İdeal dünya
02 Aralık 2013 12:58 / 1696 kez okundu!
Tüm ideolojilerin ulaşmak istediği nokta daha güzel bir dünya. İdeolojik farklılıkların çıktığı nokta ise bu amaca giden yol ve bu yolun dayanağı olan referans noktalarının farklılığıdır.
Toplumların temel taşı bireyi geliştirmeyi hedefleyen ideolojik yaklaşımlarda; gelişmiş bireylerin içinde bulunduğu toplumu kendiliğinden geliştireceği varsayılmaktadır. Bireyi özgürleştirmek toplumu özgürleştirmektir. Özgür birey düşünür, üretir, gelişir ve geliştirir.
Birey bazlı yaklaşımlara temel eleştiri şudur; tek tek bireyleri özgürleştirdiğiniz ölçüde toplumsal kaosu tetiklersiniz, bireyleri geliştirdiğiniz ölçüde ise toplumsal düzenin kurulmasına dönük yazılı olmayan kişisel hakların bir kısmından feragat anlamına gelen devleti geriletirsiniz.
Birey yerine devleti güçlendirmenin gerektiğini savunan yaklaşımlarda, bireylerin kötü olduğu ve kendi bencilliklerinin kişiler arası çatışmalara yol açacağı savunulmaktadır. Birey yerine toplumsal düzeni gözeten tek organizasyon olan devleti güçlendirmek bireylerin kişisel kötü niyetlerini bertaraf eden bir caydırıcı güç yaratacaktır.
Kimi ideolojik yaklaşımlarda birey yerine sınıfsal yaklaşım vardır. Bir sınıfın mevcutta devleti yöneten gayri ahlaki yaklaşımlar sergileyen sınıfa karşı, egemen güç olması üstüne kurulu bu yaklaşımda ilgili sınıfın gücü ele geçirmesi halinde vaat edilen eşit paylaşımın tek garantisi ise ilgili sınıfın sözüdür.
Dinsel bazlı daha güzel dünya yaklaşımının temelinde ise kitapları referans alan, insanları sorgulatmayan, bu dünyaya önem vermeyen ve kendi içinde diğer dünyaya hazırlık yaparken bu dünyanın adeta geçici ikametgah olduğu düşüncesi ile var olan yapıyı değiştirmekten çok onu olduğu haliyle muhafaza etmeyi hedefleyen yaklaşımlar söz konusudur. Bu yaklaşımda daha güzel dünya öbür dünya olup, daha güzel düzen görülmeyen ama umut edilen bir ideal gibidir. Bu dünyaya yönelik sistem arayışı çok elzem değildir.
Hayvanlar alemine yapılan yolculuklar pek çok defa güçlü olan hayvanın hayatta kalmak adına güçsüz olan hayvanları öldürdüğü sahneleri göstermiştir. Vahşet gibi görünen sahnelerin aslında bir tarafın hayat mücadelesi olduğunu biliyoruz. Ölmektense öldür. Hayvanlarla insanlar arasındaki iç güdülerde ciddi fark olmamakla beraber zayıf insanı güçlüye karşı koruyan en önemli kalkan zayıfın güçlü karşısında yalnız olmamasıdır. Yalnız olmamasını sağlayan onu koruyan toplumsal hukuk normları, devlet aygıtı ve onun yaptırım gücü ve beyinlere hükmeden dinsel emirlerdir.
Şimdi daha güzel dünya için tek başına birey dersek güçsüz bireylerin ezildiği dünya olur mu? Bu sorudan yola çıkarak güçlü devleti savunursak güçlü devlet dediğiniz düşünemeyen, yönetilen bir yapı ise ona hükmedenlerin en doğru ve adil olacaklarının garantisi var mı? Sınıfsal yaklaşımlarda bugünün ezilenlerinin yarının muktedirleri olunca aynısını yapmayacaklarının garantisi var mı? İdeal dünya arayışında hangi yolu izlerseniz izleyin sonuçta hepsi eleştirilebilecek yollar.
İnsan insanın aynısı olmadığına göre ideale giden yolun ne olduğundan ziyade idealin kendisinin ne olduğu konuşulmalı. Kimin ideali olduğu konuşulmalı. Binlerce yıldır aranan o idealin bundan sonrada binlerce yıl aranmaya devam edileceği kesindir. İdeal dünya Afrika'da açlığın hüküm sürdüğü topraklarda tokluğun olduğu dünya iken, her gün bombaların patladığı topraklarda savaşın olmadığı dünyadır. İdeal dünya tanımının en doğrusu sanırım adil olan dünyadır. O dünyada adalet paylaşımdan, üretime kadar; kaynaktan, insana yaklaşıma kadar her alanda hakimdir.
Bu dünyaya giden yolun ne olduğuna dair formüllerinizi bu arayışta toplumla paylaşmanız dileğiyle…
Ömer KARAKUYU
01.02.2013
Son Güncelleme Tarihi: 02 Aralık 2013 15:16