ASKER KUCAÐI / ASKER KAZIÐI
25 Mayýs 2011 16:08 / 2674 kez okundu!
Geçtiðimiz iki yazýda "Asker kucaðýna oturmak" ile "Asker kazýðýna oturtulmak" metaforlarýný özellikle kullandým. Çünkü 12 Haziran seçimlerine giden süreçte Türkiye için en büyük tehlike bu iki metaforda gizli bence...
Bu seçim AKP, CHP, MHP, BDP gibi siyasi aktörler arasýnda geçmiyor... 12 Haziran seçimlerinde oluþan tabloyla birlikte bu ülke yeniden asker kucaðýna oturacak mý oturmayacak mý? Askerî vesayet türlü tezgâhlarla yine kazanacak mý, yoksa bu sefer bu ülkenin sivil vicdan güçleri tarafýndan yok mu edilecek? Temel mesele bu. Gerisi boþ laf...
Asker kucaðýna oturmak metaforunu biraz açýklayalým... Birincisi bu ülkede görünüþte “Kemalist-ulusalcý” olmayan, söze “Askerî vesayetin düþmanýyým” diye giren, belki bu söze gerçekten de inanan ama sonuçta bir þekilde askerin kucaðýna oturan isimler ve gruplar var... Zaten darbeciler bu “Askerî vesayete düþman olduðu halde askerî vesayetin kullanabileceði isimler”i çok iyi belirliyor, darbe þemalarýnda “Yararlanýlacak gazeteciler” diye geçen onca “Marksist”, “liberal”, “Kürt”, “Alevi” de öyle belirleniyor zaten...
Bu durumu iki türlü yorumlamak lazým... Ýlk kategoride “Dindarlarýn öncülüðündeki deðiþim ittifaký”ndansa “Eski rejim”in yanýnda saf tutacak týynette kimi “anti-Kemalist”ler var, bunlarýn kimi ideolojik takýntý, kimi parasal çýkar aðlarý sebebiyle askerin, kucaðýna oturtabildiði isimler... Ýkinci olarak da gerçekten Türkiye’nin askerî vesayet günlerine dönmesini istemeyen ama diðer yandan da Türkiye’nin gerçek manzarasýný okuyamayan ve AK Parti ile diðer partileri normal bir demokraside yarýþýrmýþ gibi görenler var... CHP üç-beþ görüntüde özgürlükçü laf ediyor diye “Acaba CHP deðiþebilir mi?” falan diyen, BDP’nin baðýmsýz adaylarýnýn parlak laflarýndan ötürü o isimleri gerçekten “baðýmsýz” sanan insan modelleri bunlar... Ýlk kategori alçaklýk ve soysuzluktan, ikinci kategori safdillik ve hijyeniklikten askerin kucaðýna oturtabileceði tipler haline geliyorlar...
Her iki kategori açýsýndan da “asker kucaðýna oturanlar”ý saymak mümkün ama isimlere girmeyelim bu yazýda, teorik çerçevede kalalým... Askerî vesayet rejiminin þu aþamada makro planý þu: Ne olursa olsun AKP’yi tek baþýna iktidar yapmamak, ya da tek baþýna iktidar olsa bile mümkünse Anayasa’yý deðiþtirecek çoðunluðu bulmamasýný saðlamak... Askerî vesayet þunu iyi biliyor, þu anki yakalanan ittifak daðýlmazsa, siyasi alanda AK Parti’nin, sivil alanda Fethullah Gülen Hareketi’nin öncülüðünü üstlendiði laik kesimden gelen özgürlükçü-demokratlarýn da “ikonoklast torpido gücü” iþlevini üstlendiði ittifak saðlamlaþarak sürmeye devam ederse son tahlilde kurtuluþ yok...
O sebeple “Yeni CHP” devreye giriyor, o yüzden kimi CHP yöneticileri Atatürk aleyhine bile konuþabiliyor, kimisi “Tekke ve zaviyeler açýlsýn” diyor, “Askerlik üç aya inecek” diyor bir baþkasý, “Zorunlu askerliði kaldýracaðýz” bile diyen CHP yöneticisi var vs... Normalde askerî vesayetin kanýný donduracak açýklamalarý bugünkü “Yeni CHP”nin yapmasýna askerî vesayetin desteðinin sebebi bu “Catch All Party” modelini askerî vesayet için son umut görmesi... Hangi CHP’li ya da MHP’li ya da BDP’li ne derse desin isterse sabah akþam TSK’ya küfretsin sonuç olarak AKP tek baþýna hükümet kuramaz hale gelirse askerî vesayet napacaðýný iyi biliyor... Ýþte tam orada Asker kazýðýna oturtulacaklar bölümüne geliyoruz...
