Gündeme dair bir yazı...
01 Nisan 2013 00:17 / 1658 kez okundu!
Son haftaların en önemli 2 gündem maddesi kürt sorunu ve Abdullah Öcalan merkezli bir çözüm sürecinin başlaması ve İsrail’in Mavi Marmara olayında yaşananlara dair özür dilemesi.
Siz ne kadar kendinizi dev aynasında görürseniz görün eğer büyük bir oyunun piyonu iseniz, ne zaman nerede nasıl davranacağınız size hükmedenler tarafından karar verilen bir olgu olur. Ortadoğuda Amerikan siyasetinin yeniden dizayn çalışmaları aklı ve vicdanı olan herkesin görebildiği bir gerçek.
Kimi ülkelerde kısa sürede sonuç veren dışarıya lanse edildiği şekliyle özgürlük hareketleri, kimi ülkelerde ise Suriye’de olduğu gibi çamura batmıştır.
Amerikanın demokrasi havarilerine gerçekten selam durduğunu bir an inandırıcı bulursak eğer sebebi demokrasi olan hareketlerin ve operasyonların sonuçlarına bakalım. Zengin petrol yataklarının lanetlediği ülke Irak ne durumda görüyoruz. Tek adamın diktatörlüğüne son vermek adına girilen ülkede bırakın demokrasiyi yaşam garantisi bile kalmadı. Demokrasi vaat edilen ülkeyi işgal edenleri milyonların katline, nicelerinin yetim öksüz sahipsiz kalmasına sebeb olmaktan başka hiçbirşey vermediler. Ama kimin umrundaki ölenler! İşgalcilerin tek amacı kukla rejime imzalattıkları anlaşmalarla Irak halkının hakkı olan petrollerin kendi ceblerine akmasını garanti altına almaktı. Bırakın onlar birbirini yesinler böylece birbirlerine saldırmaktan kendi tankerlerimizi doldurmaya devam eden petrol sevkiyatı ve bu milli servetin çalınmasına bekçilik yapan kuklalar gerçek karşısında halk ile yüzleşmesinler.
Libya Arap Baharı denilen girdapta demokrasi mi kazandı, olan tek şey yeni petrol anlaşmaları imzalanırken günlük hayat Irak'takinden farksız. Aşiretlerii önce silahlandır sonra birbirine saldırt. Kan davası gözleri kör ederken gerçeği göremeyenlerin ülkesinde petrol yine birilerinin ceplerine akıp gitsin.
Madem amaç demokrasi o halde kraliyetle yönetilen Suudi Arabistan'a neden bu bahar bir türlü gelmedi. Neden çok basit; çünkü oradaki petrol paylaşımında büyük patronu rahatsız eden bir yeniden dağıtım ya da ileriye dönük dağıtım riski yok. O halde kim takar insan haklarını boşverin Suudi Arabistan'ı der geçerler.
Suriye’de ne oldu peki, neden Amerika çamura battı? Üstelikte petrolü olmayan bu ülkede Amerika neden dert etsin ki demokrasi yokluğunu. Çok basit çünkü petrolü olmayan ülkenin petrol yataklarından akan petrolü denize daha ucuz maliyetli ve kesintisiz akış sağlayarak ulaştıracak boru hatlarına ev sahipliği yapacak toprakları var. Ama şunu unuttular; birincisi Suriye’de halkı kandıramadılar çünkü Suriye halkı demokrasi vaat edilen ülkelere aslında ne geldiğini daha evvel defalarca gördü. İkincisi büyük patronun bu kadar pervasızca ve açgözlü hareket etmesinden rahatsız olan diğer abiler eğer bu son hamleye de izin verirlerse büyük abinin tek abi kalacağını görüyorlar.
Amerika'nın bir sonraki hamlesi yani İran için Suriye bataklığından çıkması gerekiyor. Bu noktada kendini bu bataklıktan çıkaracak olan ülkelerin görünen tetikçiler olmasını istiyor. Yalan haberlerle kamuoyu yaratılarak ilgili ülkelerdeki yönetimlerin halk desteğini arkalarında görerek hareket etmesini istiyor. Suriye konusunda halkın desteğini alamayan hükümetin zayıf görünmemesi adına birkaç hamle yapıldı. Önce bir anda Öcalan ortaya çıktı ve barış adına silahların susması adına sözde hiçbir pazarlık yapmadan beklentisiz bir inisiyatif aldı dendi. Silahlar sustu kamuoyuna vay be yıllardır susmayan silahları susturuyorlar galiba dendi. Ertesi gün İsrail sözüm ona özür diledi. Vay be hükümete bak İsrail'i dize getirtti dedirtmek istediler(ne hikmetse İsrail'in özrü yazılı bir metin olarak İsrail tarafından duyurulmadı). Bir sonraki gün ise Standart and Poors Türkiye'nin kredi notunu arttırdı birden. Türkiye paraya boğulacak ve insanlar aman ben rahatım cebimde param var, gerisi teferruat denecek ya. E malum tetikçilik yapacaksak bedelini de alacağız ya. Akmasına sebeb olduğumuz her kan için alınan bir ödeme. Kirli para. Günah para.
Duruşumuza bakın sözde Suriye halkının iyiliğini istiyoruz ama her gün topraklarımızdan giren kimine göre özgürlük savaşçısı kimine göre teröristler yüzünden Suriye topraklarında anaları ağlatıyoruz.
Beraber hareket ettiğimiz ülkeler kim ne hikmetse daha düne kadar nefret ettiğimiz İsrail, demokrasi mabedi Suudi Arabistan ve kirli para cenneti Katar.
Kimse kusura bakmasın. Kürt sorunu bu ülkenin kanayan yarasıdır ve bizden hem maddi hem manevi çok şey aldı ve çözülmesi gereken problemlerimiz sıralamasında ilk sıradadır. Anca kendi iç dinamiklerimizin ortaya koymadığı bir çözüm süreci bana kalıcı barışı getirmekten çok günü kurtarma siyaseti gibi geliyor.
Barışa evet. Ama bu barışın arkasındaki amaç gerçekten barış mı bunu görmek ve emin olmak gerekir. İç siyasette başkanlık tartışmaları ve bu bağlamdaki pazarlıklar ayyuka çıkmışken, Amerika’nın Ortadoğu'daki emelleri bariz hale gelmişken, düne kadar meydanlarda adam asmaktan bahsedenlerin barış sözleri havada kalıyor.
Silahların sustuğu bir geçiş dönemi yaşarız, bu arada ekonomiye taze ve sıcak para pompalanmaya devam eder. İnsanlar ekonomik anlamda sıkıntı yaşamaz görünürken araya bir başkanlık süreci sıkıştırılır ve fiilen tek adam dönemi yaşanan ülkede yasalarla güçlendirilmiş bir tek adamlık dönemi başlar ve sonrasında tek adam olur tek kukla ve al sana yönetilmesi kolay bir ülke daha.
Ama bu hesapların boşa çıkacağını düşünüyorum. 1 ay ömür biçtikleri Suriye’de işler bu kadar karışmışken, İran'a dair söylemin ötesine geçmeye cesaret edilemezken, Rusya ve Çin çizgisini net biçimde belli etmişken, Amerika Ortadoğu'da battığı çamurdan çıkamaz ama olan biz gibi bu işe gönüllü tetikçilik yapan kraldan kralcılara olur.
Ömer KARAKUYU
31.03.2013