Rakel Dink 10. yılda konuştu: Gelin güvercin tedirginliğini kaldıralım
20 Ocak 2017 00:03
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinin 10. yılında gazete binası önünde tören düzenlendi. Törende konuşma yapan eşi Rakel Dink, "Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım" diye konuştu.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in katledilişinin 10. yılı...
Gazeteci Hrant Dink için Şişli'deki eski Agos Gazetesi önünde tören düzenlendi.
Katılımcılar, geniş güvenlik önlemlerinin alındığı Şişli Halaskargazi Caddesi’ndeki Agos gazetesinin önünde, saat 12.30’dan itibaren toplanmaya başladı.
“Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz”, “Hesap soruyoruz, adalet istiyoruz”, "Hrant için Adalet için", “Hrantla Ermeni, Tahir ile Kürdüz” yazılı pankartlar taşıyan HDP Gençlik Kolları, Nor Zartonk, Halk Evleri, ÖDP’lilerden oluşan bir grup da Harbiye’den Agos gazetesi önüne yürümek istedi.
Güvenlik kontrolünün ardından bu grubun, küçük gruplar halinde yürümesine izin veren polis ekipleri, bazı pankartları da topladı.
"10 YILDIR ÖZLÜYORUZ AHPARİG"
Agos gazetesi önündeki törene Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, oğlu Arat Dink ile kızları Delal ve Sera Dink’in yanı sıra HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ile çok sayıda kişi katıldı.
Üzerinde “10 Yıldır Özlüyoruz Ahparig” yazan dev pankartın asıldığı gazete binasının girişinde, Hrant’ın arkadaşları insan zinciri oluşturdu.
SARI GELİN TÜRKÜSÜ ÇALINDI
Katılımcılar Hrant Dink’in öldürüldüğü noktaya kırmızı karanfil bıraktı.
Törende “Sarı Gelin” türküsü, Türkçe ve Ermenice olarak çalındı.
Anma törenine katılanlar “Buradayız Ahparig”, “Hrant için adalet için”, “Faşizme inat kardeşimsin Hrant”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Öldür diyenler yargılansın” sloganları attı.
Hrant Dink’in öldürüldüğü saat olan 15.05’te saygı duruşunda bulunuldu.
Saygı duruşu sırasında her yıl olduğu gibi Hrant Dink’in kendi sesinden “Su çatlağını buldu” hikayesi, katılımcılara dinletildi.
Agos gazetesinin eski binasının tadilatta olması nedeniyle, konuşmalar bu yıl ilk kez binanın penceresinden değil, otobüs üzerinden yapıldı.
RAKEL DİNK: 10 YIL... SENSİZ HİÇ KOLAY DEĞİL
Rakel Dink, anma töreninde yaptığı konuşmada Hrant Dink'e seslenerek, "10 yıl, dile kolay, tam 10 yıl. Sensiz hiç kolay değil. Sensiz olmak, sevdiğinin yanında olmayışı, hele kalleş bir planla benden almaları ayrıca acı, ayrıca keder ve üzüntü dolu" dedi.
"LANETLİ HASADI YİNE BİZ TOPLADIK"
Rakel Dink, son 10 yıl yaşananları ise "10 yılda neler neler oldu ah sevgilim. Malatya katliamı, İskenderun, Sevag Balıkçı, Roboski, Gezi Olayları, Suruç, Diyarbakır, Sur, Mardin, Nusaybin, Cizre, Şırnak, Tahir Elçi, Ankara, 15 Temmuz, Maçka, İzmir, Gaziantep, Ortaköy, Havaalanı ve Ortadoğu’daki savaş. Operasyonlar, terör, daha neler neler… İnsanlar korkar oldu, nefes alamaz hale geldi. Kişilikler ayakaltına alındı. Onurlar kırıldı, küçümsendi. Bir gün kuzeyden esen rüzgar ekiyor ölüm tarlasını, bir gün güneyden esen… Lanetli hasadı toplayansa yine biz, yine halk… Kıyılarımıza bebek ölüleri vuruyor… Dahası var mı?" diyerek anlattı.
