Doksandokuz'a nar tanesinin söyledikleridir
28 Nisan 2014 14:50 / 1224 kez okundu!
Artlarýndan ne bir tas su dökenleri ne mendil sallayanlarý ne el sallayanlarý ne de güle güle diyenleri olmuþtu. Çaresiz ve umarsýzdýlar. Can havliyle yaban ellere sýðýnmýþlardý. Ýþte, 99 Sürgün portreleri onlarý anlatýyordu.
Yaþý hayli ilerlemiþ aksakallý piri fani torunuyla gelmiþti Diyarbakýr Sümer Park Sergi Salonundaki 99 Sürgün Portreleri sergisine. 1922 ile 1926 yýllarý arasýnda Ýstanbul’dan gemiyle Fransa’nýn Marsilya limanýna inen gemiden ellerinde Fransýz hükümetinin belgelediði vize ile yeni bir ülkeye giriþ yapan Anadolu ve Mezopotamya Ermenilerinden 99’unun portrelerinden oluþan sergiye.
Hemen tümünün þaþkýnlýk ve tedirginlikle gözleri apaçýktý fotoðraflarda. Giyim ve kuþamlarýndan hayli yýprandýklarý ve yoksul düþtükleri her hallerinden belliydi. Uzakta ve muhtemelen artýk onlarýn olamayacaðý belli ülkelerini, “baþkalarýna” býrakarak, ölülerini, gömmeye dahi vakit bulamayýp kaçýp göçmek zorunda kalmýþlardý uzak Avrupa ülkesine gelirken.
Artlarýndan ne bir tas su dökenleri, ne mendil sallayanlarý, ne el sallayanlarý, ne de güle güle diyenleri olmuþtu. Çaresiz ve umarsýzdýlar. Can havliyle yaban ellere sýðýnmýþlardý. Ýþte, 99 Sürgün portreleri onlarý anlatýyordu.
Dede, altlarýnda Avedis Alipýnaryan, Kalust Mihranyan, Nýþan Bakalyan ve Aznif Bakalyan yazan ve hemen bitiþiðinde doðum tarihleri ile birlikte Diyarbekir kaydý düþülen Fransýz göç ve iskân dairesinin çektiði hiçbirinin yüzünün gülmediði portrelere dakikalarca baktý.
Sonra torununa dönüp kýsýk sesiyle konuþtu. Çok, ama çok uzun yýllar oldu diyeyim narlar hoyrat ellerce derleneli. Benim gibi yaþý kemale ermiþ olanlarýn anlatýlardan ve yaþadýklarýmýzdan artakalanlardýr artýk izler.
Biz Kürtlerin “berferat” dediðimiz Siverek’in Fýrat nehri kýyýsýndaki Qetîn köyünden mi, yoksa Þirvan’ýn Botan çayý yakýnýndaki Zivzik köyünden mi koparýlmýþ nar gibiydiler demeliyim. Hafýzamýn bir yerlerinde saklý kalalý çok oldu. Koca ve upuzun kafileler halinde yürüyorlardý. Yolsuz, izsiz, uçurumlarýn, nehirlerin, yamacýndan geçip gidiyorlardý. Yollarda kalýyordu ciðerpareleri, Kimisi bir kaya kovuðunda, kimisi, kuru dere yataðýnda, kimilerinin de cesetleri uçurum diplerinde savrulmuþ durumda kurda kuþa, yýrtýcý hayvanlara yem oluyordu. Ulu orta ve dünya âlemin, hatta uygar dünyanýn gözleri önünde orta yere çalýnmýþ ve her bir tanesi ortalýða daðýlmýþ, ayaklar altýnda çatýrdayarak ezilen kýzýl kýyamet nar taneleri misali.
Bak dedi sevgili torun dede; elimdeki þu uzunca kuka aðacýndan yapýlma doksandokuzluk tespihe. Yüz deðil doksandokuzdur tanesi. Allahýn adlarýnýn tekrarýdýr doksandokuz. Gün gördüm, devran geçirdim. Yaþamadýklarýmý da büyüklerimden, ata dedelerimden iþittim. Dünya âlem biliyor ya! “Allah içindir demiþ, Gâvurun malý da, katli de helal ve vacip diye de eklemiþler.”
“Meðerse Allah için deðilmiþ. Kanýmýzdan, canýmýzdan bildiðimiz can ciðer komþularýmýzdý onlar. Ýþte belki bu fotoðraflardaki Avedis, Kalust, Aznif ve diðerleri. Nar taneleri gibi ezilip, katledilip kaybedilip daðýldý, yok edildiler.
Meðerse Allah için deðilmiþ. Allah günahlarýmýzý ve suçlarýmýzý affetsin. Ne suçlarý, ne günahlarý vardý ki bu ciranlarýmýzýn. Þimdi elimde doksandokuzluk tespih; her Süphanallah, her Elhamdülillah, her Allhuekber, her la ilahe illallahu vahdehu la þerike leh lehul mülku ve lehul hamdu ve huve ala kulli þey’in kadir, derken, kendi günahlarýmýz nedeniyle kýrdýrýlan soylarýn affýný diliyorum” dedi.
Sonra da gözleri dolmuþ, sözleri tükenmiþ, bakýþlarý donuklaþmýþ bir halde tekrar torunuyla sergi salonunu ardýnda býrakýp gitti.
Akþamý televizyon ekranlarýnda ülkenin baþbakaný konuþuyor ve diyordu ki;“Osmanlý Ýmparatorluðu vatandaþý herkes gibi, Ermenilerin de o dönemde yaþadýklarý acýlarýn hatýralarýný anmalarýný anlamak ve paylaþmak bir insanlýk vazifesidir."
O halde ne duruyorsunuz ey insanlýk! Acýyla yüzleþmeye…
Þeyhmus DÝKEN
26.04.2014
Son Güncelleme Tarihi: 29 Nisan 2014 21:01