Ben bir ODTÜ'lüyüm
30 Aralık 2012 11:45 / 1761 kez okundu!
Ben bir ODTÜ mezunuyum. Liseden mezun sağ ve sol kavramların ne olduğunu bilmeyen, hayattaki tek kaygısı sadece kendisi, ailesine dair özeli olan bunun dışında etrafında olup bitenlere boş bakan 16 yaşındaki bir çocuk olarak girdim ODTÜ’ye.
Üniversiteye gelinceye kadar kamyon şoförü bir babanın devlet okullarında okumuş ingilizce bilmeyen oğluydum. Üniversiteye girdiğimde tek binadan oluşan okuları okul bilen bir gencin binlerce dönüm ormanlık alan içinde dağınık binalardan kurulu bir kampüste yaşadağı şaşkınlıkTı ilk hissettiğim. Abiler, ablalar birbirlerine hocam diye hitap ediyordu. Sadece öğrenci ya da öğretim üyeleri değil çalışanlar, dolmuş şoförleri, işçiler bile bu kampüsün içinde birbirlerine hocam diye hitap ediyordu. Tek kelimede toplanan bir bütünsellik. Kampüs dışındaki tüm farklılıkların içeriye girerken kapıda bırakıldığı yurdun her yerinden insanların soluduğu bir dostluk ve sıcaklık havasıydı solunan.
1 yıllık İngilizce hazırlık bölümünden sonra başlanan bölümde yarım yamalak ingilizce ile okunmaya başlanan kalın kitapların içinden süzülüp gelinen kelimeler. Bir elde sözlük bir elde kitap. Neydi bu kelimenin anlamı diye bakılırken sözlüğe ortaya çıkan kelimeler. Önce sadece kelime anlamlarıydı sizin için bu kelimeler ; sömürü, dayanışma, kardeşlik, eşitlik, özgürlük, adalet gibi. Sonrasında okumaya devam ettikçe bir kelimenin ötesi oldu bu kavramlar.
Sorgulamayı öğrendik biz okulumuzda, verilen birşeyi olduğu gibi almamayı öğrendik. Görünenin arkasını araştırmayı öğrendik bizler. Egemenlerin çıkarlarına uygun şekilendirilmeye çalışılan yaşam biçimleri ve algıların hizmet ettikleri asıl gayeyi araştırdık. İlerlemenin yolunun soru sormaktan geçtiğini öğrendik. Soru sormanın temizlenmenin ilk adımı olduğunu öğrendik biz. Sormasını bilmeyen toplumların yerlerinde kalırken, sorgulayanların geliştiğini büyüdüğünü gördük. Tek tek birey olmayı öğrendik biz. İnsanı sevmeyi öğrendik. Herşey insan için deyip insanı ezenlerden olmadık.
Aydın olmanın diploma ile, koltuk sahibi olmakla, egemenlerle aynı dili kulanmakla, kişisel ihtirasların peşinde koşmakla olmadığını öğrendik. Aydın olmanın mevcut düzen ve koşulları daha güzel bir gelecek için nasıl değiştirebiliriz arayışında korkusuzca kendini feda etmek pahasına dillendirerek öğrendik.
ODTÜ‘lü olmak ayrıcalık değildir çünkü ODTÜ’lü kendini diğer insanlardan üstün görmez, aykırı düşüncelere bile saygı duyar kalkıp ben gibi düşünmeyen benden olmayan tukaka demez. ODTÜ bu ülkeye eğer iddia edildiği gibi hiçbirşey kazandırmadıysa da tek bir şeyi kesinlikle kazandırmıştır: Vicdan sahibi mezunlar.
Vicdanı olan, aklı olan, sağduyulu her insan bir ODTÜ’lüdür ve 20’li yaşlardaki öğrencilerin duruşunu teröristce bir yaklaşım olarak değerlendiren, kraldan kralcı zavallı ruhunu satmışların karşısında dimdik durur.
ODTÜ’lüler her zaman egemen ideolojilere ters glemeye devam edecekler çünkü onlar bilirler ki egemen idelojiye boyun eğdikleri andan itibaren özgürlüklerini kaybetmiş olacaklardır.
Ömer KARAKUYU
29.12.2012