ASKERLİK HİZMETİ VE TEPKİLER

18 Haziran 2010 01:24 / 2171 kez okundu!

 


Bir an için düşünelim, ülkemizde gelirin % 80’ni elde eden yaklaşık % 20’lik tuzu kuru bir kesim askerliği para vererek hiç yapmazsa, diğer % 80’lik zordaki kesimi oluşturanların askerlerini göreve sevk edecek dayanağı nereden bulacağız?

------------------------------------------------------------------------------------------

Genelde askerlik hizmeti yöntemleri üç gurupta toplanıyor:

Mecburi Askerlik Hizmeti (Conscription ): Yaşı gelenlerin mecburi tutulduğu hizmet,

Profosyonel: Bir bedel ödeyerek yaptırılan askerlik hizmeti,

Paralı: Bu iş için özel olarak kurulan şirketlerce yürütülen askerlik hizmeti.

Ancak, Türkiye'ye geldiğimizde çok çeşitli bir uygulama ile karşılaşıyoruz:

- Tahsili olmayanlar için mecburi askerlik,
- Tahsili olanlar için Profesyonel askerlik (Subay, Astsubay, Uzman Çavuş ve Yedek Subay),
- Yurtdışında işi olanlar: Bedel ödeyerek kısa süreli askerlik yapanlar,
- Kısa dönem erlik yapan tahsilliler.

Bizdeki bu çok çeşitliliği dikkate alan yetkililer yeni bir askerlik kanunu çalışması yapıyor. Konu edeceğimiz askerlik yöntemi istekleri ise iki türlü oluyor:

Para verelim askerlikten muaf olalım ve /veya Vicdan-ı Red uygulansın, isteyenler bedel ödemeden askerlikten muaf olsun.

İsteğin Kaynağı
En çok taklit ettiğimiz kıt’a olan Avrupa; bir yandan her türlü değer ölçülerimizin zayıflaması için elinden gelen yayılımcı, çıkarcı, yıkıcı çeşitli kötülükleri yaparken, diğer yandan da taklitçiliğimizi kullanarak kendinin olumsuzluklarını bize aşılamayı sürdürüyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygın etkinliğini bozmak ve gücünü yıpratmak için iç kaynaklarla beraber Avrupa, AB şemsiyesi altında başka kötülükleri de aşılayabiliyor. Son zamanlarda, Bedelli Askerlik ve Vicdanî Red denen istekler de bunlardan bir örnek. Basite indirgenecek olursa istenen kısaca vicdanına aykırı bulduğu silah kullanmama bahanesiyle askerden kaçma olanağının sağlanması ve/veya para vererek hizmetten muaf olmak. Bu yolla dolaylı olarak Silahlı Kuvvetlerin yıpratılması. Vicdanî Red isteğine ek olarak, birkaç defa TBMM’nde, terörizm ile verilen şehitler unutularak, milletvekillerinin bedel ödenerek askerlik girişimleri olmuş ve ertelenmiştir. TSK’ni yıpratma programı sürekliliğini koruduğu için, bugünlerde askıya alınan paralı askerlik ve vicdanî red konularının yakın zamanda gündeme getirilmesi beklenebilir.

Olayın Vicdan (İnsanın doğru ile yanlışı idrak edebilme özelliği) gibi insana Tanrı ihsanı olan ulvi bir değere bağlanması, onu istismar ederek sonuca ulaşma çabaları, konunun dikkate alınmasını gerektiriyor.

Vicdan, İnsan ve Koruma Kollama İçgüdüsü
Yüce Yaradan insanı, diğer bütün yarattıklarından farklı olarak onlarda bulunmayan dört özellikle teçhiz etmiştir: *Akıl, *Vicdan, *Ahlak, *Öleceğini bilerek yaşamak.

