Aþýk-i Sadýk, Mahzuni
04 Temmuz 2020 12:59 / 4302 kez okundu!
Hikâye bu, bir ozanýn aþkýnýn bir kente ve kentin mekân insan iliþkilerine izdüþümü. Ruhu þad devri daim olsun büyük ozan Âþýk Mahzunî Þerif’in..
****
Aþýk-i Sadýk, Mahzuni
Þöyle demiþ âþýk, evveli emirde kendine dair;
"Tevellüdüm merak ise, miladý otuz dokuz
Kasýmýn on yedisinde Zeynel Babadan geldim.
Döndü Anaya rahmolmuþ, ehlibeyt meftunuyuz,
Ben faninin acýsýna, seyr-ü sefadan geldim."
Hikâye anlamlýdýr.
Ankara Melek Sinemasý'nda Âþýk Veysel’in assolist olarak sahne alacaðý konseri vardýr. Usuldendir, baþ solist olarak sahneye çýkacak olan sanatçýdan önce, mekân sahiplerince baþka sanatçýlar sahneye çýkarýlýr ve bir nevi seyirci de sahne de hazýrlanmýþ olur. Ýþte o gece Melek Sinemasý sahnesine Veysel’den hemen önce Mahzuni çýkar.
https://youtu.be/ikWy3Nhn3cs
Pek heyecanlýdýr. Çok saygý duyduðu destur ve el almak istediðidir Âþýk Veysel. Bir baþka içten okur o gece Mahzuni. Sahneden iner inmez kulise yanýna çaðýrtýr Veysel, Mahzuni’yi!
Hemen kulisin sahne arkasýndaki kapýsýndan heyecanla girer Mahzuni. Veysel, Mahzuni’nin kapýdan girdiðini gönül gözüyle görürcesine hissedip ayaða kalkar. Tevekkeli þair Ercan Ýntaþ boþa kelam etmemiþtir: “yalaným varsa iki gözüm önüme aksýn / ben, Veysel’den baþkasýna ‘âþýk’ olmadým”.
Ýþte o muhteþem Veysel’e göre hayli genç ve iþin de epeyce baþýnda olan Mahzuni’nin önünden Veysel’in ayaða kalkmasý orda olanlarý þaþýrtýr. Veysel, daha da þaþýrtýrcasýna der ki; “Bu gelen Pir Sultan olmalý. Ve ayakta karþýlanmalý”.
O günden sonra Aþýk Mahzuni’nin sicilinde yepyeni bir sayfa açýlýr ve ölünceye kadar da “Asrýn Pir Sultan Abdalý” ünvaný bir usta tescili olarak namýyla birlikte yürür. O gece o sahnede büyük usta Aþýk Veysel’den duymuþtur o ince deruni naif vurguyu; “yýllarca aradým ben beni” demiþtir Veysel:
Yýllarca aradým kendi kendimi
Hiçbir türlü bulamadým ben beni
Hayal mýyým ürüya mý bilinmez
Hiçbir türlü bulamadým ben beni
Ýnsan mýyým mahluk muyum ot muyum
Ekilir biçilir bir nebat mýyým
Yoksa görünüþte bir sýfat mýyým
Hiçbir türlü bulamadým ben beni
Leyla mýyým Mecnun muyum çöl müyüm
Arý mýyým çiçek miyim bal mýyým
Köle miyim bir güzele kul muyum
Hiçbir türlü bulamadým ben beni
Varlýðým yokluðum bir Veysel adým
Gök kubbede kalacaktýr ses kadim
Elli üç yýl kendi kendim aradým
Hiçbir türlü bulamadým ben beni
Ve sonra, o milat olan geceden sonra artýk kendi þahsi sahnesinin rüþtü ile yürümüþtür Aþýk Mahzuni Þerif. Þerif Cýrýk imiþ derler adý soyadý da, kimseler bilmemiþ, bilse de telaffuza ve bilmeye ihtiyaç duymamýþ. Önünde “Aþýk” ardýnda “Mahzuni” ve anadan babadan yadigar Þerif...