Askerî vesayet rejimi kendisine baðlý bir kemik yüzde 10’luk bir grup yaratabildi bugüne kadar. Sadece yüzde 10... Fakat çeþitli toplumsal kesimleri de “kendi hayatý” için seferber edebildi. Geçmiþte beþ defa katlettiði Alevilerin çoðunluðunu “Laiklik” ve “Sünnifobi” tezgâhýyla kendine baðladý. Kimliðini yok saydýðý, ezdiði kimi dindarlarý “Milliyetçilik” ve “Bölünme” tezgâhýyla kendine baðladý (Geçmiþte dindarlarýn çoðunluðunu yanýna alabiliyordu ama artýk çok ufak bir azýnlýða etki edebiliyor)... Birçok darbe dönemlerinde iþkence görmüþ “solcu”yu ruhlarýndaki Kemalizm aracýlýðýyla kendine baðladý... Ýnkâr, asimilasyon ve mümkünse imha politikalarýna tabi tuttuðu kimi Kürtleri de “Kandil’e olan sevdalarý” üzerinde kendine baðladý... Böylece askerî vesayetin bilerek ya da bilmeyerek yanýnda duran yüzde 42 kadarlýk bir kesim oluþtu...
Eðer yüzde 58’lik deðiþim bloku fazla çatlamaz, birlikteliðini belli bir partide toplarsa sistemin dönüþümü devam eder... Yok eðer bu toplumsal çoðunluk çeþitli yerlere kaçar ve bölünürse ya da AKP “mücadele yerine uzlaþma” derse askerî vesayetin istediði olur... AK Parti ve Recep Tayyip Erdoðan tarihî bir fýrsatýn eþiðinde duruyor... Bu fýrsat da kaçarsa Türkiye uzun yýllar daha toparlanamaz... “Tarihin motoru gereði deðiþiyoruz, bu süreç durmaz” diye Marksist içi boþ analizler yapanlar da o zaman neyin motoru gereði kimler asker kazýðýna oturtulmak isteniyor kendi gözleriyle görürler... Aman, Allah o günleri göstermesin...
25.05.2011
***
Asker kazýðýna oturtulmak
Türkiye çok önemli bir dönemeçten geçiyor... Cumhuriyet tarihinde bundan DAHA ÖNEMLÝ bir devrimsel dönemeç sürecini yaþamadý bu ülke... Ne 14 Mayýs 1950 dönüþümü, ne Ecevit’in ve diðer sol gruplarýn kontrgerillaya kafa kaldýrdýðý sonra da gerisin geri indirdiði 70’ler, ne Özal’lý deðiþim yýllarý... Tüm bu deðiþim dönemlerinde askeri vesayet sistemi rövanþý almasýný, deðiþim talep edenleri sindirmesini ve sonrada kendi konumunu eskisine oranla daha da güçlendirmesini bildi... Bu üç dönemde de arkasýndaki kitlesel destekle askeri vesayete baþ kaldýranlarýn baþýný silindir gibi ezdi askeri vesayet kuvvetleri...
Peki bu sefer de ezebilecek mi? Bu seferde mi kaybedecek Türkiye? Bu seferde mi askeri vesayet hepimizin kafasýný ezdiði zaman akýllanacaðýz? 27 Mayýs sonrasýnýn demokratlarý, 12 Eylül sonrasýnýn solcularý gibi yine mi aðlaþacaðýz? Yine mi “12 Eylül olmasa sol tam anlamýyla iktidar olacaktý, 12 Eylül o yüzden özellikle solu ezdi” diye kimi solcu aðabey ve ablalarýmýz gibi zýr zýr zýrlayarak mý geçecek geri kalan ömrümüz? Bu ülkenin askeri vesayete karþý milyonlarý yine mi kýytýrýk sebeplerden birbirine girecek? Yine mi yenilecekler?
