Doğu İmam Gazali'nin, Batı ise İbn-i Rüşd'ün peşinden mi gitti?

06 Ekim 2012 11:27 / 2493 kez okundu!

 


Almanya'daki bir arkadaşım felsefe akşamı düzenlemişti. Ben Türkiye'den gidip katılamadım ama Ekşi'ye bir yazı yazdım. Gençliğinde Spartakist bir hareket oluşturmayı amaçlayan ama Halkın Yolu'ndan öteye gidemeyen dostumun felsefe akşamlarına bu yazıyla katkıda bulunmayı amaçlamıştım. Umarım yararı olmuştur...

 

 

 

***

"kültürel köklerimizde islam görünmüyor" diyen, almanya'nın yeni içişleri bakanına ibn-i rüşd'ü (averros) anımsatmak yeterliydi...

islam coğrafyası 1100'lerden sonra imam gazzali'nin peşinden giderek yanlış yaparken, batı dünyası 1300'lerden sonra, gazzali'yi eleştirmiş olan ibn-i rüşd'ü (averros) izleyerek doğru yapmıştı.

gazzali; farabi ve ibni sina'yı "felsefeciler" diyerek eleştirdi, onların özgür, geliştirici dinsel-felsefik metinlerini insanları "din dışına düşüren", "kuşkuya götüren", "islam'a yunan düşüncesini aşılayan" düşünceler olarak suçladı ve kuran'a dönüş gerektiğini vaaz etti. ardından danizamülmülk bu dini meşruiyeti temel alıp siyaseti yeniden düzenledi. ve ne yazık ki dünyanın o sıradaki en ileri kurumları olan medreselerin (üniversitelerin) matematik, astronomi, felsefe, tıp gibi bölümlerinin çoğu kapatıldı, kuran'ın çalışılacağı dallar açıldı.

sonradan osmanlılar, islam coğrafyasını en tepeye çıkaracak ama bu durum, o sırada islamiyet'in bilim ve felsefe alanında çoktan gerilemeye girdiğinin üstünü örtemeyecekti.

roma ise 1400'lerde avrupa'daki üniversitelerde averros'un metinlerinin eğitim için kullanımını yasaklamak zorunda kaldı. bu yasağa uymayan prof. rijswijk, lahey kentinde engizisyon tarafından yakılarak cezalandırıldı. hollanda ise 200 yıl sonra içindeki vicdan azabını, lahey'in en büyük ilçesine "rijswijk" adını vererek hafifletmeye çalıştı.

ancak rönesans’ın ve reform'un temelleri atılmıştı ve süreci kimse engelleyemedi. batı yükselirken, doğu uzun bir zaman için "idare etme" sürecine girdi.

1923 sonrasında yapılan kimi "devrim"ler ise sadece bir alfabeyi değiştirmedi ama anadolu insanının tüm bir geçmişle bağını da koparıp attı.

marksizm'in içindeki avrupa merkezci yanlış bakış, geçmişte bizi de çok şaşırttı. bu nedenle, hem marksizm’in doğu'ya yanlış bakışını sorgulayamadık hem de kemalizm'in, avrupa merkezci oryantalizm'in türkiye uyarlaması olduğunu gözden kaçırdık.

bereket ki bu bağı şimdilerde az sayıdaki marksist kurcalamakla meşgul... islamcı gelenekten gelenlerden bunu yapanlar ise marksistlerden daha fazla...

dünyanın bir yerinde işe felsefeyle başlamaya karar veren kardeşlerim, umarım ki eski usul bakış açılarını yeni bir "spartakist" kalkışmanın felsefi katığı yapmayı düşünmemişlerdir.

meseleye de felsefeye de buradan girmek hepimize iyi gelebilir.... aradaki 1000 yıllık kopukluğun giderilmesine yaratıcı katkılar hepimiz için heyecan verici de olacaktır.

feuerbach, hegel, marx, engels'i yeniden gözden geçirmek iyi ama el farabi, ibni sina, gazzali, ibn-i rüşd eksik halkaları da tamamlanmayı bekliyor sanki...

dostların felsefe akşamları bereketli olsun...


nuhungemisi

06.10.2012


***


> İslam, AKP ve Marksistler - İlhami Mısırlıoğlu

> İmam Gazzali mi haklıydı, İbni Rüşd mü? - İlhami Mısırlıoğlu

 

 

 

 

 

Son Güncelleme Tarihi: 06 Ekim 2016 11:41

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
08 Ekim 2012 11:44

çetinkaptan

İbn-i Rüşd'le ve 11-12 yy İslam düşünürleriyle, bilim adamlarıyla ve İslamla ilgilenmediği için topal kalmış "Türk solu"na harika bir uyarı...
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.