"BU CİNAYETİN FAİLİ MEŞHURDUR"
Olay yeri görüntülerinin yine ortalığa saçıldığını, 10 yıl önce, bu saatlerde, gazetenin önünde sivilden çok jandarmanın olduğunun söylendiğini ifade eden Dink, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bekliyoruz bakalım, kaç yıldır süren bu soruşturma ne zaman nihayete erecek. Daha önce de dedik, yine diyeceğiz. Bu cinayetin faili meşhurdur. Bu cinayetin faili öyle görünüyor ki tüm kademeleriyle devlettir. Bu halkın vicdanının bunu anlamak için 10 yılda ortaya saçılan kepazeliğin ötesinde bir şeye ihtiyacı da yoktur. Yok eğer, devlet değilse yine o devlet kendi içindeki taşları ayıklamakla sorumludur.
Bugün sizlerle 10 yıl önce öldürülen eşimin acısını paylaşıyor, davasından bahsediyor olmak inanın acı verici. Ama ülkenin demokratikleşmesi için bu dava da bu milletin önemli bir davası.
"BİZE GÜLDÜLER, HAKARET ETTİLER"
Hrant Dink'in ardından geçen 10 yıllık dava sürecine de değinen Rakel Dink, "Mahkemelere girdik çıktık. Üzerimize gülündü, hakaret edildi. Önce 'Cinayette örgüt yoktur' dendi, sonra Yargıtay 'Örgüt varmış ama birkaç milliyetçi gençle sınırlı' dedi. Sonra gün geldi, cinayeti işleyen, sonra üzerini örten, bundan çıkar sağlamaya çalışan devletin içindeki ittifaklardan biri birden bozuldu... Birkaç milliyetçi gençten oluşan örgüt gitti, yerine FETÖ geldi. Bir ara Ergenekon’muş gibi yaptılar, ama bizim davayı teğet geçti" diye konuştu.
"UMUT VEREN TEK ŞEY..."
Tüm bu yaşananlar içinde bizlere gelecek adına hala umut veren tek şey, halkın bu cinayeti vicdanlarında mahkum etmesidir. Bu dava, Türkiye’nin demokratikleşme anahtarlarından biridir. İlla bir şey için kullanacaksanız bunun için tepe tepe kullanın."
"GELİN GÜVERCİN TEDİRGİNLİĞİNİ KALDIRALIM"
Dink, sadece birlikte yaşamak değil, eşit, mutlu, onurlu ve özgür yaşamanın önemli olduğunu vurgulayarak, "Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım. Gelin, güvercinlere kıymayalım" diyerek sözlerini tamamladı.
CADDE TRAFİĞE KAPATILDI
Tören boyunca Halaskargazi Caddesi Harbiye Askeri Müze önünden Osmanbey-Mecidiyeköy ile Mecidiyeköy'den Taksim yönünü trafiğe kapatıldı.
Tören alanına gelenler, polis tarafından aranarak gazete binası önüne yönlendirildi.
KESKİN NİŞANCILI ÖNLEM
Tören öncesinde çevre binaların çatılarına keskin nişancıların yerleştirildiği ve yoğun güvenlik önlemleri alındığı gözlendi.
Gazetenin bulunduğu yere çıkan cadde ve sokaklar da tören boyunca kapalı kaldı.
İŞYERLERİNDE ARAMA
Alanda bulunan yayalar polis tarafından çıkarılarak, eğitimli köpeklerle çevrede ve dükkanlarda güvenlik araması yapıldı.
OLCAYTO: NEFRET SUÇU İŞLEYENLERİ LANETLİYORUZ
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, yayımladığı mesajda, cinayetten sorumlu olanların cezalandırılmasını temenni ederek, "O hain saldırıya azmettirenleri de, Hrant Dink'i katillere hedef gösterenleri de, Türkiye'de hala nefret suçunu işlemeyi alışkanlık edinmiş bütün odakları da bir kez daha lanetliyoruz. 10. yılında Hrant Dink'i özlemle, sevgiyle anıyoruz" ifadelerini kullandı.
KILIÇDAROĞLU'DAN AÇIKLAMA
Twitter’dan açıklama yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, "Kardeşliğin, eşitliğin ve adaletin hakim olduğu bir Türkiye umuduyla, 10 yıl önce bugün katledilen Hrant Dink'i saygıyla anıyorum" ifadesini kullandı.
BUGÜNE KADAR NELER YAŞANDI?
Geçen 10 yıllık süreçte, Dink'in ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmalar sonucunda açılan dava, yasayla kapatılmasına karar verilen dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği hükmün bir kısmının Yargıtay tarafından bozulması, bir kısmının da onanmasının ardından, kimi kamu görevlilerinin katılmasıyla, 35 sanıklı olarak, yapısı değişen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor.