Merdo, Dom dom kurþunu, Yalan Dünya, Bilmem aðlasam mý aðlamasam mý, Han sarhoþ hancý sarhoþ ve Ýþte gidiyorum çeþmi siyahým’la birlikte ardýnda 20 bin civarýnda þiir, 453 plak, 71 kaset ve 11 kitap býraktý. 1939’da baþlayan yaþam serüveni 17 Mayýs 2002’de noktalanýrken mezar taþý seslenmiþtir sevenlerine...
Eðer bana gel gel olsa yüceden
Çýrpar kanadýmý uçar giderim
Ýsteðim yok gündüz ile geceden
Ben bir Mahzuni’yim naçar giderim
Benim, Aþýk Mahzuni’ye dair bu yazýyý yazma isteðim; anlaþýlmalý ki bir biyografik metin yazma meramý ile deðildir. Bunu çok iyi bir þekilde yapmýþ sevgili dost Ali Öztunç. “Devr-i Mahzuni”* kitabýndan kýymetli dostlarým Alaaddin Kýlýç ve Yaþar Seyman aracýlýðýyla haberdar oldum. Her ikisine de çok teþekkür ediyorum. Ali Öztunç dosta da kitabý imzalayýp tez elden ulaþtýrdýðý için ayrýca teþekkür ediyorum.
https://youtu.be/05BJclll5bg
Bu yazýyý yazma isteðim kadim Diyarýbekir’in camii kebir mahallesinde hayli eski bir mahalle deðirmeninin yenilenerek “Dink Kafe” olarak düzenlenmiþ orta yerinde tam karþýmda duran ve bir zamanlar gözleri baðlý bir beygir tarafýndan kendi ekseni etrafýnda biteviye döneduran bazalt dink (deðirmen) taþýna o eski günleri flu bir film þeridi gibi bakýp hayal ederken, mekânýn sahibi sevgili dostum Alaaddin Kýlýç’ýn ilk kez dinlettiði bir türkü üzerine oldu.
Türküyü ilk kez dinliyor(d)um, döne döne bir kaç kez tekrar ettiriyor(d)um. “Diyarbakýr Geceleri” adýný taþýyan parçayý Mahzuni’ydi çalýp söyleyen:
Bir de hikâyesi olduðunu anlatmýþtý þarkýnýn Alaaddin; “Altmýþlý yýllarýn sonunda Diyarbakýr’ýn eðlence dünyasýnda hayli ünlü Þato pavyonunun sahibi Özdemir’in o yýllarda Antep’te ikamet edip Maraþ’ta öðrenci olan kýz kardeþine aþýk olmuþ Mahzuni ve kýzý bir baþka aþýk yardýmýyla kaçýrmýþ. Araya yýllar girmiþ sonu evlilikle sonuçlanmýþtý. Ýþte o uzun hikayenin þarkýsý imiþ meðerse...
Hikâye çok etkileyiciydi. Bir aþk, sevda ve o yýllarda ailenin onayý olmazsa ucu ölümlere hatta kan davalarýna varacak bir kýz kaçýrma vakasýnýn böyle bir güzellikle ve bir türkü ile nihayetlenmesi.
Merakým bu ya! Düþtüm peþine türkünün hikâyesinin! “Diyarbekir Diyarým Yitirmiþem Yanarým”** kitabýmdan anýmsýyordum. 1960, hatta 70’li yýllarýn Diyarbakýr eðlence dünyasýnda pavyonlarýn çok özel bir yeri vardý.
Çok ünlü sanatçýlarýn zaman zaman Diyarbakýr pavyonlarýnda sahneye çýktýklarýný afiþlerinden biliyordum. Rahmetli Þair avukat Ýhsan Biçici aðabey Aþýk Mahzuni’yi Özdemir’in pavyonunda dinlediðini söylemiþti. Hem zaten o yýllarýn Diyarbakýrýnda pavyonlar ve bilumum eðlence âlemi Antep, Maraþ taraflarýndan gelenlerce idare ediliyordu.
