Bediüzzaman'dan Hizmet'e özgürlük vurgusu

31 Ekim 2014 20:22 / 1401 kez okundu!

 

 

75 yaşında olduğunuzu ve savcı talimatıyla derdest edilip ifade vermeye çağrıldığınızı ve bu esnada hakarete, ithama maruz kaldığınızı ve neticesinde de soğuk, dar, karanlık bir hücreye alındığınızı hayal edin. Tepki vermez misiniz? Sinirlenmez misiniz? Peki bu esnada insan ne yapar? İşte Bediüzzaman, psikologların her haliyle incelemeye alarak, okuması gerekli olan bir kişi. Hayran olacak ve tüm bu muamelelere karşı pozitif/müsbet hareket edebilme özelliğini göreceksiniz:

‘’Benim tevkif kâğıdımda sebep "emniyeti ihlâl" suçu yazıldığından, ben daha o pusulayı görmeden savcıya dedim ki: "Senin geçen gece gıybetini ettim. Emniyet müdürü hesabına beni konuşturan (konuşturmaya çalışan) bir polise, 'Eğer bin savcı ve bin emniyet müdürü kadar bu memlekette emniyet-i umumiyeye hizmet etmemişsem-üç defa-Allah beni kahretsin' dedim."

Sonrasında ise Bediüzzaman’a kasti olarak bu muameleyi yapanlara karşı soğuk, yaşlılık, hapis ve baskıların neticesi kızgınlık başlar.  

O esnada ‘Bir inâyet, imdada yetişti. Mânen kalbe ihtar edildi ki:

1- İnsanların sana ettikleri zulümlerinde, kader-i İlâhînin adaleti noktasında büyük bir hissesi var. 

2- Ve bu hapiste yiyecek rızkın var; o rızkın seni buraya çağırdı. Ona karşı rıza ve teslimle mukabele lâzım. 

3- Hikmet ve rahmet-i Rabbâniyenin dahi büyük bir hissesi var ki, bu hapistekileri nurlandırmak ve teselli vermek ve size sevap kazandırmaktır. Bu hisseye karşı, sabır içinde binler şükretmek lâzımdır. 

4- Hem senin nefsinin bilmediğin kusurlarıyla onda bir hissesi var. O hisseye karşı istiğfar ve tevbe ile, nefsine 'Bu tokada müstehak oldun' demelisin. 

5- Hem gizli düşmanların desiseleriyle (oyun ve tuzaklarıyla) bazı safdil ve vehham memurları iğfal ile (aldatarak) o zulme sevk etmek cihetiyle, onların da bir hissesi var. Ona karşı Risale-i Nur'un o münafıklara vurduğu dehşetli mânevî tokatlar, senin intikamını tamamen onlardan almış. O, onlara yeter. 

6- En son hisse, bilfiil vasıta olan resmî memurlardır. Bu hisseye karşı, onların Nurlara tenkit niyetiyle bakmalarında, ister istemez, şüphesiz, İmân cihetinde istifadelerinin hatırı için, (…) onları affetmek bir ulüvvücenaplıktır." 

Bütün bu hisselerden sonra daha da ilginç bir şey söylüyor üstad hazretleri :

‘’Ben de bu hakikatli ihtardan kemâl-i ferah ve şükürle, bu yeni medrese-i Yusufiyede (hapishanede) durmaya, hattâ aleyhimde olanlara yardım etmek için, kendime mucib-i ceza (cezayı gerektirecek), zararsız bir suç yapmaya karar verdim.’’ Çünkü Eskişehirde ki tesettür ile ilgili ifadeleri dışında hiçbir yerde üstad hazretlerinin aldığı mahkumiyet kararı yoktu. Görülüyor ki hukuksuzluk diz boyu idi. Bari küçük bir suç işliyeyimde burada öyle kalayım düşüncesi hakim olmuştu onda.

Bunun sonrasında ifadelerini bir kat daha üst perdeden daha öz bir şekilde ve özgürlük vurgusuyla şu şekilde taçlandırıyor :

’ Bir dile bedel binler dille hizmet-i imaniyeyi yapacak kardeşleri, vârisleri bulunan benim gibi bir adama, kabir bu hapisten yüz derece ziyade hayırlıdır ve bu hapis dahi, haricinde hürriyetsiz tahakkümler altındaki serbestiyetten yüz derece daha rahat, daha faydalıdır.’’ (Bu hapiste Müdür ve baş gardiyanın iş icabı baskıları, dışarıda ki yüzlerce memurun her türlü baskı ve takibinden daha evladır.)

Kabri, hapishaneye ve hapishaneyi de istibdat ve zulüm ile dolu karanlık bir dünyaya tercih edecek kadar hürrriyete aşık bir üstad. Ruhun şad olsun. Bugün Hizmetin özgürlük ve hürriyet vurgusuna bu pencereden bir nebze bakabilirsek nerede durduğumuzu daha iyi anlarız.

 

Salih G.Sevgican

15.10.2014

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.