Dengêk Bidin Þengalê û Rojava!
01 Ekim 2014 16:30 / 2779 kez okundu!
Burca yanaþtým ve anlayacaðý dilde sordum. Ne diyorsun ey taþ? Dile geldi ve dedi ki; “Bedenimden kan sýzýyor, kan. Soranlara bakmayýn kan sýzdýðýna kýzýlcýk þerbeti içtim ondandýr. Haydi, herkes yoluna!”
Hazýrlýklarý bir aydýr süren bir geceydi kadim Amed þehrinde sanatçý ve entelektüel duyarlýlýðýyla programlanan ses verin Þengal ve Rojava’ya etkinliði…
Ortadoðu coðrafyasý sanki Ege ve Yunan coðrafyasýnýn tanrýlar dönemindeki lanetlenmiþ mekânlarýna benzer bir varoluþla yokoluþu birlikte yaþýyor. Kan, gözyaþý, nefret, acý, zulüm, öfke, katliam; bir kýlýcýn ucundan akan, topraðý sulayan ve kan gölüne çeviren aðýr bir tecessüs gibi.
Sanki bin yýldýr acýmasýz bir savaþý yaþýyor gibi bu acýlý coðrafya. Rahat yüzü görmedi hiç Ortadoðu coðrafyasý.
Oysa petrol gibi kendine de dünyaya da yetecek muhteþem bir zenginliði, kudreti var. Sanki asýl bu güç ve diðer sahiplikler baþýnýn beladan kurtulamamasýna sebep!
Dünyanýn gücüne hükmetmeyi kendilerine kudret sayanlar, coðrafyanýn sahipliði üzerinde ne gerekiyorsa yapýyorlar. Asýl sahipleri halklar ise telef ediliyor / telef oluyorlar.
Her defasýnda yeni katil sürüleri örgütlüyorlar. Yeni dönemin cellâtlarý, adýna “Ýslam Devleti” dedikleri sanal bir devlet örgütlenmesi üzerinden sahici ve gaddarca katliamlar yapýyorlar.
Dünyanýn “sahipliðine” soyunanlar ise adeta el ovuþturup “hele biraz daha olgunlaþsýn” der gibi seyrediyorlar. Arada bir yüksek irtifadan birkaç bomba sallayýp sonra seyrediyorlar olan biteni, o kadar.
Silahý, külahý olmayan yürekli insanlar bu ebedi yok ediliþe dur demek adýna güçleri yettiðince “ses olmak” için gayret gösteriyorlar. Ýnandýklarý davalarýndan gayrý hiçbir þeyi olmayanlar, sýnýra sýnýrsýzca yýðýlýp öte yakadaki cellâtlara bir taþ atmak istiyorlar ve taþ atýmlýk mesafede sýnýrda duruyor ve koridor oluþturuyorlar.
Ýþte bu kan ve gözyaþý ortamýnda Kürt entelektüelleri Amed Dicle Fýrat Kültür Merkezi’nin ev sahipliðinde “Dengêk bidin Þengalê û Rojava” etkinliðini örgütlediler. 25 Eylül 2014 Perþembe akþamý eski adý Daðkapý Meydaný olan ve 1925 yýlýnýn 29 Haziran sabahý Kürt halký adýna isyan baþlatan Þêx Seîd ve 48 arkadaþýnýn asýldýðý þimdi artýk Büyükþehir Belediyesi meclis kararýyla Þêx Seîd Meydaný olan alanda bir gece yaptýlar.
Gecede kýrk civarýnda sanatçý þarkýlarýný, türkülerini, kilamlarýný, sitranlarýný okudular. Her biri bir parça okuyarak kendinden sonraki sanatçýya sýrasýný verdi. Seçilen parçalar aðýt havasýnda hüzün parçalarýydý. Ýnsanlar oraya eðlenmeye deðil, küçük katkýlarýyla destek olmaya gelmiþlerdi. Þarkýlar da konuþmalar da bu minval üzereydi.
Gece gerek organizasyonu gerekse katýlýmýyla amacýna ulaþmýþtý.
Gece bittiðinde yüzümü gece boyunca arkamý döndüðüm ve meydana cepheden bakan Roma Burcu’na bu kez yüzümü döndüm. Ýkibin yýldýr orada öylece duran eski burçtan bir bez afiþ sallandýrýlmýþtý.
Afiþin üzerinde kocaman karpuz ve insan suretleriyle fotoðraflar ve yazýyla “Diyarbakýr Kültür ve Karpuz Festivali” yazýyordu. Þoreþ, Rojin, Anadolu Ateþi…” filan… 24-25-26 Eylül Diyarbakýr Valiliði, Tarým Bakanlýðý logolarý da altýnda düzenleyici kurum olarak ekliydi.
Karþýsýndaki platformda Kürtçe “Dengêk bidin Þengalê û Rojava”. Diðer yanda “Kültür ve Karpuz Festivali”…
Sur bedenine, burca yanaþtým ve anlayacaðý dilde sordum. Ne diyorsun ey taþ. Dile geldi ve dedi ki; “Bedenimden kan sýzýyor, kan. Soranlara bakmayýn kan sýzdýðýna kýzýlcýk þerbeti içtim ondandýr. Haydi, herkes yoluna!” deyiverdi.
Eve geldim üç gün önce aldýðým karpuzu kesip, Diyarbakýr’ýn erimiþ örük peynirine katýk edip yiyeyim dedim. Karpuzun tadý kaçmýþtý. Diyarbakýr tabiriyle “geçmiþ”ti, içi pörsümeye yüz tutmuþtu.
O ruh haliyle oturdum ve bunlarý yazdým.
Þeyhmus DÝKEN
27.09.2014, Diyarbekir