Sonra hikâyenin devamýný toparlamak kolaylaþýyordu. Mahzuni, artýk tek baþýna sahnelere çýkmaya baþlamýþ ve ilk sahneyi de Antep’te almýþ. Antep’in Bahar sinemasýnda büyük izdiham vardýr o gün.
Program bittikten sonra sahneden iner Mahzuni ve kendi anlatýsý ile; “eli bastonlu, yüzü nurlu son derece gösteriþi yerinde, kabadayý bir Anadolu kadýnýnýn, önümü kestiðini gördüm” der. Zalhey hanýmdýr o kadýn ve asayý yere vurup “dur bakalým hiç bir yere gidemezsin. Bugün arkadaþlarýnla birlikte bizim fakirhaneye mihmansýnýz” der. Bu ani davete þaþýrýr ve yanýnda olan Aþýk Nesimi ile göz göze gelir Mahzuni. Asýl adý Zeliha olan Malatya Akçadaðlý olup Antep’e yerleþen Malatya, Antep ve Maraþ Alevi dünyasýnda hayli saygýn bir aþiret haným aðasýymýþ Zalhey Haným. Ve meðerse bu davet iþini zaman zaman Antep’e gelen deðer verdiði sanatçýlar için yaparmýþ Zalhey Haným.
O gece konserden sonra Antep’in Yavuzlar mahallesinde bir evinde þark kilimleriyle bezeli ve duvarlarýnda Hazreti Ali ile Hacý Bektaþi Veli’nin portreleri asýlý büyükçe odasýnda gecenin sabaha el edeceði vakitlere kadar çalýnýp söylenir, yenilir içilir. Sabaha karþý meþk bitince konuklar diðer evlere misafir olur. Mahzuni ise Zalhey Haným ve eþinin onur konuðu olur evlerinde.
Günün aydýnlanmasýndan sonra uyanýp avluya çýkýnca Mahzuni “günaydýn” sesiyle elinde ibrik genç bir kýzla yüz yüze gelir. O günü o karþýlaþmayý anlatýnca; “Bir saniye içinde yýldýrým çarpmýþa döndüm. Utangaç, Güler yüzlü, simsiyah gözleri, al al yanan yanaklarý incecik boynuyla huriler gibi karþýmda duruyordu. “Günaydýn” dedim. Ýlk defa âþýk oluyordum.
“Zalhey ana da gelmiþti. Çiçeklerin çok güzel, birini koparsam kýzar mýsýn ana, dedim. ‘Kýzmam ama senin çiçeðin var, elin çiçeðiyle iþin ne?’ dedi. Verdiði cevapla yýkýldým. Zalhey ana adýnýn Fatma (Fadime) olduðunu öðrendiðim kýzýnýn Maraþ Öðretmen Okulunda öðrenci olduðunu söyledi. Ýzinli gelmiþ meðer Antep’e. Bir gün sonra da dönecek okuluna Maraþ’a. Ben de Ankara’ya...”
Fatma ile Mahzuni bu ruh halindeyken sesi bahçeye kadar ulaþan pikaptan Mahzuni’nin son plaðýnýn sesi akýyordur bahçeye;
Kimi gelir, kimi gider haber yok
Behey fani dünya sana n’edeyim
Kimi aðlar, kimi güler haber yok
Arada sürünen bana n’edeyim.
Mahzuni sahiden de iliklerine kadar aþýk olmuþtur Fatma’ya. Komþu evlere sabaha karþý daðýlan arkadaþlarý; Aþýk Nesimi Çimen, Aþýk Hüseyin Çýrakman ve Muhlis Akarsu birer birer o envayi çeþit donanmýþ kahvaltý sofrasýna keyifle oturmuþ. Ama Mahzuni durgundur ve iki lokma alýp köþeye çekilmiþtir. Fatma da bir baþka köþede hayli hüzünlü aðlamaklýdýr.