HAYIR... HAYIR... HAYIR... Bu sefer yemezler... Bu sefer askeri vesayet karargahýnýn ve o karargah faþizminin oyunlarýna gelmeyeceðiz... Karargah medyasýnýn, karargah yargýsýnýn, karargah polisinin, karargah burjuvazisinin ve karargahýn devþirdiði, satýn aldýðý “Görünüþte asker-yandaþý olmayan“ kimi alçaklarýn türlü kumpaslarýný, türlü tezgahlarýný bu sefer bu millet yemeyecek...
Askeri vesayetle mücadele eden bugünün akýllý demokratlarý bu numaralarý artýk yemiyor ve yemeyecek... Askeri vesayetin yeri geldiðinde kimi “Karargah marksistleri“nden ya da “Karargah liberalleri”nden istifade edeceðini, daha inandýrýcý olmasý için onlarý kullanacaðýný bizler çok iyi biliyoruz. Hangi marksist/sosyalist gruplarýn istendiði an ASKER KUCAÐINA OTURTULABÝLECEÐÝNÝ bizler iyi biliyoruz... Ayný þekilde kimi “Karargah tarikatleri”nin de nasýl ASKER KUCAÐINA OTURTULABÝLECEÐÝNÝ de iyi biliyoruz. Askeri vesayet bloðunun sadece ulusalcý/kemalist bloktan oluþmadýðýný bugünün özgürlükçü-demokratlarý çok iyi biliyorlar... Bilmeliler... Bu durumun bilincinde olmamak askeri vesayetin yeniden galip gelmesinin önünü açmak demektir...
Hatta denebilir ki þu an askeri vesayetin sürmesini isteyen en dürüst ve namuslu,en açýk ve net grup ulusalcý/kemalist bloktur. Kemalistlerin ne düþündüðü, ne yaptýðý ortadadýr. Ayrýca %20 kadar da bir toplumsal karþýlýklarý vardýr toplumda... Esas büyük tehlike askeri vesayet rejimi tarafýndan kullanýlan görünüþte “Anti-Kemalist” olan gruplar ve kiþilerdir...
Askeri vesayet rejimi çeþitli yöntemlerle bunlarý kucaðýna oturtmuþtur, devþirmiþtir... Özellikle bazý söylemleri bu devþirilmiþ kiþilere ve gruplara söylettirmiþ, yazdýrmýþ ve yaptýrtmýþtýr ki “daha meþru” bir görüntü ortaya çýksýn... Aslýnda POSTERGENEKON durumu denen þey bizatihi budur... Yani artýk askeri vesayet sistemi ERGENEKON tipi klasik ulusalcý taktiklerini bir yana koymuþ, daha etkili olacaðýný düþündüðü “Karanlýk iþleri “ulusalcýolmayan” grup ve kiþilere ihale yöntemi”ni tercih etmiþtir... POST-ERGENEKON döneminde iþler “Efendim biz de Ergenekon yapýlanmasýna karþýyýz, askeri vesayet istemiyoruz ama...” diyen kimi kiþilere ve gruplara ihale edilmiþtir... ASKER KUCAÐINA OTURTULMAK ÝSTEMEYEN tüm dindarlar, Kürtler, liberaller ve özgürlükçü-solcular bu POST-ERGENEKON realitesini görmek ve anlamak zorundadýrlar diye inanýyorum... Kafa karýþtýrýcý, bulanýk ve çözümlemesi zor bir döneme girmiþ durumdayýz, olaylar ilk anda göründüðü gibi çýkmýyor o yüzden de yakýn dostum Mustafa Akyol gibi gerçek demokrat ama saf ve temiz insanlarýn ketenpereye getirilebildiðini görüyoruz... Beyaz süt içindeki ak kýlý dahi fark edecek bir dikkate ve konsantrasyona sahip olmak zorunda bugünün askeri vesayet karþýtlarý...