Bu özellikleri Yaradan başka hiçbir yarattığına ihsan etmemiştir. İnsan bu ayrıcalıklı özelliklerin veriliş nedenini de sorgulamalıdır. Bir an için milyarlarca ışık yılı aralıklarla uzayı dolduran sayısız galaksileri elipsoit eksende çarpıştırmadan döndüren bu yüce büyüklükle; bir insanın bağırsağındaki şekli saptanamayan bir mikrobun küçüklüğü arasındaki, değişik cins ve büyüklükte yaratılanların sonsuz çeşit ve sayısını düşünelim. Bu düşünceyle insan yalnız herşeyi yaratan Tanrı’ya, bu yüce Yaradan’a iman etmekle kalmaz, sağladığı özeliklerle kendisinden beklenenlerin neler olduğunu idrak edip gerekenleri yapmağa çalışır. Kısacası Hidayete ererek (Yaradan’ın görevlendirdiği konularda duyarlı davranıp doğru yolu bularak) İnsan’ı Kâmil ve İnsan’ı Kâmile olur. Yaradan bizleri, bahşettiği özellikleri kullanarak, hiçbir ayırım yapmadan bütün yaratılanları ve insanlarımızı korumak, kollamak ve geliştirmekle görevlendirmiş bulunmaktadır. İnsan’ı Kâmil Yüce Yaradan’ın gücüne iman eder, hangi dine, inanca ve düşünceye bağlı olursa olsun, ayırım yapmadan bütün insanlığı ve beraberinde Yaradan’ın diğer bütün yarattıklarını sever, kollar, korur ve geliştirmeyi görev edinir. Korunma, kollama ve güvenlik içgüdüseldir ve Yaradan’ın bahşettiği bir görevdir. Bu nedenle insanlarını korumak, kollamak ve güvenliklerini sağlamak ulvidir ve o yolda hayatını kaybedenler Yaradan’ın katında görevini yapan bir şehit olur. Bu yolda doğru ve yanlışı ayırmanın idrakine varmayı sağlayan Vicdan, girişime öncülük yapacaktır. Yaratılanları korumak ve kollamak vicdani bir sorumluluktur.

Silahlı Kuvvetlere Katılmayı Ret Edenlerin Çıkmazı
Yakınlarını, ailesini, insanları ve yaratılanları korumak için kullanılan araçları ve hizmetleri reddedenlere gelince; silahlı askerliğin reddinin insan hakları v.b. ulvi duygularla ilişkisi yoktur, kaynağı korkudur. Yaradan’ın insanın içinde hazır olduğu öğretilmedikçe, korku egemen olur. Bu nedenle askerlik görevini silah altında yapmayı reddederek bunu vicdan ve/veya para ile anlatmaya çalışanların davranışları korku kaynaklı bir psikanaliz (Freud) olayıdır. Korku kaldırılınca altından mükemmel cesur bir kişi çıkabilir. Korkunun kalkabilmesi için silahlı kuvvetlerin sevdirilmesi gerekir. İşte bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri askerlik görevini sevdirmekle yükümlü kılınmıştır.

Askerlik hizmetini reddi benimseyenlere şu sorular sorulabilir: Yakınlarınız da dahil olmak üzere insanlarını görünür tehlikeden korumak için yaralananlar, sakat kalanlar ve hatta hayatını kaybedenlerin karşısında sizin düşünceniz ne kadar geçerli sayılabilir? Askerlik görevini silah kullanmadan yapmaya yeltenildiği zaman, silah kullananların çoğunluğu içindeki yalnızlığınız sizi üzmeyecek mi? Ret görüşünüz ülkece kabul edilirse, sizi ilgilendiren yakınlarınızın korunmasını kim yapacak? AB mi?

Askerliği paralı yapmak da sorunu çözemez. Irak’taki savaşta insanlık dışı işkence türü davranışların nedenini; vatan, ulus gibi kavramlardan yoksun ve sadece para için askerlik yapanlarda ve Amerika’nın, 1973 yılında mecburi askerliği paralı askerliğe çevirmesinde aramak gerekir. Çocuklarının askerlik korkusuna katılan bazı milletvekillerinin ara sıra önerdiği paralı askerliğe de evet dersek biz de benzer türde askerleri yaratmış oluruz.

Sonuç
AB’den ithal etmeye başladığımız Vicdanî Red, para ile muaf olma gibi yanlışlıklar ile değer ölçülerimizi bozmamalıyız. Askerlikten ve hizmetlerinden soğutarak ulaşacağımız ortam bütün ülke için sorun yaratabilir. Bir an için düşünelim, ülkemizde gelirin % 80’ni elde eden yaklaşık % 20’lik tuzu kuru bir kesim askerliği para vererek hiç yapmazsa, diğer % 80’lik zordaki kesimi oluşturanların askerlerini göreve sevk edecek dayanağı nereden bulacağız? Şehitlerimiz ne olacak?

Bütün bunların dışında askerlik hizmetinin kişilere kazandırdıklarına bakılacak olursa, bu hizmeti yapmamak bir kayıp olarak da nitelenebilir.

Her türlü İzm’leri uygulaması esnasında yarattığı harplerle milyonlarca insanının öldürülmesini tarih boyunca alışkanlık haline getiren Avrupa’nın taklidinde çok dikkat edilmesi gerekiyor. Gelişme ve felaketleri peş peşe yaşayan Avrupa’nın örnek alınacak konularının yanında olumsuzlukları da içerdiğini daima hatırlamalıyız. Unutmayalım ki para ödeyerek askerlikten muaf tutulmak istenirken ve Vicdanî Red çağrısı yapılırken maalesef vicdan da red edilmiş oluyor. Askerlik, Yaratana hizmeti öngören vicdani bir sorumluluktur.