Aþýk Nesimi Çimen’in gözünden kaçmaz ve eðilir Mahzuni’nin kulaðýna “oðlum, aðlatma bu güzel kýzý. Belli ki sana vurulmuþ. Gel, otelden eþyalarýný al geri dön, seni götürmeyelim” der.
Nesimi’nin bu sözleri üzerine karar verip kalýr Antep’te Mahzuni. Ýlk kez yaþadýðý gerçek aþkýný ardýnda býrakmaya gönlü elvermemiþtir. Konser için yerleþtiði Gül Otelden eþyalarýný alýp o gece konuk olduðu mahalleye geri döner. Zalhey Hanýmýn candan komþusu Afyonlu Ali Çavuþ’un evine yerleþir Mahzuni. Mahalleli duyar Mahzuni’nin döndüðünü ve evin önünde toplanýr. O gece de çalýnýp söylenir ve Aþýk az uyuyarak geçirir geceyi. Sabahý Zalhey haným, Ali Çavuþ, Fatma ve Mahzuni bir taksi tutup Maraþ’a yollanýrlar.
Meðerse Maraþ’ta Fatma için kiraladýklarý iki katlý gecekondunun üst katýnýn ve evin sahibi Mahzuni’nin yakýn köylüsü Kaþan’lý Yusuf Çavuþ’un eviymiþ. Yusuf Çavuþ’un kýzýyla, Fatma ayný okulda olunca durum kolaylaþmýþ. Yusuf Çavuþ da Yusuf Çavuþ hani! (1978’de Maraþ katliamýnda kafasý tuðla ile ezilip sonra yakýlarak katledilir Yusuf Çavuþ). Yýllar sonra Ozan Emekçi olarak hayli ünlenecek olan Haydar’ýn babasý. Haydar’la Fatma’nýn arkadaþý Yusuf Çavuþ’un kýzý Fidan kapýya kadar gelip sevinçle karþýlarlar gelenleri.
Sofra kurulur, yemekler yenir. Sonra Mahzuni çalar söyler de söyler o gece hep sevda türküleridir okuduklarý. Tam on gün kalýr Yusuf Çavuþ’un evinde. Her gece ayný minval üzere çalýp söyler Mahzuni.
Sonra, döner Ankara’ya Mahzuni. Günler geçer Aþýk Veysel, Aþýk Daimi, Davut Sulari gibi dönemin büyük ozanlarý ile kelimenin tam anlamýyla meþk ediþleri yaþadýðý günlerdir, zirvededir. Ama aklýnýn ve kalbinin en baþ köþesinde Maraþ’ta býraktýðý Fatma vardýr. Yýl 1967 sonbaharýdýr ve Adana Belediye Tiyatrosu sahnesinde Muhlis Akarsu ve Mahzuni ile birlikte Aþýk Veysel davetlidir. O gece kuliste pek güvendiði Muhlis Akarsu’ya aþkýný sevdasýný baþtan sona anlatýr Mahzuni.
Akarsu; “Vermezler sana o kýzý. Ýki evlilikten 4 çocuðun var. Elin kýzý seni alýp ne yapacak! Dul birine okumuþ genç kýzý verirler mi gardaþým?” der Muhlis Akarsu. Çok ama pek çok üzülür bu sözlere, adeta dünyasý baþýna devrilir. Muhlis Akarsu, arkadaþýnýn çok üzüldüðünü görünce döner ve “Boþ ver, vermezlerse kaçýrýrýz” der. Ve hemen o gece kararýný verir, kaçýracak çaresi yok. O gece konser sonrasý planý yaparlar.
