Aidiyet ve duygudaþlýk
07 Aralýk 2014 00:21 / 1093 kez okundu!
Beni 20 yaþýmda iken devrimci bir liseli olarak 'Siyasal’a çeken Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin “devrimcilerin okulu” olmasý düþüncesi ile zihinsel bir de pratik algýsýydý.
Ýnsan tekinin bir yere “ait” olmaklýðýnýn öncesi, an’ý ve dahi sonrasý vardýr. Ve bu ait olmanýn oluþturduðu ruh hali tabi!
Bu hâli geçtiðimiz günlerde bir kez daha mezun olduðum okulumda yaþadým diyebilirim.
28 Kasým 2014 Cuma günü Ankara Mülkiye’deydim (Siyasal Bilgiler Fakültesi). Mülkiye’nin öðrenci derneði SBF-DER kuruluþunun 50. yýlý dolayýsýyla bir hafta boyu süren paneller dizisi programlanmýþtý. Konu baþlýðý ironikti; “50. Yýlda Konuþamadýklarýmýz!”. Mülkiyeliler Birliði ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlýðý da SBF-DER’e destek olmuþtu.
Ýnsan Haklarý ve Özgürlüklerimiz, Endüstriyel Futbol, Kadýn Sorunu-Feminizm, Neo-Liberalizm ve Kapitalizm Krizi, Kürt Sorunu baþlýklarýný taþýyan beþ panel pazartesiden cumaya beþ gün boyunca öðrencilik dönemimizde “Büyük Anfi” olan, þimdiki Aziz Köklü Salonu’nu doldurdu. Panellerin moderatörleri de konuþmacýlarý da Mülkiyeli ya da bir þekilde Mülkiye ile yolu kesiþenlerdi: Kerem Altýparmak, Dinçer Demirkent, Metin Bakkalcý, Hüsnü Öndül, Tanýl Bora, Metin Tekin, Ýbrahim Altýnsay, Kemal Ulusoy, Handan Koç, Alev Özkazanç Serpil Sancar, Sebahat Tuncel, Korkut Boratav, Tuncer Bulutay, Mustafa Durmuþ, Ahmet Haþim Köse, Haluk Gerger, Ýsmail Beþikçi, Sýrrý Süreyya Önder ve Þeyhmus Diken.
Diyarbakýr’da yaþýyor olmam nedeniyle Kürt ve Kürdistan Sorunu olarak baþlýðýný belirlediðimiz ben dâhil Sýrrý Süreyya Önder, Ýsmail Beþikçi, Haluk Gerger’in konuþmacýlarý olduðu panele konuþmacý ve moderatör olarak katýlabildim. Sýrrý paneli programlarken “eðer Ýmralý ve Kandil programlarý olmaz ise hiçbir mazeret beni bu programdan alýkoyamaz rahat ol” demiþti. Ve bir gün sonra Ýmralý programý olunca özrünü ve ilerde Siyasal’a bir panel borcunu beyan ederek selamýný yolladý.
Hazýrlanan el ilanýnda Fransýz Þair Joe Bosquet’den bir dize girizgâh olarak seçilmiþti. “Yaralarým benden önce vardý, ben onlarý bedenimde taþýmak için doðmuþum”.
Sahiden 150 yýl önce “tercüme odasýnda” doðduðu dillendirilen “batýlýlaþma hareketi” ve “intelijansiya” dediðimiz hâli pür melalin bize, bugüne dek taþýyageldiði deðil mi olancasý, bitencesi!
Devlet-i Alî Osmani’ye devlet adamý yetiþtirmek gayesi ile kurulan Mekteb-i Mülkiye-yi Þahane kurulalý 155 yýl olmuþ. Sahiden devlete “adam” yetiþtirmiþ Mülkiye Mektebi. Ama bu “adam” yetiþtiriciliðin dýþýnda devletle çatýþan, hesaplaþan, yüzleþen kadýnlý, erkekli þahsiyetler de yetiþtirmiþ Mülkiye Mektebi.
Büyük Anfi’de yaklaþýk 600 kiþinin huzurunda da beyan ettim. Beni 20 yaþýmda iken devrimci bir liseli olarak Siyasal’a taþýyan, çeken Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin “devrimcilerin okulu” olmasý düþüncesi ile zihinsel bir de pratik algýsýydý. O yýllarda (1974) Týp yerine Siyasal’ý isteyip tercih etmemin nedeni “Mahir Çayan’ýn okuduðu okulu okumak” isteðiydi.
Geriye dönüp baktýðýmda son elli yýlýn devrimci, sosyalist siyasal varoluþundan baþta Mahir Çayan ve Abdullah Öcalan olmak üzere ne çok þahsiyet o sicilden geçmiþ! Bir okulu öðrencileri ve hocalarý ile birlikte dönemlere ayýrarak masaya yatýrýp belgeselini yapmaya yeltenenler aslýnda son iki asrýn sicil okumasýný da yapabilirler.
Konuþamadýklarýmýz neyimiz varsa konuþtuk. Dört parça Kürdistan’ý da, Milletler Cemiyetini de, þark cephesinde nelerin deðiþtiðini de, nasyonal sosyalizmin sol olarak pazarlandýðý ender bir ülke olmaklýðýmýzý da üç saat boyunca bütün þeffaflýðý içinde konuþtuk.
1970’li yýllarda engebeli, badireli “Devrim Yolu”nda yürüyen gençlerdik. Heyecanýmýz doruktaydý. An içinde “devrim”i soluyorduk. “Bütün”e endekslenmiþtik. Bir hayalimiz vardý. Gerçekleþmesi “ihtimal” dâhilindeydi. Sosyalizm “hayalden öte” bir realiteydi. “Parça” olarak telaffuz edilen Kürtlerin “Milli Mesele”si de “Bütün” hallolduðunda çözülecekti ve “hakkýna kavuþacak”tý.
Aradan kýrk koca yýl geçti. Olgunlaþtýk. Çok sular aktý köprülerin altýndan. Hâla “devrimciyiz” diyoruz kendimize. Kýzýl yýldýzlý, kýzýl bayraklý afiþlerin, posterlerin önünde durmayý, özel günlerde elimizde sallamayý, evimizin kadirli kýymetli yerinde teþhir etmeyi pek seviyoruz. Biraraya geldiðimizde de o “güzel günleri” hep konuþuyoruz.
Ama þimdi galiba ülke; “Devrim Yolu”ndan, “Çözüm Yolu”na mý girdi ne! Farkýnda mýyýz arkadaþlar.
Haluk Gerger hocanýn sözüyle; “Kürtler, Eski Türkiye’yi yendi” galiba! Þimdi yeni bir Türkiye oluþturuluyorken neredeyiz, nereye doðru yol alýyoruz sorusu orta yerde duruyor (mu)?
Þeyhmus DÝKEN
06.12.2014, Diyarbekir