Militanlık ve Bilgelik

19 Ocak 2012 12:06 / 1791 kez okundu!

 


"Omzumuzdaki yük tam da bu nedenlerle hem yumurta küfesi hem de süt. Çabuk gitsek yumurta kırılacak, ağırdan alsak süt çürüyecek. Hayatın bize oynadığı alengirli oyun bu. Bereket ki bizi büyüten, olgunlaştıran da bu aynı zamanda..."



Militanlık ve Bilgelik

"Sonuna kadar sadık kalınmadığı sürece, bu ülkede "en sadık" olmak ancak ölümle ödüllendirilirmiş; üstelik, meğerse güvercinleri de vururlarmış..."
Bu sözleri 5 yıl önce yazmıştım... Ne kadar acı bir doğrulama yaşadık.

Hrant'a yapılan saldırı, Türkiye'nin en zayıf noktasına, Aşil topuğuna yapılan bir saldırıydı.

Her şeyi bu kadar bağrında düğümleyen başka bir sorun yoktur. Ermeni, laiklik, Kürt, Alevi, demokrasi, şiddet, terör, soykırım, hukuk, din, kardeşlik meselelerini bu bağlamda tartışabilirsiniz. İşte yok edilen Hrant artık bu konulur tartışılırken yüzümüze tutulan bir ayna gibidir. Onsuz tartışamayız.

Hrant'ın katillerine verilen ya da verilmeyen cezalar ise devlet ve yanlış yandaşları tarafından ülkenin Aşil topuğunu onarma çabasıdır. Yani bir yanımız hep zayıf kalsın! diye gibi... Bunu bilerek ve bilmeyerek isteyenlere duyurulur... Yanlış safları sorgulamanın tam zamanı.

Hrant Dink: Militanlık ve Bilgelik

Anadolu toprağının bilge hamuruna güvenen kişiydi Hrant. Kendi vatandaşını dinine, ırkına göre sınıflamadı çünkü o kardeşlik duygusunu yitirmemişti.

Hrant, Nuh’un Gemisi’nin kardeş yolcularındandı, bu nedenle de kimseyi aşağılamayan, kimsenin de aşağılanmasına da izin vermeyenlerdendi.

O gerçek bir demokrat aydındı; Diasporadaki kimi anlaşılır aşırılıklara, abartılı Ermeni milliyetçiliğine karşı başka bir duruşu her adımda savundu. Bu tutumu da, ülkemizdeki her türlü şovenizme karşı dururken ona bir tür tanrısal haklılık kazandırıyordu.

Ülkemizin önemli bir demokrasi havarisini kaybettiğini şimdi daha iyi anlayanlarımızın sayısı çok. Zaman; Hrant’ı yok edenlerin, insanlığa ve ülkemize yaptığı kötülüğü her adımda yüzümüze çarpıyor. Anısına saygılı olmayı bilelim hiç olmazsa.

Son durum gösteriyor ki, devlet ve halk içinde yenilikçi, değişimci, reformcu, ılımlı çizgi ile tutucu, bürokratik, muhafazakar aşırılıkçılığın mücadelesi sürüyor.
Bu sosyolojik değişim anı, bir dizi film gibi, hergün ekranlarda izleniyor neredeyse. Her olayda kartlar yeniden dağıtılıyor. Her önemli politik gelişme politik safları yeniden şekillendiriyor. Yeni saflaşma Hrant davasının "sonuçlanması" üzerinden yürümekte...

"Geçmişte hükümet çevresine fazla destek verdiniz, bugünkü gelişmelere de ortak sayılırsınız" diyenler var. İyi niyetle söyleniyorsa, karşı tarafın elbette diyeceği vardır. Politik olarak üstlenilecek sorumlulukları da hayat zaten zorunlu olarak önümüze koyuyor. Önemli olan "o an"da "neyin doğru neyin yanlış olabileceği"dir. Değişen durum değişen pozisyonları getirmiyorsa zaten politikadan, ittifaklardan, taktik adımlardan ve stratejik hedeflerden söz edilemez...

Unutmayalım ki, her yeni saflaşma, safların birbirinden öğrenmesini de getirdi. Referandumda karşı karşıya olanların bir kısmı seçimlerde beraberdi. Şimdi Hrant üzerinden yeniden saflaşılıyor. Eskiden sıkı hükümet taraftarı olan dindar kesimlerin bir kısmı Hrant konusunda yeni bir saflaşmada. Buna karşı Ergenekon konularında Hükümet karşıtı olan kesimlerin bir bölümü de Hrant davasında farklı saftalar. Burada pozisyon değiştirmeyenlerle zaman zaman pozisyon değiştirenleri dikkatle izlemek gerek. Ki her ikisi de meşrudur, yeter ki sağlam bir zemine, haklı gerekçelere dayansın.

Özetle, Hrant'ın katlinin üstünden geçen 5 yılda öğrendik ki bu ülkenin Çiçek'leri pek de Cemil değilmiş; vatan sevmenin Hayalcesi, Samastçası makbul, güvercinleri maktulmuş.

Devlet, zaman zaman binicisini değiştirse de beyaz beresini pek bir seviyor, kolluyormuş; ancak geçen sürede seyisler, diğer biniciler ve halkın içinde bu oyunlardan giderek daha az etkilenen kesimler oluştu. Bunların büyük bölümünün eskiden yanyana gelmesi dahi düşünülemezdi. Gelecek için belki de tek umutlanılası yan burada...

Arif olmayan ozan, ucuz Türütlüğe primci Baro gördü bu ülke, 5 yıl önce bu "yalnız kurt" işi diyenin, mahkeme sonu, yalnızlaştığını da...

Yurt dışındaysanız, bir Anadolu Ermenisinin torunuyla konuştuysanız, kendinizi de onu da tedavi edecek bir fırsatın çok yakınınızdasınız demektir.

Diaspora Ermenisi, ilk kez kendi gerçeğine üzülen bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı görürse bir anlamda tedavi olur. Emin olun bu size de iyi gelir.

Diaspora gerçeği, toptan bir çuvala doldurularak, kısır nefretlere boğularak anlaşılamaz. Diaspora Ermenistan'ın değil Anadolu'nundur çünkü.

Diaspora'nın kızgınlığını, acısını, nefretini anlamaya çalışmalı. Bu gerçek öğrenilmeli. Diaspora Ermenistan'ın değil Anadolu'nundur. Hrant bu gerçeği anlamamızı sağladı, suyu çatlağıyla buluşturdu, bunu canıyla ödedi.

Omzumuzdaki yük tam da bu nedenlerle hem yumurta küfesi hem de süt. Çabuk gitsek yumurta kırılacak, ağırdan alsak süt çürüyecek. Hayatın bize oynadığı alengirli oyun bu. Bereket ki bizi büyüten, olgunlaştıran da bu aynı zamanda...

Gerçekten öğrenmek isteyenler, gerçeği görmeyi dileyenler, tarihiyle sahiden yüzleşme yanlıları, hoşgörü sahibi inançlılar, ulaşılmaz ufuktaki değil, ona giden yoldaki demokrasiye inananlar; şimdi Taksim'e gidiyor, bizi birleştiren yeni ruhla ELELE vermeye...

5 yıl önce hüzünle cenazesindeydim... Şimdi daha olgunlaşmış, daha bilinçli ve daha kalabalık olarak Hrant'a borcumu ödemeye gidiyorum.

nuhungemisi
19-01-2012

Son Güncelleme Tarihi: 21 Ocak 2012 10:15

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.