Hrant Dink'in katili Ogün Samast.
BİR GÜN SONRA YAKALANDI
Hrant Dink'in, 19 Ocak 2007'de Şişli'deki Agos gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından bölgedeki güvenlik kameralarında görüntülerine ulaşılan ve daha sonra kimliği belirlenen 17 yaşındaki Ogün Samast, 20 Ocak 2007'de Samsun Otogarı'nda yakalandı.
Samast'la birlikte gözaltına alınan Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender, 24 Ocak 2007'de tutuklandı.
Savcı Selim Berna Altay'ın yürüttüğü soruşturma kapsamında, Dink'in eşi Rakel, kızları Sera ve Delal, oğlu Arat ile kardeşi Orhan Dink'in şikayetçi sıfatıyla ifadelerine başvuruldu.
Soruşturma kapsamında, farklı tarihlerde Erhan Tuncel, Salih Hacısalihoğlu, Tuncay Uzundal, Veysel Toprak, Osman Alpay, İrfan Özkan ve Mustafa Öztürk de tutuklandı.
Dönemin özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcıları Fikret Seçen ve Selim Berna Altay'ın yürüttüğü soruşturma sonunda tamamlanan 12'si tutuklu 18 sanık hakkındaki iddianamenin, 20 Nisan 2007'de gönderildiği dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilmesiyle Hrant Dink cinayetiyle ilgili yargılama başlamış oldu.
Yasin Hayal
SANIK SAYISI 20'YE YÜKSELDİ
İlk duruşma, 2 Temmuz 2007'de yapıldı. Ogün Samast'ın yaşının küçük olması nedeniyle kapalı yapılan ve yaklaşık 12 saat süren duruşmada, tutuklu sanıklardan Salih Hacısalihoğlu, Osman Altay, İrfan Özkan ve Veysel Toprak tahliye edildi.
Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci hakkında 2009'da hazırlanan ek iddianame, bu davayla birleştirildi. Böylece davadaki sanık sayısı 19'a yükseldi. Türkiye'de ilk defa sesli ve görüntülü kayıt sistemi, davanın 11 Şubat 2008'de yapılan 3'üncü duruşmasında kullanıldı.
Davanın 7 Temmuz 2008'de yapılan 6'ncı duruşmasında, sanıklardan Ogün Samast'ın 18 yaşını doldurmasından dolayı yargılamanın açık yapılması kararlaştırıldı.
Sanık Yasin Hayal'in ağabeyi Osman Hayal hakkında, 2008'de hazırlanan iddianamenin de ana davayla birleştirilmesiyle sanık sayısı 20'ye yükseldi.
DURUŞMADA ARBEDE
Yargılamanın 8'inci duruşmasında Erhan Tuncel ile Yasin Hayal arasında tartışma yaşandı. Hayal, önünde oturan Tuncel'i yumrukladı ve küfürleşmeler de oldu.
İLK "ÖRGÜTLÜ YAPI" İDDİASI
Aynı duruşmada tutuklu sanıklardan Mustafa Öztürk, Zeynel Abidin Yavuz ve Tuncay Uzundal'ın tahliyesine karar veren mahkeme heyeti, müdahil avukatlarının 12 Ocak 2009 tarihli dilekçelerinde belirttikleri hususları göz önüne alarak, ''Hrant Dink'in öldürülmesinin arkasındaki örgütlü yapının ortaya çıkarılabilmesi için eski Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz'ün kullandığı telefon veya telefonlarla yapılan görüşmelerin tespit edilmesi'' ve ''banka hesap hareketlerinin devam etmekte olan Ergenekon soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları eliyle araştırılması" için, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'ne yazı yazılmasına hükmetti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki Ergenekon davasında yargılanan Sevgi Erenerol'un, Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığında verdiği ''Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri'' başlıklı seminerlerin kayıtlı olduğu CD'lerin de delil olarak istenmesini, CD örneğinin mahkemeye ulaştırılması durumunda müdahil avukatı Fethiye Çetin'e verilmesini kararlaştıran heyet, Ergenekon davası sanıklarıyla bu davada yargılanan sanıklar arasında irtibat olup olmadığının belirlenebilmesi açısından, Ergenekon davası sanıklarına ait telefon numaralarının HTS raporlarının ve dijital kayıtlarının delil olarak istenilmesi için, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı yazılmasını da karara bağladı.