Gazilerimizi sevgi ve gururla; bütün şehitlerimizi de rahmetle yad eder ve Yüce Yaradan’dan mekânlarının yıldızlarla dolu olmasını dilerim.


Sedat İLHAN
E. General

Haziran 2010

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
21 Haziran 2010 14:04

İSMAİL HAKKI ATILGAN

Sayın SAKARYALI,

Görüş ve düşüncelerinizin tamamına katılıyor, sizin gibi düşünüyorum.

Ayrıca (silahlı kuvvetler) adı üstünde görevi ölmek ve öldürmek üzerine kurgulanmış. Bunun sevdirilecek ya da soğutulacak bir tarafı olduğunu düşünmüyorum.

Slahlı kuvvetlerin değil, demokrasi ve insan haklarının sevdirilmesi, yaşatılması, geliştirilmesi yapılmalı ki, silahlı kuvvetlere ve onu sevdirmeğe ihtiyaç duyulmasın. Bu sadece bizde değil tüm dünya ülkelerinde yapılmalı.

İnsanlar gücü kadar üretmeli, ihtiyacı kadar tüketmeli. Silahlar da, sınırlar da olmamalı. O zaman doğayı da koruruz, geleceğimizi de koruruz.

Açık sözlülüğünüzden ve anlaşılır anlatımınızdan dolayı teşekkür ederim.

18 Haziran 2010 12:07

İffet Diler

Merhaba,

Askerliği anlamam mümkün değil. Bunu kardeşim öldürüldüğü için değil yaşamaak hakkının yüceleştirilmesi gerekirken uzun yıllar boyu profesyonel bir çatışmaya ısrarla "kınalı kuzular"ın gönderilmesini üzüntüyle yaşadığımdan yazıyorum.

Tüm silahların hemen şimdi susmasını istiyorum. kadındır hassasdır ne olsa değer yargısının veya peşin hükmünün uzağında kalma dilekleriyle tüm cümlelerim.

Sürekli doğuracak ve ölmeleri için bekleyecek miyiz? Birileri sağ döndüğünde sevinecek halaylar, alaylar, kınalar, şerbetler, örtüler dikip öteki evlerin ağıtlarına geçip gitmek için mi zıpladık bu dünyaya.

Sahi gerçekten var mıyız? Yoksa peşin kabul edildiğinden mi İzmir'in tepelerinde, ovalarında asker uğurlamaları öncesi salonlar tutulup, orkestralar kiralanıyor. Görüntüler kayda alınıp haber bültenlerine acilen yetiştiriliyor. Son mektup nidaları son cep telefonu konuşmasına dönüşürken teknoloji yakın takipte anlaşılan.

Bursa kitap fuarı dönüşüyle bitirip haddimi aşmayayım en iyisi. Otogarda uğurlama sırasında imam bile vardı. İhtiyaçlar (?) sektör mü doğuruyor ne?..
17 Haziran 2010 00:07

msakaryalı

Nato ordusunun halklara hizmet ettiği görülmüş müdür?
Halkları dövmekten başka ne iş gördü 50 yıldır. 12 Mart ve 12 Eylül rejimlerini gördükten sonra soruyorum:
Kime karşı askerlik yapacağım?

Bir tek tuzu kuru zengin, bir tek toprak ağası, bir tek general çocuğunun "şehit" olduğunu gösteremezsiniz, 30 yıldır yaşanan "Kürt savaşı"nda ? Bu kirli ve haksız savaşa oğlumu göndermek istemiyorum.

Ben yaradan adına da şehit olmak istemiyorum, şehit olunmasını da istemiyorum. Bugün şu anda Emperyalist işgal yaşanmaktadır. Maden yasasıyla, GDO yasasıyla, petrol yasasıyla, biyoçeşitlilik yasasıyla... Bu işgale karşı kılı kıpırdamayan gücün yanında nasıl yer alabilirim?

Laikliği savunuyorum ama laik olduğunu söyleyen militerlerden hayatım boyunca dayak yedim. Dün bizi militerlere dövdürenler, şimdi militerleri "dövüyorlar". Benim canım acıyor. Ama hala bir Türk subayının "Türklük ve rejim adına" insanlara bok yedirmesini, işkenceler yapmasını, Amerikalı uzmanlarla beraber "tretman" uygulamasını anlayabilen varsa beri gelsin!

Saygı sunarım.

Muammer Sakaryalı
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.