Referandumda iki kere evet! - Amberin Zaman

28 Ağustos 2010 00:27  

 

Referandumda iki kere evet! - Amberin Zaman

Bunu söyleyen Kürt kökenli bir milletvekili. Malatya doğumlu Atilla Toptaş. Ancak söz konusu referandum, 12 Eylül'de halk oylamasına sunulacak olan Anayasa paketi değil... İsviçre'nin Basel Kantonu'nda 26 Eylül günü yapılacak yine tarihi nitelikte ama farklı bir referandum.
Türkiye'de demokratik özerklik ve benzeri yönetim modellerinin tartışıldığı bugünler, İsviçre örneğini daha da ilginç kılıyor. Federal bir sisteme sahip olan İsviçre'de neredeyse bir çivi çakmak için dahi halka gidiliyor. Her kantonun, yani eyaletin ayrı anayasası ve hükümeti var.
Toptaş iki yıldır Basel federal parlamentosunda sosyal demokrat parti saflarında milletvekilliği yapıyor. Geçtiğimiz yıl getirilen minare yasağına karşı sıkı bir kampanya yürüttü. Basel yasağa "hayır" diyen tek kanton.
Sadece Basel'de yapılacak halkoylamasında seçmenler, bu kez İsviçre vatandaşlığına henüz geçmeyen göçmenlerin seçme ve seçilme hakları konusunda karar verecekler. İki ayrı öneri var. Birincisi, sosyal demokrat ve yeşillerin başını çektiği federal hükmet tarafından getirildi. O da göçmenlerin seçilme değil sadece seçme hakkı olmasını öngörüyor. İsviçre'de en az 10 yıl yaşamış olma koşuluyla. Göçmenlerin başını çektiği Basel Demokrasi Hareketi ise en az beş yıldır Basel'de ikamet eden her göçmenin hem seçme hem de seçilme hakkı olduğunu savunuyor. Her iki öneri halkoyuna sunulacak.
Telefonla görüştüğümüz Toptaş, 190 bin nüfuslu Basel'de nüfusun yüzde 31'inin yabancı olduğunun altını çizerken bunların yaklaşık 12 bininin de Türkiye kökenli olduğunu vurguluyor. "Burada şu an ikinci ve üçüncü kuşak Türkiyeliler yaşıyor. Türkiye artık onlar için yılda birkaç hafta gidip nostalji yaptıkları, kökleriyle buluştukları bir yer. Türkiye'ye yatırım yapan gurbetçi profili, yerini buraya yatırım yapan ve geleceğini de buraya göre planlayan bir profile bırakmıştır."
Nüfusun üçte birini teşkil eden göçmenlerin karar mekanizmalarında söz sahibi olmamalarını demokrasiye aykırı bulduğunu söyleyen Toptaş, referandumda çifte "evet" çıkmasının göçmenler ve İsviçreliler arasında entegrasyonu da hızlandıracağına inanıyor.
Peki bu mümkün mü? "Basel, İsviçre'de göçmen politikalarının en güçlü olduğu yer" diyen Toptaş en fazla yabancı kökenli milletvekilinin de yine Basel'de seçildiğini hatırlatıyor. Hepsi de Türkiye'den (ve Kürt). Minare yasağına gür sesle "hayır" diyen Basellilerin referandumda sunulan önerilerin en az birine de "Evet" diyeceğini hesaplıyor.
Ama küresel ekonomik krizden payını alan İsviçre'de yabancı düşmanlığı tabii ki artıyor. "Sayıları günbegün azalan yerli nüfusta 'Göçmenler gelip işimizi elimizden alıyor' duygusu var" diyen Toptaş sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bunun yanında dini ve sosyo-kültürel kaygılar da var tabii ve kendisini İslam karşıtlığı şeklinde açığa vuruyor. Zira İslami yaşam tarzı çok göze çarpıyor ve uyum sorunu getiriyor. Mesela Basel'de ilkokulda yüzme dersleri mecburi, fakat 4 aile İslam'a uymadığı için yaşları 6 ile 8 olan kızlarını yüzme dersine göndermiyor."
Ancak göçmenlere seçme ve seçilme hakkı İsviçre için yeni bir şey değil. Neuenburg Kantonu bu hakkı 1849'da belediye, 2000 yılında ise kanton düzeyinde tanımış. Federasyona 1978 yılında dahil olan Jura Kantonu da bu hakkı kuruluş anayasasına yazmış.
Peki Türkiye'deki yabancılar, yatırım faaliyetleri dışında ne gibi haklara sahip? 23 yıldır Türkiye'de ikamet eden meşhur İsviçreli gazeteci Nicole Pope'a bu soruyu yönelttiğimde cevabı "hiç" oldu. Kendi ülkesindeki referandum için "evet" derdim diyen Nicole, "23 yıldır yaşadığım Arnavutköy'de muhtar seçiminde dahi oy kullanmaya hakkım yok" serzenişinde bulunuyor. Bu topraklarda yüzyıllardır yaşayan Kürtlere, Ermenilere ve diğer "öteki" Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına reva görülen muameleyi göz önünde tutarsak Nicole'un muhtar seçimlerinde oy kullanmasına daha çooooooook zaman var diyebiliriz.


Habertürk

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0