Muhlis Akarsu’nun beraber yaþadýðý Zeynep hanýmý Ýstanbul’dan Adana’ya uçakla getirtip bir gece daha Adana Ýpek Palas’ta kalýp sabahý Erzincanlý Musa’nýn 1967 model Chevrolet arabasý ile 11 Kasým 1967 günü Zeynep, Muhlis Akarsu ve Mahzuni taksi ile Maraþ’ta Yusuf Çavuþ’un evinin yakýnýna park ederler. Fatma’yla görüþüp yol boyu hazýrladýðý plana göre; “Gelirken Antep’e uðradýk. Baban biraz rahatsýz. Sana da uðrayacaðýmýzý söyleyince, ‘alýp Fatma’yý da getirin’ dedi. Biz de seni almaya geldik.”
Fatma; ‘hayret iki gün önce burdaydýlar, babam iyiydi. Ne oldu acaba’ deyince! Muhlis Akarsu ‘kalbinden rahatsýz olmuþ galiba’ deyince babasýna çok düþkün olan Fatma ‘o zaman hemen gidelim’ der ve yola çýkarlar.
Narlý kavþaðýndan Antep’e deðil de, Kömürler istikametinden Adana’ya yönelince taksi Fatma niyeti anlar ve “beni, nereye götürüyorsunuz?” der. Mahzuni de; “seni kaçýrýyorum” der. Fatma “yapma, Þerif’im buna ne gerek var! El, alem ne der! Babam asýl þimdi hastalanýr. Hem sen de biliyorsun ki aðabeylerim hiddetli adamlardýr. Seni de beni de bulur öldürürler.” der.
“Öldürürler” sözü sarsar Mahzuni’yi. Fatma’nýn aðabeylerinden Özdemir Diyarbakýr eðlence dünyasýnda hayli nam sahibi ve çok da çevresi, aðýrlýðý olan etrafýnda silahlý adamlarý çok olan biridir. Üstelik Fatma’nýn yaþý da küçüktür, cezasý aðýrdýr. Duygusu baskýn çýkar ve Fatma’yý Ankara’ya götürür. O gece haber Antep’e de ulaþýr. Baba Ýbrahim bey savcýlýða vermeyi düþünür ama Zalhey Haným Mahzuni’nin sesine hayrandýr ve engel olur “resmiyete düþmesi uygun olmaz! Hem Mahzuni hem de Fatma için” der.
Mahzuni, Fatma ile Ankara’dan Ýstanbul’a Zeynep’in Cihangir’deki evine geçerler. Ayrý odalarda kalýrlar. Bütün bu iþlerin hengamesi ile cebindeki para da tükenmiþtir. Grafson plak þirketinin sahibi ve dostu Mihran Gürciyan’ý arar durumu anlatýr.
Grafson plak þirketi 1958’de kurulmuþ ve ilk plak olarak Zeki Müren’in plaðýyla sahaya çýkmýþ, dönemin neredeyse bütün ünlü sanatçýlarýný bünyesinde barýndýran bir þirkettir. Mihran beyle ertesi gün buluþurlar. Ve o yýllar için çok iyi para 7,500 lira nakit karþýlýðý arkadaþý Muhlis Akarsu ile bir gecede repertuarý hazýrlayýp bir günde de stüdyo kaydýný bitirir, hatta Fatma’yý da stüdyoya götürür. Þu dörtlüðü o plakta okur:
Dünya dedikleri mezarlýk imiþ
Bilmem ki ne zaman güldürür beni
Bize hücum etti cahil sürüsü
Dostlar ne korkutur ne de yýldýrýr beni
Ertesi gün PTT’den telefon daveti yollayarak Antep’i Fatma’nýn ailesini ararlar. Fatma’nýn yengesi Haney çýkar telefona, açar aðzýný yumar gözünü misali saydýrýr Mahzuni’ye ve ekler “eðer kýzý getirmezsen, Diyarbakýrdaki abilerine haber verildi. Özdemir ikizinizi de öldürür bilesin!”.
