Kadınlar silahlansın mı?

27 Şubat 2011 14:55 / 3410 kez okundu!

 


Türkiye’de “kadın hakları meselesi”nde çok radikal ve net önlemlerin alınması gerektiği bir dönemdeyiz. Artık bu işi geçiştirilir tarafı yok. Daha da ileri giderek söylüyorum: Kadınlara karşı sistematikleşmiş şiddetin, cinayetlerin, cinsel ya da psikolojik tecavüzlerin ve tüm diğer mağduriyetlere karşı demir yumrukla davranma zamanı gelmiştir...

Bu konuda tüm yasalar olabilecek en ağır noktaya getirilmek zorundadır, hâkimler ve savcıların bu yasaları tavizsiz uygulaması noktasında Adalet Bakanlığı gerekeni yapmalıdır... İçişleri Bakanlığı “kadınlara karşı işlemiş suçlar” noktasında uzmanlaşmış ve gerektiğinde “istisnai sertlik” kullanabilen polisler istihdam etmek zorundadır (Ya da mevcut polislerden böyle özel timler oluşturulmak zorunluluğu vardır)... Eğer adalet sistemi ve polis teşkilatı kadınları bu pervasız şiddete, alçak cinayetlere, haysiyetsiz tecavüzlere karşı koruyamayacaksa, çok açık söylüyorum orada “ihkak-ı hak” doğar... Türkiye’de eşinden, babasından ya da ailesinden şiddet gören, sistematik olarak dayak yiyen, onuru kırılan, haysiyetine saldırılan kadınların sığınacağı liman YOK denecek kadar azdır... Kadın dayanışma örgütlerinin de maalesef bir caydırıcı işlevi yok. Sosyal ve ekonomik yaptırım gücü yok... Zulüm görmüş kadınlar bugünün Türkiye’sinde sahipsiz. İşte bu sahipsizliği gören, bilen, hisseden milyonlarca psikopat adam müsveddesi de bu durumdan hareketle –affedersiniz- her türlü pisliği, şerefsizliği yapabiliyor... Çünkü yapılan her türlü alçaklık, yapan adamların yanına kâr kalıyor bu ülkede...

Türk savcı ve hâkimlerinin sicili bu konuda berbat kere berbat... İster dindar ister laik kadınlar tarafından kurulmuş derneklerin rakamlarına bakın, birbirine zıt görüşten de olsa tüm kadınlar mevcut Türk adlî işleyişinden çok ama çok şikâyetçi. Sadece kadınlar değil tüm erkekler de, insan olan herkes bu durumdan şikâyetçi olmak ve isyan etmek zorunda bence, aksi halde “insanlık” denen bir ortak değerimiz yok demektir... Mesela “Ayşe Paşalı hadisesi” bir anda tüm Türkiye halkını yan yana getirebilmeli...

Geçen hafta içi hem Radikal yazarı Pınar Öğünç’ün içten çıkışlarını, hem arkadaşım Hilâl Kaplan’ın haklı itirazlarını hem de Şefkat-DER’in yöneticisi Ayfer Erel’in vicdan çığlığını televizyonda dinledim... Ve utandım... Türkiye gündeminin hır gürü, hay huyu içinde böyle bir hayati meselenin üzerinde yeterince durmuş olmadığım için utandım... Hem Öğünç hem Kaplan hem de Arel erkeklerin bu konudaki duyarsızlığına işaret ettiler... Bir kadın, kocası tarafından alçakça dövüldüğünde, yüzü gözü dağıtılıp tanınmaz hale getirildiğinde bu duruma sadece “kadın dernekleri”nin tavır koyması ne kadar utanç verici...

Bir Kürt sadece Kürt olduğu için saldırı gördüğünde yahut Kürtlere “sapık halk” dendiğinde hep beraber ayaklanacak vicdan seviyesine geldik... Bir dindar sadece dindar olduğu için bir devlet kurumu tarafından kovulduğunda, ya da bir faşist, dindarlara “bidon kafalı” dediğinde hep birlikte karşı çıkacak erdem düzeyine geldik... Bir spiker Alevilere dil uzattığında topluca karşı duracak ve o kişiye bedel ödetecek noktaya geldik... Eski Türkiye’de bu alçaklıklar, yapanların yanına kâr kalıyordu, şimdi kolay kolay kalmıyor... Eski Türkiye’nin kafaları bu haklı tepkilerden rahatsız da olsa artık o dönem geride kalıyor...

Fakat kadınlar konusunda, bir kadına yalnızca kadın olduğu için saldırıldığında, tecavüz edildiğinde ya da namus bahanesiyle öldürüldüğünde erkek/kadın herkesten aynı anda tepki çıkmıyor... Bugün resmî olarak her gün ortalama üç kadın –sadece kadın kimliğinden ötürü- öldürülüyor. Erkeğe karşı fiziken ve maddeten güçsüz ve aciz durumda olduğu için “karşılığını veremeyecek, bedelini ödetemeyecek” durumda olduğu için öldürülesiye dövülen ya da katledilip cesedi bir köşeye atılan binlerce kimsesiz kadın var bugün Türkiye’de...

Kadınları koruyan güçlü, etkin ve operasyonel gücü olan bir kadın lobisi yok... Ancak erkek-egemen medya bakışı tarafından “dırdır eden kadınlar” olarak algılanan ve algılatılan kimi kadın girişimleri var. Bu onurlu girişimler ellerinden geleni yapıyorlar ama bir yere kadar... Hukuk camiasında bu konuda duyarlılık sıfır. Kadın hâkim ve savcı sayısı da çok kısıtlı. Yasalar da yetersiz, ama var olan olumlu yasalar bile adaleti temin için kuvvetle işletilmiyor... Emniyet camiasında da bu konuda duyarlılık sıfır. Yüzü dağıtılmış bir kadını bile o itliği yapan kocasıyla “barıştırma” eğiliminde Türk polisi. Geleneksel davranışı bu yönde... Oysa tam aksine adliye aşamasına gelmeden işlevsel bir vicdanlılıkla hareket edecek, bu saldırıları yapan namussuzlara karşı caydırıcı davranacak Emniyet güçleri bile “kadınlara yönelik şiddet” meselesinde bir ilerleme sağlar...

Durum acildir... Bu insanlık meselemizi yazmaya bir süre daha devam edeceğim... Adlî ve kolluk önlemleri derhal ve sert şekilde alınmak zorunda. Aksi halde...


Rasim Ozan Kütahyalı

rasim.ozan@hotmail.com

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.