Bu arada þunu da özellikle belirtmek istiyorum; biz bu ülkenin genç demokratlarý askeri vesayetin detaylý içeriðini özgürlükçü-demokrat üstatlarýmýzdan öðrendik. Bu üstatlardan biri de Ali Bayramoðlu’dur... Bayramoðlu askeri vesayet rejiminin iliklerine kadar röntgenini çekebilmiþ nadir entelektüellerden biridir. POST-ERGENEKON tabirinden Bayramoðlu hoþlanmýyor sanýrým, ama adýna ne derse desin þu yukarýda anlattýðým “Askeri vesayetin, iþleri artýk kendi pozisyonuna uzak isimlere yaptýrtma” döneminde olduðunu en iyi görüp, analiz edebileceklerden biri Bayramoðlu’dur. Ben de Nedim Þener ve Ahmet Þýk tutuklamalarýna ilk günden beri karþýyým, o olay yanlýþ oldu ve büyük resimdeki hakikati gölgeledi. Ne olursa olsun bu ikili tutuklu olarak yargýlanmamalýdýr...
Fakat büyük resim yerli yerinde duruyor... Bayramoðlu’nun iliklerine kadar röntgenini çekip bizlere öðrettiði ASKERÝ VESAYET ZÝHNÝYETÝ bütün hýrsýyla bu ülkenin demokratlarýný yine kazýða oturtmak istiyor... Askerin kucaðýna oturttuðu kimileri “Askeri vesayet bitti, yerine sivil vesayet baþlýyor” derken bu sistemin devamý için çabalýyorlar... Ama dediðim gibi, bu sefer bu millet bu kumpaslara gelmeyecek...
18.05.2011
***
Asker kucaðýna oturtulmak
Çok temel bir gerçeði büyük harflerle vurgulayarak yazýmýza baþlayalým: TÜRK ASKERÎ VESAYET REJÝMÝ DÝNDARLARIN TAM DESTEÐÝ VE ÖNCÜLÜÐÜ OLMAKSIZIN DE-ÐÝ-ÞE-MEZ... Aslýnda bu ülkenin liberalleri, özgürlükçü-solcularý, Kürtleri ve gayrýmüslimleri bu gerçeðin –kâðýt üzerinde-farkýnda belli süredir. Bu bilgi onlar için yeni deðil, fakat bazen politik analiz yaparken yine eski alýþkanlýklarla steril ve hijyenik laflar edilebiliyor...
Liberal ve sol aydýnlar bilmeli ki bugün askerî vesayet rejimini karþýsýna alan dindar güçler her þeyden çok içinden çýktýklarý camiaya bu rejim tarafýndan yedirilmiþ zehirleri temizlemekle uðraþýyorlar. Bu iþ öyle çok kolay da deðil... Ýslami kesim açýsýndan klasik ulusalcý/ laikçi/ kemalist blokla mücadele etmek iþin kolay kýsmý, o konuda zaten bu toplumsal çevrenin bir ön-teyakkuzu var fakat MHP tipi milliyetçi/ muhafazakârlýkla ya da Misyoner/ Hýristiyan/ Yahudi düþmanlýðý baðlantýsýyla askerin kucaðýna oturttuðu ve yönlendirdiði kimi “Ýslami” akýmlarla/ tarikatlarla uðraþmak o kadar kolay deðil... Çünkü bu akýmlar Ýslami kesimi kendi diliyle, kendi söylemiyle, kendi lügatiyle içeriden vurmaya ve zehirlemeye çalýþýyor. Dindar yurttaþlarýn zihnini bulandýrma ve bu bulanýklýktan hareketle onlarý askerî rejimin kucaðýna oturtmaya çalýþýyor... Ve bu konuda baþarýlý olma, yani dindarlarý ketenpereye getirme olasýlýðý da hiç yok deðil çünkü onyýllardýr Ýslami kesimin zihinsel zemini de nasyonalizm ve zenofobi zehirleriyle epey kirletildi... Ýþte AK Parti ve Fethullah Gülen Hareketi’nin elitleri askerî vesayet rejimi tarafýndan sistemli olarak kirletilen bu zemini temizlemeye ya da kendi deyimleriyle aslýna döndürmeye gayret ediyor... Bu zor ama Türkiye’nin geleceði için de bir o kadar hayati mücadeleyi liberallerin ve özgürlükçü-solcularýn iyi anlamasý gerekiyor... Liberaller ve özgürlükçü-solcular Ýslami kesim içindeki bu sancýlý deðiþimi anlamazlarsa steril ve hijyenik analiz yapmaya devam ederler, bu içi boþ analizlerin de Türkiye’nin deðiþimi yolunda hiçbir anlam ve önemi olmaz, dahasý bu deðiþime katkýlarý da olmaz... Dindarlarýn geniþ desteði olmazsa özgürlükçü ve demokrat tezler ve düþünceler bu ülkede marjinal kalmak durumunda kalýr, hiçbir anlam ifade etmez. Kürtlerin de, Alevilerin de, gayrýmüslimlerin de özgürleþme sorunlarý aþýlamaz... Öte yandan dindarlar da özgürlükçü-demokrat politikalar yerine daha saðcý/devletçi politikalara yönelirlerse yeniden bu ülke ASKER KUCAÐINA OTURTULUR. O sebeple Türkiye’nin özgürlükçü ve demokrat dönüþümü gerçekten isteniyorsa bu tablo hiç kimse tarafýndan unutulmamalýdýr diye düþünüyorum...
