Faþizmin babasý ÞEYTAN ve onun ýrkçý çocuklarý (1)

25 Temmuz 2012 12:05 / 2043 kez okundu!

 


Ateþin topraða açtýðý savaþla baþlayan bu ezelî oyun; ontolojik anlamda bir üstünlük iddiasýnýn sahibi þeytanýn, kendine kýyas kabul etmediði çamurdan olma Âdem’e duyduðu kinin de baþat hikayesidir.

Ýlk haset, ilk kýyas, ilk isyan ve ilk baþkaldýrý…
Faust’un Mephisto’sundan önce Yüce Öðreti’de geçiyordu þeytanýn adý.

Ýlk faþistti o ve ilk kindar.
“Öteki”ni ilk keþfedendi.

Bitimsiz bir isyan ve kin projesinin tohumlarýný kanýnda dolaþtýðý her ölümlüyle paylaþacaðýna dair yemini vardý.
Öyle yaptý.



Ýblisin askerleri yeryüzünü fesada vermek için tam vardiya çalýþýrken, bizler aslýnda ezelde baþlayan bu deðillemenin biçim ve renk deðiþtirerek insanlýk tarihinin her evresinde yaþandýðýný görüyoruz.

Doyumsuz gözlerinin þehvetiyle ‘yeni dünya’ya adým atan Colombus’un denizcilerini, bu bakir topraklarda yüce birer misafir olarak karþýladý topraðýn asýl sakinleri. Ve ama çok geçmeden bu iyi niyetlerinin bedelini mallarý, ýrzlarý ve kafa derileriyle ödeyeceklerdi.

“Kýzýl derili” yakýþtýrmasý da ötekici beyaz adamýn tamlamasýydý.

Yerli halkýn hikayesini az çok hepimiz biliriz. Barýþ, sevgi ve cömertlikle karþýladýklarý bu yeni yüzlerin onlara neler yapacaðýný tarihin sayfalarýndan biz de öðrenecektik.

Yeni dünyanýn eski sakinleri ellerinde hindiler, mýsýrlar ve patateslerle karþýladýklarý bu yabancýlarý oturduklarý yerlere davet ettiler. Kullandýklarý her þeyi onlarla bölüþtüler. Evlerini açtýlar. Sahiplik derdinde deðildiler; çünkü mülkiyet kavramlarý yoktu. Yüce Ruhun emanetçisiydiler ve onlara göre hiçbir þey sahiplenilmez ancak paylaþýlýrdý.

Baþlarda sinsice bir kabulleniþle keþif turu attý beyaz adam.
Topraðý ekmeyi, mýsýrdan faydalanmayý, ürünü saklamayý öðrendi. Sonra niyetini açýða vurdu; yerli halkýn ona kullan diye verdiði neresi varsa istimlak etmeye baþladý.

Kendi buyur ettiði yabancýdan eziyet gördü doðanýn emanetçisi. Sonunda haksýzlýða baþkaldýrdý ama diyetini huzuruyla, yarýnlarýyla ve canýyla ödedi.
Ýþgalci beyaz adam onu elbiselerinden soydu ve tarlasýnda çalýþmaya, evinde hizmetçiliðe, ahýrýnda temizliðe zorladý.
Hor görüldü, küçümsendi.
Çocuklarý ehlileþsin(!) diye ailelerinden koparýldý; örgüleri zorla çözülen hür kýzlar yatýlý okullara hapsedildi.



Amerikalýlarda dini olmaktan çok kültürel bir misyon taþýyan “Þükran günü” anlamýný bahsettiðimiz bu yerli ve acýlý geçmiþten alýr.
Açlýktan bitap düþmüþ denizcilere sunulan hindilerle bezeli sofralar onlarý öylesine memnun etmiþtir ki, yeni dünyada geçmiþten günümüze deðin her kasým ayýnýn son perþembesi bu mizansenin yýldönümü olarak kutlanýr.


Vahþi batý filmlerinde vahþilik hep yerli halkýn sýfatý olmuþsa da yaptýðý her alçaklýða “ehlileþtirme” kulbu takan beyaz adamýn, bugün de özgürleþtirmeye (!) yeltendiði topraklarda neler çevirdiðini akîl olan her göz görüyor.
Amerika yerlileri bahsettiðim geçmiþin devamýný, bugün sayýlarý gitgide azalsa da, tutunmaya çalýþarak yaþamaya devam ediyor.

Yerlilerin bugününe ve “öteki”nin tarihine bakmaya devam edeceðiz.


Özlem COÞAN

Son Güncelleme Tarihi: 26 Temmuz 2012 15:30

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.