PKK'nın oyununa alet olmak - Ekrem Dumanlı
15 Aralık 2009 15:13
Anayasa Mahkemesi (AYM)'nin DTP'yi kapatma kararı alması, çok önemli bir hadiseyi örtbas etti.
7 askerimizin şehit edildiği Reşadiye saldırısını önce suskunlukla karşılayan PKK, daha sonra kanlı eylemi üstlenmek zorunda kalmıştı. Her kesimden -özellikle de sağduyulu Kürt vatandaşlarımızdan- büyük bir tepki yükselirken AYM, parti kapatma kararını açıkladı. Ve Reşadiye'deki katliam adeta unutuldu. Oysa bu vahim eylemi unutmamak, unutturmamak gerekiyor.
PKK'nın ne yapmak istediği artık gün gibi aşikâr. Şu ana kadar PKK, güvenlik güçlerimizle çatıştı. Allah'tan ki bu çatışmalar halklar arası bir düşmanlığa yol açmadı. İnsanlar aynı mahallede, aynı işyerinde kardeşçe yaşadı. Şimdi bu örgüt, Kürtler ve Türkler arasındaki bütün köprüleri yıkmak istiyor. Terörist örgütün teorisine göre, tepki tepkiyi doğuracak, şiddet şiddeti tetikleyecek ve çatışmalar güvenlik güçleri ile teröristler arasında yaşanmaktan çıkarak halklar arası düşmanlığa dönüşecek. Açıkçası PKK, iç savaş istiyor!
Plan bu! Çünkü örgüt fena halde bunalmış durumda. Kendini kıstırılmış hissediyor. Eskisi gibi Irak'tan, Suriye'den, İran'dan destek alamıyor. Türkiye komşu ülkelerle sorunlarını çözdükçe örgüte verilen lojistik destek kesildi. Siyasi destek Batı'dan geliyordu; şimdilerde o destek de zayıfladı. İç ve dış konjonktür, PKK'nın dağ başında sıkışıp kalmasını ya da dağdan inmesini gerektiriyor. Hal böyle olunca PKK, son bir hamle yaparak toparlamayı planlıyor. Bunun için yapacakları tek şey var: Kışkırtıcı eylemler nedeniyle halkın sabrını taşırmak, çatışmayı geniş alanlara yaymak, çözüm aşamasına giren sorunu kördüğüm haline getirmek, vatandaşlar arasında güven bunalımı oluşturmak... Bunun için her fırsatı değerlendiriyorlar. Hatta eylemleri sokağa yayarak bölgede yeniden olağanüstü hal ya da sıkıyönetim uygulatabilseler sevinçten uçacaklar. Perde arkasındaki Ergenekon müttefikleri de böyle bir durum için can atıyor...
DTP'nin kapatılmasını güya protesto ediyorlar. Oysa DTP'den hiç de haz almıyorlardı. KCK adını verdikleri şehir örgütlenmesi emirlerini doğrudan İmralı'dan alıyor. DTP'nin kimi zaman çekimser kalmasına tahammül edemiyorlardı. Şimdi bu partinin kapatılmasını bile suistimal ediyorlar. Parti kapatılması hoş bir durum değil. Ülke demokrasisinin 'Parti mezarlığı' haline gelmesinin bu ülkeye bir faydası yok. Dolayısıyla parti kapatma kararına demokratik tepki vermek normal. Ancak bu tepkiyi verirken masum insanların evlerine ve işyerlerine saldırmak, araçlarını yakmak, etrafı yakıp yıkmak ne demek? Belli ki bir kasıt var! Karşı şiddet oluşturmak için yapılmış hain bir plan var ortada.
Beyoğlu'nda önceki gün yaşanan manzara vahim bir gelişmenin işaret fişeğidir. Etrafı şiddete boğan PKK militanlarına vatandaş satırla, bıçakla, tabancayla karşılık verdi. Terör örgütünün tam da istediği bu! Aylardır bu yüzden kışkırtıcı olaylar çıkarıyorlar. Dağdan inen ve silah bırakan kişileri karşılama bahanesiyle öyle şımarık ve pervasız tavırlar takındılar ki herkesin nefretini kazandılar. Bu sadece pervasızlıktan ve patavatsızlıktan gelen bir davranış biçimi değil; bir planın gereğiydi. İstiyorlar ki kanlı örgüt ile Kürt halkı birbirine karışsın ve masum insanların da canı yansın. Aman dikkat!
Özellikle de MHP! Bu partinin acı hatıraları var. Sokağa nasıl döküldüklerini ve sonra nasıl harcandıklarını o acıyı yaşayan MHP'liler gayet iyi biliyor. Aynı senaryonun tekrar sahneye sürülmesini en iyi kavrayacak kadro ülkücüler olmalı. MHP'nin ucuz oy avcılığına tenezzül etme yerine Güneydoğu'yu da içine alacak şekilde herkesi kucaklayıcı politikalar geliştirmesi gerekiyor. Bugün tahriklere kapılmak, PKK'nın yol haritasına tabi olmak anlamına geliyor. Bugün satırla sokağa çıkmak, bölücü örgütün oluşturmak istediği korku ve şiddete yardımcı olmak demektir. Daha önce de benzer kâbusları gördü bu millet. Sağcılık solculuk da böyle bir cinnetin sokağa hâkim olmasıydı. Aynı tuzağa düşmek, çaresiz ve zavallı bir örgütü ihya etmek anlamına geldiği gibi sosyal barışı ateşe atmak manasına da geliyor...
Zaman