Nursî'ye göre Romanlar, Aleviler, eşya ve insan

12 Kasım 2012 07:56 / 4825 kez okundu!

 


Hayvan hakları

Bediüzzaman, bir caminin odasında kavurmaları yiyen sokak köpeğinin arkasından dövülmeye çalışılmasına ve hakaretvari konuşulmasına izin vermeyen birisidir. ''Hayvanın gıybetini yapmayın ve helal edin'' buyurarak aklı şuuru olmayan ve haramı helali bilmeyen hatta insanların kendisini döveceğini bile bilmeyen aç kalmış bir hayvanın gıybetini ettirmez. Üstad, adeta gıybete hiçbir menfez bırakmayacak derecede takva sahibidir.

Hapishane gibi dar ve sıkıntılı bir ortamda çamaşır iplerine konan sinekleri öldürtmez. Onların temizlikçi memurlar olduğunu söyler. Bugün hiçbir hayvan hakları savunucusunu sinekleri savunurken göremezsiniz.

Üstad'ın eşya (şey'in çoğulu herşey manasında) ile mahlukat arasında ki bağı çok aciptir. O, topyekûn Anadolu'ya savaşa hazırlanan Yunan ordusunun memleketimize çizmesini basacağı hengamede, Yunan kralı Aleksander'ı ısırarak kan zehirlenmesinden öldüren ve tüm Yunan saldırı planlarını akamete uğratan Maymun için "Mücahid bir hayvan mersiyesi" kaleme alacak kadar müteşekkirdir.

Maymun'a ''Ey maymun–i meymûn! Mü'minleri memnun, kâfirleri mahzun, Yunan’ı da mecnun eyledin....'' diye yazarak memnuniyetini dile getirir. Hatta ''Cennetle mübeşşer (müjdeli) olan hayvanların isrine (safına) gittin. Cennette saîdsin; çünkü gazi, hem şehidsin.'' diyecek kadar O maymunun yaptığı işin ehemmiyetini dile getirir. Ashab-ı kehf'in köpeği ve Nemrud'u deli eden topal sivrisineğe bu zaviyeden bakmamız gerekmektedir.

Eşya ve insan ilişkisi

Said Nursi, kainat ve eşya ile enteresan uyum içinde olan natural bir insan. Fıtrî ve doğal hali ile tüm eşyaya bakışı çok farklı. Kendi eşyalarını tarif ederken bile bakın şu ifadeleri kullanır: kendi usturası için ''24 seneden beri tıraşa hizmet eden bir ustura'', yatağında ki çarşafı için ise ''Çok zamandan beri bana hizmet eden bir çarşaf'' (1) diye tanımlamada bulunur.

Hatta kırılan bir çay kaşığının çöpe atıldığını duymasıyla üzüntüsü ve oradan çıkarttırıp tel ile onu bağlaması ve o'na verdiği değer bunların hepsi bizlere kitaplar dolusu dersler vermektedir. Bediüzzaman'ın eşyaları O'nun mahremini bildiklerinden sanki O'nun ev halkı gibidirler.

Said Nursi, yumurta'nın kabuğunu kırmadan çok küçük bir delik ile yumurtayı içen birisi. Yumurta kabuğunu kırmamasında insan ruhunun tahribe kırmaya meyletmemesi hikmeti ve yumurta kabuğunda ki harikulâde sanata ve sanatçıya saygı yatmaktaydı.

İnsan hakları

Said Nursi, Isparta'da talebeleriyle bir yerden geçerken bir sahoşa selam verir. Sarhoş çok utanır ve hemen toparlanır ve selamını alır. ikinci gün geçerken tekrar selam verir. Sarhoş daha da ezilir ve selamını alır. Üçüncü kez ise selamın ardından yanına gider ve sarhoşa içkiyi bırakacağını söz vermesi durumunda kendisi için dua edeceğini söyler. Sarhoş adam , kendisine değer atfeden ve selam veren kendisini önemseyen bu zattan çok etkilenir ve içkiyi bırakarak namaza başlar. Toplum içerisine karışır. (Bu hadisenin şahitleri var)

Roman hakları

Nursi , kırlarda tefekkür için dolaştığı sırada roman vatandaşların çadırları ile karşılaşır. Üstadın yanına gelerek dert yanarlar hallerinden. O da herşeyde güzel gören güzel düşünen birisi olduğu için onlara: ''Siz dünyanın fani olduğunu anladığınız için ona bağlanıp kalmıyorsunuz. Bunun içindir ki diyar diyar dolaşıyorsunuz.'' der. Hem onları teselli eder hem de dünyanın faniliğini hatırlatıp tebliğde bulunur.

Alevi hakları

Bediüzzaman, alevilere ehl-i beyt sevgisiyle dolu ve ehl-ı kıble ve ehl-i tevhid olarak bakar ve kesinlikle başka güçlerce başka kılık ve kliklere çevrilmeye çalışılan alevilik yorumlarına girmeden onları tevhid ve kıble ehli olarak islam dairesinde ele alır.

Hatta gelip kendisine “Münafık öldükten sonra namazı kılınmaz” ayetinin açıklaması bağlamında sorulan bir soruya, bu ayetin Alevilere teşmil edilemeyeceğini, Alevilerin ehl-i kıble olduklarını, yani İslam dairesi içinde yer aldıklarını yazar.(2)

Bediüzzaman'da uzaklaştırma yoktur. Münekkidlik, tenkit hastalığı O'nda yoktur. O, Mevlana'nın herkes tarafından dilden düşürülmeyen 'GEL GEL ' çağrısını hayatına hayat kılmış bir insandır. Zira Hz.Resullullah aleyhisselam'ın sünneti bu çizgi üzerinedir.

“Nur’un mesleğinde hubb-u Al-i Beyt esastır.” diyerek Hz.Ali ve Al-i beyt düşmanlığı güden Vehhabiliğe karşı “Vehhabilik damarı nurun hakiki şakirtlerinde olmamak lazım geliyor” der.

Bediüzzaman, alevilerle ehl-i sünnet arasında köprüler kurmaya çok ehemmiyet vermiş. Onları kucaklamış dışlamamış.

Kadın hakları

Üstad, “Kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği” olarak “kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîreti” yani iç güzelliğine işaret eder.
Bir kadının “en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir.” der. Onları mebzul bir meta (ucuz ve bol bir mal) gibi ele alınmasına şiddetle karşı çıkar.

Onları hakettikleri ve Allah'ın onları yaratışına uygun değerde ele alır. Onlar adına ahirzaman tehlikelerine karşı çok üzülür. Onları ve toplumu düşündüğünden ikaz eder. Ve Eskişehir'de sarfettiği bir cümle nedeniyle 11 ay hapis yatar ki aldığı ilk ve tek mahkumiyet kararıdır bu.

(1) Emirdağ lahikası
(2) Emirdağ lahikası


Salih CAN

12.11.2012

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.