Bizim gazete daha çok liberal ve solcu okurlarca okunduðu için onlara hitap eden birkaç örnek vereyim... Mesela geçenlerde bir garip ama hiç de etkisiz olmayan “dini cemaat”in baþýndaki bir adam Fethullah Gülen Hareketi’yle ilgili bazý sözler etti. Dedi ki ”Bunlarýn televizyonundaki dizileri izlemek haramdýr, bunlarý izleyen gâvur olur. Geçenlerde baktým, bir küçük çocuk gâvur komþusu ölmüþ diye üzülüyor. Sonra baþörtülü annesine gidiyor, ‘Anne, komþumuz çok iyi insandý ama Müslüman deðil, o cennete gidemeyecek mi’ diye soruyor, baþörtülü annesi de ‘Allah hiçbir iyiliði karþýlýksýz býrakmaz yavrum’ diyor. Bu ne rezalet! Bu dizileri izleyeceðinize dansöz izleyin daha iyi...”
Bu sembolik örnek aslýnda Ýslami kesimin deðiþimine iliþkin çok þey anlatýyor... Bir yanda TV’leriyle, radyolarýyla, yayýn faaliyetleriyle Türkiye’nin dindarlarýna tüm insanlýðý kuþatýcý evrensel Ýslami düþünce ve tasavvuru aþýlamak isteyen, devletin dindarlar üzerinde yarattýðý nasyonalist/ Hristiyan-Yahudi düþmaný/zenofobik etkileri içeriden ve yerli bir dil ve yöntemle silmek isteyen bir zihniyet var... Öte yandan yine “Ýslam” adýna hareket eden, Ýslam dili ve lügati üzerinden konuþan ama askerî vesayet rejiminin istediði devletçi/ milliyetçi/ Hristiyan-Yahudi düþmaný dindar modelini muhafaza etmek isteyen bir zihniyet var... Bu kavga, ayný toplumsal zemin üzerinden süren bir kavga... Bu kavgada hariçten olan Batýlý/modern söylemle konuþan liberal ve solcu aydýnlarýn sözlerinin pek bir önemi yok. Dahasý eðer mesele askerî vesayetle/ kemalizmle/ nasyonalizmle mücadeleyse bu yerli/Ýslami duyarlýlýk üzerinden verilen mücadelenin çok çok daha fazla anlam ve önemi var... Taraf gazetesi olarak bizlerin de bunu iyi anlamasý gerekiyor, hatta bu durumu en iyi biz anlamalýyýz...
Ayný þey AKP’ye yönelen “MHP’lileþme” eleþtirileri baðlamýnda da geçerli... Olaya derin ve geniþ bir boyutla bakmak bizi Batýlý steril ve hijyenik analizlerden kurtaracaktýr. O konuyu baþka bir yazýda iþleyeceðim... Unutmamalýyýz ki liberaller ve solcular ne yaparlarsa yapsýnlar Kürtleri fýrýnlarda yakmýþ, sokak ortasýnda binlerce insaný öldürtmüþ apoletli psikopatlara dokunulmasýný saðlayamazdý... Bu psikopatlara dokunulabilmesini saðlayan dindarlarýn öncülüðündeki ittifak daðýlýrsa da bu sefer askerî vesayet bizleri kucaðýna oturtmaz, direkt kazýða oturtur...
Rasim Ozan Kütahyalý
14.05.2011
Taraf