SUİKAST 10. YILINDA
YAŞI KÜÇÜK DİYE DOSYASI AYRILDI
Davanın 11'inci duruşmasında, cinayette kullanılan tabanca, sanıkların eline jandarma kontrolünde verilerek tanıyıp tanımadıkları soruldu.
Sanıklardan Ogün Samast, silahı hatırlayamadığını, Yasin Hayal ise silahın cinayette kullanılan suç aleti olduğunu söyledi.
Heyet, 13'üncü duruşmada, sanıklardan Ersin Yolcu ve Ahmet İskender'in tahliyesine karar verdi. Böylece davada tutuklu olarak Yasin Hayal, Erhan Tuncel ve Ogün Samast kaldı.
Davanın 25 Ekim 2010 tarihli duruşmasında ise mahkeme heyeti, 6008 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 8. maddesiyle, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 250. maddesinin 4. bendine eklenen fıkradaki hükmünü hatırlatarak, Ogün Samast hakkındaki dava dosyasının ayrılmasına ve ayrılan dava arasından mahkemenin ''görevsizliğine'' karar verdi.
Samast hakkındaki dava dosyasının görevli ve yetkili İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesini ve tutukluluk halinin devamınahükmeden mahkeme heyeti başkanı Erkan Canak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) 4 Aralık 2010'daki kararıyla Sakarya'da geçici yetkiyle görevlendirildi.
Canak'ın yerine aynı mahkeme üyesi Rüstem Eryılmaz başkanlığa getirildi.
TETİĞİ ÇEKEN OGÜN SAMAST'A 22 YIL HAPİS CEZASI
İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Temmuz 2011'de Ogün Samast'ı, ''tasarlayarak öldürmek'' ve ''ruhsatsız silah taşımak'' suçlarından 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırdı.
Karar, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ana davanın 20'nci duruşmasında 106 sayfalık mütalaasını, müdahil avukatlarının itirazına rağmen mahkemeye sunan dönemin duruşma savcısı Hikmet Usta, Hrant Dink cinayeti ve ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında elde edilen belge, bilgi ve delillerin değerlendirildiğini belirterek, "Dink cinayeti eyleminin, Mc Donalds'ın bombalanmasının ve diğer eylemlerinin salt milliyetçilik duyguları kabaran gençler tarafından işlenmesinin ötesinde, iştirak halinde ve süreklilik içerisinde çalışan, gizlilik kuralları ve örgütsel hiyerarşiye azami özen gösteren Erhan Tuncel ve Yasin Hayal yönetiminde, 'Ergenekon' terör örgütünün Trabzon'da faaliyet gösteren bir hücre yapılanması tarafından işlenmiş olduğu değerlendirilmektedir" ifadesini kullandı.
Usta, mütalaasında bazı sanıkların, çeşitli suçlamalarla değişen sürelerde hapisle cezalandırılmasını talep etti.
BİR SANIĞIN UNUTULDUĞU MAHKEME KARARI
Mahkeme heyeti kararını, 17 Ocak 2012'de açıkladı. Tutuklu sanık Yasin Hayal, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılırken, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan beraatına karar verildi.
Tutuklu sanık Erhan Tuncel'i, "patlayıcı madde imal etmek ve kullanmak" suçlarından 10 yıl 6 ay hapse mahkum eden heyet, "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" ve "tasarlayarak öldürmeye azmettirme" suçlarından beraatını kararlaştırdığı Tuncel'i tahliye etti.
Sanıklar Ersin Yolcu ve Ahmet İskender'i "tasarlayarak öldürmeye yardım etmek" suçundan 12 yıl 6'şar ay hapisle cezalandıran mahkeme heyeti, bu sanıkların da "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan beraatına hükmederken, birleşen dosya sanığı Osman Hayal ile diğer sanıklar Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay Uzundal'ın da "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "tasarlayarak öldürmek" suçlarından beraatı kararlaştırıldı.
Karar duruşmasından bir süre sonra mahkeme heyetinin, 19 sanıklı davada 18 sanıkla ilgili hüküm kurduğu ve sanıklardan Coşkun İğci hakkında karar vermeyi unuttuğu ortaya çıktı.
Bunun üzerine yeni bir dosya açarak İğci ile ilgili kararını 13 Şubat 2012'de açıklayan heyet, tutuksuz sanık Coşkun İğci'nin de beraatına hükmetti.
