Devlet kinle, öfkeyle, ön yargıyla yönetilmez. Darbe girişiminde bulunanlar hukuk içinde hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalınarak yargılanmalıdır. Devletin vakarı ve ciddiyeti bunu zorunlu kılmaktadır. İşkence, kötü muamele, baskı tehdit, devleti darbecilerle aynı duruma düşürür. Buna izin verilmemelidir” dedi.