Yeni Ortadoðu düzeni
16 Mayýs 2013 22:21 / 1393 kez okundu!
Bence önemli olduðu için tarihçi-yazar Taner Akçam’ýn yazýsýndan uzunca bir alýntý ile baþlamak istiyorum.
‘’Bugünkü Ortadoðu esas olarak 1916 yýlýnda Ýngiltere ve Fransa arasýnda yapýlan Sykes-Picot gizli anlaþmasý esasýna göre kurulmuþtur. Aslýnda bu anlaþmaya temel teþkil eden 1915 yýlýnda hazýrlanan Bunsen raporudur. Ýngiliz Hükümeti tarafýndan hazýrlanan bu rapor Ortadoðu’nun savaþ sonrasý alacaðý þekle iliþkin bir dizi planý içermekteydi.
Skyes- Picot anlaþmasýnýn Anadolu için öngörüleri Bolþevik-Kemalist ittifaký nedeni ile tutmadý ama sonuçta bugünkü Lübnan, Ýsrail, Suriye, Ürdün ve Irak esas olarak bu antlaþmanýn ürünleri olarak ortaya çýktý. Artýk bu düzen sona eriyor. 21 Mart 2013'de Diyarbakýr'da resmen ilan edilen Türk-Kürt barýþ antlaþmasý Skykes-Picot resminin resmen bittiðinin ilan edilmesidir.’’
Bu düþünce ve yoruma aynen katýlýyorum. Yani bir zamanlar Ýngiliz ve Fransýzlarýn harita üzerinde cetvelle çizdiði Ortadoðu sýnýrlarý sembolik olarak kalsa da pek anlamý kalmayacak, ‘’ulusal devletler yerine önce ekonomik daha sonra siyasi birlikteliklere doðru býrakýlacak gibi gözüküyor’’. Nasýl ki iki dünya savaþýnda 50-60 milyon insanýn ölümünden sonra Avrupa Birliði kurulmuþ ise Ortadoðu da böyle birliklerin kurulmasý kaçýnýlmaz olacaktýr. Kanýmca þu an bölgedeki bu kadar sancýnýn nedenleri bu olsa gerek.
Doðal olarak bu noktaya birdenbire gelinmedi. Özellikle bir Milat olan 1914'de Birinci Dünya savaþý ile baþlayýp, Duvarýn yýkýldýðý 1989 ‘’sanayi çaðý savaþlarýnýn’’ sona ermesi buna en büyük etkendir. Yani yeni bir çaðýn bilim ve iletiþim çaðýnýn baþlamasýyla bu bölgedeki halklarýn ekonomik ve siyasi birliklere duyduðu istek de en önemli etkenlerden biridir.
Peki Türkiye bu oluþumda nerede olacaktýr? Türkiye bu konuda tüm Ortadoðu ülkelerinden daha birikimli, deneyimli ve þanslýdýr. Çünkü, Mustafa Kemal, daha 1915’lerde Ýngiliz ve Fransýzlarýn Sykes-Picot gizli antlaþmasýyla Anadolu’nun parçalanacaðýný anlayarak, Rusya'da Lenin’in 1917'de gerçekleþtiði Bolþevik Devrimi'nin oluþumunu pragmatik olarak deðerlendirmiþ, Bolþeviklerle ittifak yapmýþtýr. Bu ittifaktan çekinen, oluþan Bolþevik düzende Türkiye’nin yer almasýný istememelerinden dolayý, Ýngiliz ve Fransýzlar da Mustafa Kemal ile ittifak yollarýný aramýþlar, bir ölçüde de iletiþim saðlanmýþtýr.
Her ne kadar demokratik bir cumhuriyet oluþmasa da uluslaþma ve imparatorluktan gelen hakim olma ideolojisi diðer Ortadoðu ülkeleriyle kýyaslanmayacak ölçüde ülke içinde irade gücüne sahip olmuþtur. Ýþte bölgede bu anlamda zengin deneyimi olan Türkiye, Ýstanbul’dan baþlayýp Ýpek yoluyla devam eden eksende Türk-Arap-Kürt ortaklýðýnda temeller atýlýp, Avrupa Birliði gibi yeni ekonomik ve politik birliktelikler oluþturma þansý yakalayabilir. Bu oluþumu saðlamanýn en büyük koþulu söz konusu halklarýn kendi ülkelerinin demokratik ve özgür yönetimlerin oluþmasý sonrasýnda oluþacak birlik ekseninde demokratik ve özgür irade temelinde bu birliktelikler yükselebilir. Ayný zamanda halklarýn bu direngen demokratik ve özgür iradesini akýllýca, reel politika üreterek, ABD, AB, Rusya, Çin gibi ülkelerin kendi arasýndaki çeliþkilerden faydalanarak ABD, AB, Rusya ve Çin gibi Ortadoðu üzerine hesap yapan ülkelerin hesaplarýný alt üst edebilir.
Þu anda bölgedeki halklar güçlerini demokratik ve özgür irade ekseninde birleþtirememelerine raðmen ABD'ye bakýnýz; Irak'da yenilmiþ, Ýran ile baþ edemiyor, Afganistan'da zor durumda, Suriye'de inisiyatif geliþtiremiyor. Avrupa ülkeleri ekonomik bunalýmda, Ruslar kendilerine daha yeni geliyor… Görünen o ki; dünya konjonktürü bölgede ekonomik, demokratik birlikteliklerin oluþumuna müsait.
Tüm bu oluþumlarý ve ülkemizdeki son barýþ sürecini ve de Büyük Ortadoðu Projesinin iflas ettiðini muhafazakar demokratlar, seküler Kürtler, bazý sosyal demokratlar görüyor, maalesef ulusalcýlar, milliyetçiler, ittihatçý zihniyetler, gerici devrimciler göremiyor veya görüyor iþlerine gelmiyor.
Sabahattin ÝZCÝOÐLU
16.05.2013