HAKİMDEN ÇARPICI AÇIKLAMA
Savcı Hikmet Usta, yerel mahkemenin kararına itiraz ederek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği dilekçeyle, "Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in örgüt liderliği ve yöneticiliğini yaptığının, sanıkların, Ergenekon soruşturmalarında yakalanan ve haklarında dava açılan sanıklarla amaç birliği içinde bulunduğunun, ana yapı Ergenekon ile Trabzon'daki hücresel yapının aynı suç işleme DNA ve gen özelliklerine sahip olduğunun anlaşıldığını" öne sürdü.
Mahkeme Başkanı Rüstem Eryılmaz, kararı eleştirenlere "Verdiğimiz karar, 'örgüt yoktur' anlamına gelmez. Verdiğimiz karardan rahatsız değiliz. Sadece tatmin edici olmadığını belirttim. Elbette bu cinayeti basite indirgeyemeyiz" sözleriyle karşılık verdi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yerel mahkemenin kararının, "sanıkların atılı suçları, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği" gerekçesiyle bozulmasını istedi. Temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 15 Mayıs 2013'te verdiği kararda, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi olduklarına hükmetti. Daire, "örgüt" yönünden verilen beraat kararlarını bozarken, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt üyesi" oldukları gerekçesiyle yargılanmaları gerektiğini kaydetti.
BAŞKAN DEĞİŞİNCE...
Yargıtay'ın bozma kararının ardından, 17 Eylül 2013'te davanın yeniden görülmeye başlandığı mahkemeye, HSYK kararnamesiyle görev yeri değiştirilen başkan Rüstem Eryılmaz'ın yerine Hadi Çağdır başkanlık yaptı. Hakkında yakalama emri çıkarılan Erhan Tuncel, 24 Ekim 2013'te tutuklandı. Tuncel, 3 Aralık'taki duruşmada, tanık koruma programına alındığını söyledi.
Davanın 7 Ocak 2014'teki duruşmasında, sanıklar Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Trabzon'da tutuklanan Hayal ile Yavuz, davanın görüldüğü mahkemece, SEGBİS aracılığıyla cezaevinde ifadeleri alınarak serbest bırakıldı.
İstanbul merkezli 17/25 Aralık 2013 soruşturmaları sonrası dönemin yetkilileri, belirli bir yapıya işaret ederek, "Ergenekon ve Balyoz gibi davaların, orduya yönelik kumpas davaları olabileceği" yönündeki açıklamalarını ve gündeme gelen "paralel yapılanma" tartışmalarını hatırlatarak, dosyanın yeniden ele alınmasını istedi.
Dink ailesi, 6 Mart 2014'te cinayette sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kamu görevlileri hakkında İstanbul Valiliğinin soruşturma izni vermemesinin ardından, idare mahkemesine yapılan itirazın da reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine, kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma yürütülmesi talebiyle başvurdu.
ERHAN TUNCEL'E TAHLİYE
Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerini kaldıran kanunun yürürlüğe girmesi üzerine, 5 yılı aşan sanıkların tutukluluk durumlarını ele alan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 7 Mart 2014'te verdiği kararla Erhan Tuncel'i tahliye etti.
Mahkemenin kapatılması nedeniyle Dink cinayeti dava dosyası İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Bu mahkemede ilk duruşma, 18 Nisan 2014'te yapıldı.
KAMU GÖREVLİLERİNE YARGI YOLU
Dink cinayetinde ihmali olduğu iddia edilen, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 9 kamu görevlisi hakkında açılan soruşturmaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince verilen takipsizlik kararı, Dink ailesi avukatlarının itirazı üzerine Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 6 Haziran 2014'de kaldırıldı. Böylece, cinayette ihmalleri olduğu belirtilen kamu görevlilerinin yargılanmasının yolu açıldı.
Ogün Samast'ın ''terör örgütü üyeliği'' davasından yargılandığı İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 27 Haziran 2014 tarihli duruşmada, Dink cinayetine ilişkin TBMM ile paylaşılan belgelerin "devlet sırrı" olup olmadığı yönünde yazı gönderdiği ve "görüş bildirilmesinin mümkün olmadığı" cevabını aldığı MİT Müsteşarlığı'na, "açık ve net olmalarına" dair yeni bir yazı gönderilmesine karar verdi.
MİT Müsteşarlığı'nın, 17 Ekim 2014'te mahkemeye gelen cevapta, "Dink cinayetine ilişkin TBMM ile paylaşılan belgelerin devlet sırrı olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığı'na sorulmasını istediği" ifade edildi.
