Zifana'da yas var!..
11 Haziran 2012 11:40 / 1859 kez okundu!
Trabzon Araklı'ya bağlı Aytaş (Zifana) köyündeki heyelan'da evlerinde tam Cuma namazı vakti birbirlerine analı kızlı sarılı vaziyette [08 Haziran 2012 Cuma] vefat eden Anne Fadime Öztürkoğlu ve Kızı 18 yaşında ki Münevver Öztürkoğlu'nun ağıtıdır bu.
2008 yılında tanıdım Abdürrahim Öztürkoğlu kardeşimi. Mütevazı ve samimi ve içtendi. Ciddi bir aile terbiyesi almıştı. Bazen sessizliğinde dağları eritecek bir ateşin hâli vardı.
Yurt dışında beraberce hizmet ettik. Bir gün dahi halinden şikayetçi olmadı.
Hafız-ı Kur'andı kendisi.
Evin sadece erkek çocuğu kendisi idi.
Tüm kardeşleri ile beraber Hafız olarak yetişmişlerdi. Hafızlık dereceleri vardı. Birincilikleri vardı.
Trabzon'un Araklı'ya bağlı Zifana köyünün sakinleri idi hepsi.
Kardeşim yurt dışına çıkıp da gönlünün güzelliklerini muhtaç gönüllere aktarmak amacıyla yola revan olduğunda, arkada gariban emektar bir anne ve baba bırakmıştı.
Oğullarının belki de hep yanlarında kalmalarını istiyorlardı. Onun mürüvvetini görmek istiyorlardı.
Bir gün Zifana köyünde bir ağıt yükseldi göklere.
3 aylar içerisinde Cuma günü ve tam da cuma namazı vaktinde aşırı yağış nedeniyle toprak kayması neticesi evleri toprak altında kaldı. Aniden duyulan ses karşısında çaresiz anne ve kızkardeş birbirlerine sarıldığı esnada evin ve toprağın altında kalmışlardı.
Babaları ise cuma namazında idi. Belki de ailesine, çoluk çocuğuna dua ediyordu.
Tertemiz bir cuma günü hafız olan kızkardeşini ve annesini kaybettiğini, gurbet ilde öğrendi Abdürrahim kardeşim.
Gurbetteki en zor haberi almıştı. Sessizlik ve sakinliğine daha bir derin sûkünet eklenmişti. Telefon ile aradığımda ben ne diyeceğimi bilemiyordum ve heyecanlıydım. O ise beni teselli ediyordu. ''Kader abi ne diyelim? Başa bu gelecekmiş.'' dedi.
Sızlama, oflama, isyan yoktu.
Belki de bir şok hali yaşıyordu.
Vize problemlerinden dolayı ailesinden uzak kalmanın hicranı, kızkardeşine abilik yapamadım düşüncesi ve annemin yanında dursaydım düşünceleri belki de sarmıştı her tarafını.
Ama o ciddi bir tevekkülün ve sabrın alametini gösteriyordu.
Norveç gibi yaşamın zor yerinde ben onun nasıl fedakârlıklar içerisinde hizmet ettiğini çok iyi biliyordum. Maddi sıkıntıların karanlık bir gece gibi çöktüğü hengâmede nasıl sabrettiğini biliyordum. Şahittim tüm bunlara.
Herkese Kur'an öğretirken nasıl samimi olduğunu, hizmetine ihlassızlık karıştırmamak için nasıl uğraştığını biliyordum.
Evet ZİFANA'lı ÖZTÜRKOĞLU ailesinin şehit olduklarına inandığım mübarek anne ve kızları, ülkemizde ve Alem-i İslamda ki tüm şerirlerin ve hainlerin arzı kirleten duygu ve düşünce ve planlarının oluşturduğu gazap halinin yumuşatıcı paratoner kurbanları idi sanki.
Hiç günaha girmemiş bir dağ başında medeniyetin tüm rezilliklerinden uzak bir köşede yıllarca çocuk yetiştiren bir kutlu Fadime ana ve Hafız olarak yetiştirilmiş tertemiz, gencecik sosyal hayatın eracifinden uzakta Münevver bir gül goncası kız kardeş Allah'a yürüdüler.
Geride onlara her daim dualar okuyacak Hafız kardeşler bırakarak.
Geride yıllarca istediği ama mürüvvetini göremediği bir oğlan bırakarak.
Geride oğlu Abdurrahim'inin yetiştirdiği çocuklarının dualarını alarak.
Türkçe Olimpiyatları çerçevesinde bir ödül verilecekse yurt dışında hizmet gönüllüsü hasbi ve samimi bir oğlan yetiştirdiği için ve tüm evlatlarını hafız olarak yetiştiren ve Allah'a bir Cuma namazı vakti, Hafız kızını da yanına alarak yürüyen FADİME ÖZTÜRKOĞLU'na bir ödül verilmeli.
Hocaefendi'nin dediği gibi Şehitler Rahman'ın has sofralarındadırlar ve bizim esasında Fatiha'mıza ihtiyaç hissetmezler ama yine de onlarla irtibatımızı kaybetmemek ve Allah'ın izni ile şefaatlarından hissedar olmak için ruhlarına el fatiha!.
SON SÖZ: Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "Cuma gündüz ya da cuma gece ölen herbir MÜSLÜMANI muhakkak yüce ALLAH kabir fitnesinden (azabından) korur." [Hadisi Ahmed (6582, 6646), el-Fesevi, el-Marife II, 520
Salih SEVGİCAN
09.06.2012