Mahzuni; “kötü bir niyetim yok, yuva kurmak niyetindeyim. Yüzümüzün akýyla namusumuzla geri döneceðiz” der. Ankara’ya dönerler. Bu arada Fatma’nýn ailesi de dediklerini yapmýþ. Fatma’nýn abisi adamlarýyla Ankara sokaklarýnda Mahzuni ve Fatma’yý arýyorlardýr. Sonunda bulurlar aþýklarýn izlerini. Mahzuni kendi ifadesiyle; “Asil ve sadakatli Fatmam senin aðabeyinin önünde ileri geri konuþamazdým. Özdemir Aðabeyinin kýzgýnlýðýný gidermek için senin bir müddetliðine gitmene rýza gösteriyorum” der. Ve Fatma’nýn aðabeyi Fatma’yý Antep’e deðil Diyarbakýr’a götürür. Fatma okulunu Diyarbakýr’da tamamlayacaktýr.
Zaman hýzla akýp gider. Buruk Mahzuni kendini gurbete vurur, Almanya’da ve bütün Avrupa’da konserler verip ününe ün katar. Fatma da okulunu bitirip Diyarbakýr’da öðretmenliðe baþlar.
1967’de baþlayan bu destansý aþk hikâyesi uzun badirelerden sonra 26 Aðustos 1971’de tam dört yýl sonra ailenin de rýzasýyla Antep Kýzýlay Düðün Salonunda evlilikle sonuçlanýr.
Ýþte araya epeyi hatýrlý kiþilerin girmesi ve epey de zaman geçmesi üzerine aile evet demiþti de! Aðabey Özdemir Bey de ‘bir þartla, Diyarbakýr üzerine bir þarký yap seni affedeyim’ demiþ meðerse. Bunun üzerine Mahzuni bu parçanýn sözlerini yazýp bestelemiþ.
Bir geceye benzemiyor
Diyarbakýr geceleri
Bulutlarý süzemiyor
Diyarbakýr geceleri
Diyarbakýr ovalarý
Ýniliyor zarý zarý
Doðu'nun bahtsýz diyârý
Diyarbakýr geceleri
Mahzuni’yim ne diyorum
Caný dosta adýyorum
Ýþte geldim gidiyorum
Diyarbakýr geceleri
Aman aman, aman, aman
Ýçtim, gene baþým duman...
Hikâye bu, bir ozanýn aþkýnýn bir kente ve kentin mekân insan iliþkilerine izdüþümü. Ruhu þad devri daim olsun büyük ozan Âþýk Mahzunî Þerif’in...
Þeyhmus DÝKEN
04.07.2020, Diyarbekir
Not: Bu yazýnýn yazýlmasýna vesile olan sevgili Alaaddin Kýlýç’a, Dostum arkadaþým Yaþar Seyman’a ve tabi muhteþem bir Mahzuni biyografisi ile tanýklýðý üzerine kurulu kitabýnýn bu yazý için ilgili bölümünü kullanmama izin veren Ali Öztunç dosta içten teþekkür ediyorum.
Ve bu metnin yazýlmasý yaklaþýk bir ay sürdü. Kaderin tuhaf cilvesine bakýn ki an itibariyle bu satýrlara nokta koyduðumda fark ettim ki; 27 yýl evvel tam da bugün 2 Temmuz’da Sivas’ta Madýmak otelinde diri diri yakýlarak katledilmiþti ozanlar. Oysa hayatýn bizatihi kendisi de bilir ki ozanlar-âþýklar aþk insanýdýrlar ve yollarý sevgiye çýkanlardýr. Onlarý yakanlarý, katledenleri tarih asla affetmez. Ozanlar ise dünya durdukça yaþar. Mahzuni gibi sözüyle, kelamýyla, adýyla...
*Devr-i Mahzuni, Ali Öztunç, Doðan kitap, 1. Baský, 2017.
**Diyarbekir Diyarým Yitirmiþem Yanarým, Þeyhmus Diken, iletiþim yayýnlarý, 5. Baský 2018, Ýstanbul