Ana davanın görüldüğü İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi ise 30 Ekim 2014 tarihli duruşmada, Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasına hükmetti.
Heyet, İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde Ogün Samast'ın "terör örgütü üyeliği" suçundan yargılandığı dava dosyası ile bu davanın birleşmesi talebini de uygun gördü. Dosyalar, 9 Aralık 2014'te verilen ara kararla birleştirildi.
AKYÜREK VE YILMAZER'İ İŞARET ETTİ
HSYK kararıyla açığa alınan ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturmaları kapsamında hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılan dönemin özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcılarından Muammer Akkaş'ın yetkisinden, 3 yıllık süreç sonunda alınan Dink cinayeti soruşturma dosyası, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Yusuf Hakkı Doğan'a verildi ve soruşturma hızla ilerlemeye başladı.
Savcı, bu süreçte, cinayetten yaklaşık 8 yıl sonra yargılama yolu açılan, aralarında eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın da aralarında bulunduğu şüpheli kamu görevlilerinin ifadelerini aldı.
Savcılıkça 9 Aralık 2014'te, tanık olarak ifadesi alınan Ogün Samast, "Bu cinayeti bana işlettirdiler. Yasin, suçu üzerine alıyor, 'Ben işlettim.' diyor, arkasındaki isimleri söylemiyor. Arkasındaki isimler, benim dediklerim araştırılsın, bulunur. Sicil numaralarını verdiğim polis memurları, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve bu dosyada adı geçen diğer kişilerin ilişkileri araştırılınca gerçek ortaya çıkar" dedi.
KAMU GÖREVLİLERİNE AÇILAN YENİ DAVA
Doğan'dan sonra dosyayı devralan aynı büro savcılarından Gökalp Kökçü ise Cerrah, Akyürek ve Yılmazer'in yanı sıra, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski emniyet müdürü Coşkun Çakar'ın da aralarında bulunduğu 26 kamu görevlisi hakkında, "tasarlayarak kasten öldürmek, silahlı örgüt kurmak ve üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme, görevi kötüye kullanma ve kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" gibi suçlardan iddianame hazırladı.
Ramazan Akyürek 27 Şubat, Ali Fuat Yılmazer de 28 Mayıs 2015'te, bu soruşturma kapsamında tutuklandı.
Davanın hükümlülerinden Yasin Hayal de avukatı aracılığıyla İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 22 Mayıs 2015'te verdiği dilekçeyle, "birtakım kişilerce Erhan Tuncel vasıtası ile açıkça kullanılmış olduğunu" iddia ederek, yeniden yargılanma talebinde bulundu.
Mahkemenin 3 Eylül 2015 tarihli duruşmasında, Dink ailesinin avukatlarınca, kamu görevlileriyle ilgili soruşturmanın neticelendirilmesinin beklenilmesi talep edildi.
Kocaeli'deki cezaevinde tutuklu bulunan Ogün Samast, duruşmalara katılabilmek için 16 Kasım 2015'te İstanbul'daki bir cezaevine nakledilmeyi talep etti.
Savcı Kökçü'nün kamu görevlisi 25 şüpheliyle ilgili hazırladığı iddianame, eksiklikler olduğu gerekçesiyle iade ve yeniden gönderme süreçlerinin yaşanmasının ardından, 3. kez gönderildiği başsavcılıkça onaylanarak, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davayla birleştirilmesi talebi olmasına rağmen 9 Aralık 2015'te İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
İSTENEN CEZALAR
Hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar'ın "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından da 23 yıldan 44'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurma, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından, 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması öngörülen iddianamede, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma" suçlarından, 15 yıl 6'şar aydan 22'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un, "görevi kötüye kullanma" suçundan 6 aydan 2'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu'nun "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme" suçlarından 18 yıl 6'şar aydan 29 yıl 6'şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması öngörüldü.
Cinayetin işlendiği dönemde İstihbarat Daire Başkanlığında görevli komiser Yılmaz Angın, İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Şube Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, komiser yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı görevini yürüten Ercan Demir ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan Faruk Sarı hakkında, "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bu sanıklar hakkında ayrıca ''silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma'' suçlarından çeşitli hapis cezaları istendi.
İddianamede, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Şube Müdürü Yunus Yazar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, o dönem komiser olan Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan, Ömer Faruk Kartın, polis memuru Mehmet Uçar ve dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız'ın ise "silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları talep edildi.
