Demokratikleþme Paketi’nin demokrasiyle imtihaný
06 Ekim 2013 15:48 / 931 kez okundu!
Eðer yurttaþ talepleri akiller ve raporlarý üzerinden dikkate alýnmýþ olsaydý dillendirilenler netti: Kürtler için statü, Sayýn Öcalan için de özgürlük.
Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan epeydir yoðun bir mesaiyle üzerinde çalýþtýklarýný dilendirdiði “Demokratikleþme Paketi”ni açýkladý. Üstelik bu paketin ne ilk ne de son olmayacaðýný, arkasýnýn geleceði müjdesini de vererek. Medyanýn olduðu gibi birçok kesimin “Acaba içinden ne çýkacak” merakýyla ilgi gösterdiði izleyicilerden biri de bendim.
Ýtiraf edeyim ki; son bir haftadýr medyaya düþen ipuçlarýndan yola çýkarak aþaðý yukarý paketten ne çýkacaðýný tahmin etmeme raðmen, sonuna kadar konuþmasýný izledim. Ama ilk kýrk dakikada sayýn baþbakanýn paketi gerekçelendirmek için verdiði referanslar demokrasi kültürü ve geleneði açýsýndan o denli kötüydü ki! Sadece kendime þunlarý söyledim. Bu denli kötü demokrasi yol kazalarýna referans veren bir girizgâhtan pek de anlamlý bir manzume çýkmaz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün etnik kimliklerden yurttaþlarýnýn neredeyse üzerinde mutabýk kaldýklarý bir realite var. Darbeler Demokrasisi! 12 Mart 1971 ile 12 Eylül 1980 askeri darbeleri. Büyük acýlara, büyük zulüm ve katliamlara, çok büyük ve ucu açýk sürgünlere sebep olmuþ! Ýnsanlýk suçu iþlemiþ darbeler ve failleri orta yerde duruyorken. Aslýnda onun da bir askeri darbe olmasý elbette zabýt altýna alýnmýþ olmasýna raðmen, darbe sonrasý uygulamaya konulan anayasasýnýn (1961) sonraki iki darbe ile iyiden iyiye kadükleþtirilip iþlevsizleþtirilmesi nedeniyle kimi kesimlerin savunduðu 27 Mayýs 1960‘ý cepheden olumsuzlamak! Elbette 27 Mayýs’ý savunmak bana düþmez, savunmam da! Ama 12 Mart ve 12 Eylül gibi sicilleri hayli bozuk dönemler orta yerde duruyorken 27 Mayýs’ý vurmak kanýmca siyaseten 27 Mayýs’ý savunan ve hâla siyaset yapan Cumhuriyet Halk Partisi karþýtlýðýnýn tezahürü gibi duruyordu. Ve adý Demoratikleþme Paketi olan bir “Demokrasi hamlesi”ne doðrusu hiç yakýþmamýþtý.
Bir diðer referans Atatürk’le baþlayýp aðýrlýklý olarak 1950’li yýllarla birlikte Adnan Menderes ve Demokrat Parti’yi demokrasinin hamisi gibi lanse edip, demokrasi geleneðini 1950 çýkýþýna baðlamak gafletiydi.
Ve en taraflýsý da sadece polis ve asker ailelerinin þehitlik üzerinden gönüllerine giden yolu kucaklamak adýna orta yerde 30 yýllýk savaþýn bütün etnik kimliklerden þehitleri duruyorken þehitleri ayrýþtýrarak Kürt analarýný ötekileþtirip, Türk þehit analarýna referans vermek.
Tabii bütün bu giriþ konuþmasýna dair açmazlar bir baþka baðlantýyla adeta kendini daha doðmadan tartýþmalý hâle getiriyordu.
Bu paketin müzakere, pazarlýk ve dayatma eseri olmadýðýný dile getiriyordu baþbakan.
Oysa dünya âlem de biliyordu ki, Sayýn Öcalan’la paketin memur kadrolarý sýkça görüþüyordu. Ha! Sayýn Öcalan’ýn önerileri, istekleri ne kadar dikkate alýnmýþtý, alýnýyordu o ayrý konu. Ama bunun adýna ne derseniz deyin, resmen görüþülüyordu.
Þimdi bu denli sýkýcý ve referanslarý kötü ikna metninden sonra siz muktedir olarak istediðiniz kadar kimilerinin yüreðine su serpecek, içini kýsmen rahatlatacak, hatta gelecekte iþlerini kolaylaþtýracak teknik ayrýntýlardan söz edin! Elbette bir anlamý kalmýyor ve anlamsýzlaþýyor.
Seçim sisteminde düþünülen kurnaz kasaba politikacýsý deðiþiklikleri. Siyasi partilerde belde örgütlerinin kurulma zorunluluðunun kaldýrýlmasý. Siyasi partilerin farklý dil ve lehçelerde seçim propagandasý yapma serbestisi. Partilere üyeliðe yönelik engellerin kalkmasý. Nefret suçlarýna karþý mücadele. Ayrýmcýlýkla mücadele ve eþitlik yüksek kurulunun kurulmasý. Türkçe alfabe dýþýndaki kimi harflerin kullaným yasaðýnýn kaldýrýlmasýna yönelik klavye özgürlüðü. Özel okullarda farklý dil ve lehçelerde eðitim. Yer adlarýna yönelik eski isimlerin iadesi. Kamuda kýlýk kýyafet yasaðýnýn kaldýrýlmasý. Ýlkokullarda öðrenci andýnýn kaldýrýlmasý. Roman Enstitüsü’nün Kurulmasý. Ve elbette Mor Gabriel – Deyrul Umur Mansatýrý’nýn arazisinin Süryani hak sahiplerine iadesi ile eþgenel baþkanlýk kurumunun hayata geçirilmesi.
Bütün bunlarýn hayata geçirilmesine hiç kimsenin itirazý olmaz. Hay hay! Seçime yönelik mesaj olma yüzdesi hayli yüksek olsa da amenna.
Ama bir tek nokta vardýr ki! Eðer bihakkýn demokrasi istiyorsanýz, amasýz, fakatsýz, lakinsiz, kurnazca politikalara ihtiyaç duymadan; sýrf gelecekteki kalýcý demokrasi gerekçesi ile davranýr siyasetin has evladý. Ve en çok dillendirilmesi gereken de, demokrasilerde bu tür kalýcý ve hayata geçirilmesi elzem iþler, yurttaþýn bizatihi kendisinin ve örgütlü kurumlarýnýn görüþleri alýnarak yurttaþla paylaþýlýr. O zaman anlamlý olur. Eðer yurttaþ talepleri akiller ve raporlarý üzerinden dikkate alýnmýþ olsaydý dillendirilenler netti; Kürtler için statü, Sayýn Öcalan için de özgürlük.
Paketin açýklandýðý günün televizyon haber bültenlerinden birinde konuþtum ve dedim, tekrarlayayým, sakýncasý yok. Hazreti Ali der ki; “Bana bir harf öðretenin kýrk yýl kölesi olurum. Bakýn Kürtler otuz yýllýk siyasal mücadele tarihinde Türklere üç harf öðretti. Hem de neler neler pahasýna.” Kölelik modern çaðlarýn kurumu deðil, hem matah bir þey de deðil. Vazgeçtik kölelikten. Öðretilenin kadri kýymeti bilinsin yeter. Ama çok geç kalýndý. Bizde yok sabr-ý karar, sizde vefadan zerre. Ýki yoktan ne çýkar fikredelim bir kere. Fikretmenin yolu da mütareke süreci tamam Müzakereden geçiyor vesselam.
Þeyhmus DÝKEN
05.10.2013