MAHKEMELER ARASINDAKİ ANLAŞMAZLIĞA YARGITAY AYARI
İddianamenin gönderildiği İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 15 Aralık 2015'te verdiği kararla, 26 sanıklı Hrant Dink cinayetine ilişkin yeni davanın, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ana dava dosyasıyla birleştirilmesini kararlaştırdı. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi de muvafakat talep edilmediği için yeni dava dosyasını İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne iade etti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi de mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesi'ne gönderilmesine hükmetti.
Bu sırada İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden ana davanın 22 Aralık 2015 tarihli duruşmasında, Dink ailesinin avukatlarınca dosyaların birleştirilmesi talep edildi.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 26 Ocak 2016'da, Hrant Dink cinayetine ilişkin iki davanın birleştirilerek İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesini kararlaştırdı. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 8 sanıklı ana dava dosyası da bu mahkemeye gönderildi.
Bu süreçte, iddianameyi hazırlayan soruşturma savcısı Gökalp Kökçü, adliyedeki iş bölümü değişikliği çalışmasıyla Hazırlık Büro savcısı olarak görevlendirildi, Dink dosyası başka savcıya verildi. Kökçü daha sonra terör ve örgütlü suçlar bürosuna geçerek, yeniden bu dosyayla görevlendirildi.
BİRLEŞME KARARI SONRASINDAKİ İLK DURUŞMADA İKİ TAHLİYE
Dava dosyalarını birleştiren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Akyürek ve Yılmazer'in de aralarında bulunduğu 26 kamu görevlisi ile Yargıtay'ın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 34 kişinin yargılanmasıyla ilgili ilk duruşmayı, 19 Nisan 2016'da yaptı.
Davanın ilk duruşmasında tutuklu sanıklardan Özkan Mumcu ve Muhittin Zenit'in, adli kontrol uygulanarak tahliyesi kararlaştırıldı.
Hakkında soruşturma yürütülen Ordu Vali Yardımcısı eski Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç hakkında, teftiş raporlarında, Dink'in "mutlak suretle öldürüleceği" bilgisi yer alan F3-F4 raporlarını bilinçli kullanmadığı ve FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda hareket ettiği iddiasıyla yürütülen soruşturma sonunda hazırlanan ve Özkılınç'ın "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamenin de dosyaya eklenmesiyle sanık sayısı 35'e çıktı.
19 SANIK SAVUNMA YAPTI
Davanın 24 Mayıs 2016 tarihli ikinci duruşmasında, kimi sanıkların reddi hakim talebi kabul edilmedi. İddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi.
Davada bugüne dek 31 duruşma gerçekleştirildi. Sanıklardan Reşat Altay geçen yıl 26 Mayıs'taki 4, Muhittin Zenit 20 Haziran'daki 5, Ercan Demir 21 Haziran'daki 6, Özkan Mumcu 11 Ağustos'taki 10, Mehmet Ayhan ve Onur Karakaya 26 Eylül'deki 12, Engin Dinç 10 Ekim'deki 15, Faruk Sarı 13 Ekim'deki 17, Hasan Durmuşoğlu 14 Ekim'deki 18, Ahmet İlhan Güler 7 Kasım'daki 19, Sabri Uzun 10 Kasım'daki 21, Celalettin Cerrah 11 Kasım'daki 22, Tamer Bülent Demirel ve Ali Poyraz 28 Kasım'daki 23, Osman Gülbel 29 Kasım'daki 24, Ramazan Akyürek 2 Aralık'taki 26, Şükrü Yıldız 20 Aralık'taki 28. ve Mehmet Ali Özkılınç da 23 Aralık'taki 30'uncu duruşmada savunma yaptı.
Tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer ise yeni yılda 16 Ocak tarihli 31'inci duruşmada savunmaya yapmaya başladı.
ROMAN ÖRNEĞİ: İLK 50 SAYFADA ÖLDÜRÜLECEĞİ BELLİ
Tutuklu sanıklardan Ercan Demir, 23 Haziran 2016 tarihli 7'nci duruşmada verilen ara kararla tahliye edildi.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından yapılan 8 Ağustos 2016 tarihli 8'inci duruşmada, tutuklu Akyürek ve Yılmazer'in de bulunduğu bazı sanıkların avukatları, mahkemeye dilekçe vererek avukatlıktan çekildi.
Daha önce onlarca avukat tarafından savunulan sanıkların avukatsız kalmaları ve CMK'dan avukat atanmasının beklenilmesi savunmalarının alınmasını da geciktirdi.
Savunma yapan sanıklardan Ercan Demir'e soru soran Mahkeme Heyeti Başkanı Canel Rüzgar'ın, "Dink'in o dönemlerde, o atmosferde ciddi ölüm tehdidi aldığı belli. Trabzon'da görev yaptığınız dönemde size belgeler getiriliyor. Klasörlerde kronolojik sıraya giderseniz dosya zaten bağırıyor. Diyor ki, 'Bu adam ölecek.' Fiziki takip, yazışma belgeleri var. 'Tedbir alın.' deniyor. Roman gibi okusanız, son sayfaya gelmeden, ilk 50 sayfada ne olacağı, Hrant Dink'in öldürüleceği belli" şeklindeki ifadeleri dikkati çekti.
Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, 11 Ağustos tarihli 10'uncu duruşmada, mahkemeye gönderdiği mektupta, sanık Muhittin Zenit'in kendisiyle ilgili asılsız iddialarda bulunduğunu öne sürerek, bu iddiaların kaynağı olan kişi veya kişilerin ortaya çıkarılmasını talep etti.
YILMAZER'İN FETÖ SAVUNMASI
Davanın 13'üncü duruşmasında söz alan Ali Fuat Yılmazer, "Yapılan savunmalara göre bu cinayette kusurları olduğu iddia edilen merkezdeki insanların FETÖ ile ilişkisi yoktur. Fetullah Gülen ve grubu ile ilgisi olmadığı ortadadır. Bu durumda bu cinayeti ya FETÖ işlememiştir, olaya dahli yoktur ya da bunlar (Trabzon'da görev yapan sanıklar) gizli FETÖ'cüdür" dedi.
Sanıklardan, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı sanık Engin Dinç de 10 Ekim 2016 tarihli duruşmadaki savunmasında, "Bu paralel yapının biz çok darbesini yedik. Trabzon istihbaratta görevliyken pasif bir göreve alındım. Bunun, 'Paralel veya derin bir yapı' tarafından yapıldığını düşünüyorum" ifadesini kullandı.
Ahmet İlhan Güler ise 19'uncu duruşmada, "Devlete sızmış bir örgütün kumpasına karşı, bu kumpası görüp de görmeyenlerin yaklaşımına karşı hem kendimi hem de devletimi savunuyorum. Ben fail değil, mağdurum" şeklinde konuştu.
Sanıklardan Sabri Uzun da 10 Kasım 2016 tarihli duruşmada, ''İstihbarat dairesini ele geçirmeden hiçbir örgütün yaşaması mümkün değil. FETÖ’nün yaşaması için daireyi ele geçirmesi gerekiyordu. Bana göre Hrant Dink cinayeti bir kumpas olarak işlendi. Adli bir vak'a gibi bakılamaz. Verilmek istenen mesaj için öldürüldü Hrant Dink." beyanında bulundu.
Devam eden duruşmalarda tutuklu sanıklardan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'in, dönemin emniyet yetkilisi olan diğer tutuksuz sanıklarla sık sık tartıştıkları ve birbirlerine suç isnat ettikleri de dikkatlerden kaçmadı.
MAHKEMENİN ÜYE HAKİMİNE GÖZALTI
Davanın 26'ncı duruşmasının yapıldığı 2 Aralık 2016 günü, tutuklu sanıklardan Ramazan Akyürek, savunma yaptığı sırada duruşmaya bir süre ara verilmesiyle, o gün duruşmaya girmeyen mahkemenin üye hakimlerinden Bünyamin Karakaş'ın, FETÖ'ye yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alındığı odasında arama yapıldığı ortaya çıktı.
Öte yandan, Mahkeme Heyeti Başkanı Canel Rüzgar da 19 Aralık 2016'daki 27'nci duruşmada, HSYK'nın aldığı son kararla İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na atandığını ve mahkemenin diğer heyetinin başkanı Ali İhsan Horasan'ın da bu mahkemeye başkan olduğunu duyurdu.
Mahkeme heyeti, davanın 20 Aralık 2016'daki 28'inci duruşmasından itibaren Ali İhsan Horasan başkanlığında yargılamayı yürütüyor.
Davada tutuklu Ali Fuat Yılmazer'in 16 Ocak'ta başlayan savunması sürüyor.
ntv
19.01.2017