Geldi(ler) iþte!
30 Haziran 2013 16:29 / 1104 kez okundu!
Kendisi hakkýnda yazdýðým “Ula Fýlle Hoþ Geldin” kitabýmýn akabinde cesur ve örnek, ayný zamanda simgesel deðeri hayli yüksek bir kararla Dîyarbekirli Udi Yervant Bostancý ABD'den Diyarbakýr’a geri döndü.
Sanýrým sekiz, dokuz yýl kadar önceydi. Diyarbakýr Baðlar Belediyesinin konferans salonunda Kürt kültür kurumlarý ve þahsiyetleri, siyasetçileri ile tam günlük bir toplantý yapýlmýþtý. Çaðrýlýydým ve öðlenden önceki konuþmacýlardan biri de ben olmuþtum. Orada söylediklerim anýmsadýðým kadarýyla þöyleydi.
Demiþtim ki; Kürt siyasal mücadelesinin bunca boyut kazandýðý bir dönemde sadece Kürdi deðil Kürdistani düþünmek ve davranmak durumundayýz. Yurt dýþýnda ve içinde sýkça yaptýðým söyleþilerde karþýlaþtýðým sorulardan biridir. Diyorlar ki; Kürtler gibi Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler, Ezidiler de tekçi ve inkârcý cumhuriyet rejiminden çok çekti. Bunun en canlý tanýklarý da Kürtlerdir. Peki, yarýn Kürtler mücadeleleri sonucu haklarýna kavuþurlarsa, Kürtler, Türk Ýslam sentezcilerinin yaptýklarýnýn benzerini Kürt coðrafyasýndaki diðer halklara yapmayacaklarýnýn garantisini nasýl ve ne þekilde verecekler? Ýþte o gün bana sorulan sorunun benim aydýn sorumluluðumla “bireysel güvencesini” verdiðim yanýtýmýn sorusunun yanýtý belki de kaba hatlarýyla bugün ve yarýndaki politikalarda gizli. Aslýnda belki de 29-30 Haziran 2013 Brüksel’de 300 dolayýnda delegenin katýlýmýyla gerçekleþecek olan “Halklarýn üçüncü konferansý” Avrupa’da yaþayan Türkiye ve Kürdistanlý haklar nasýl bir Türkiye Ýstiyor” sorusuna bu baðlamda yanýt arayacaklar. Sanýrým tam da þimdi; Kürtlerin yürüttüðü hak mücadelesi sadece Kürtler için deðil, Kürdistan coðrafyasýnda yaþayan bütün halklar içindir demeli ve sesimizi gürce çýkarmalýyýz.
Geçtiðimiz günlerde DÝHA (Dicle Haber Ajansý) mahreçli bir haber okudum basýnda. Mardin’in Nusaybin ilçesine baðlý ve Bagok Daðý eteklerindeki Marin (Eskihisar) köyündeki Mor Avgin Manastýrýna ait olduðu tapu kayýtlarý ve eski Süryani sakinlerinin ifadeleriyle belirlenmiþ arazilerin hak talepkarlýðý meselesiydi haberin konusu. 1951 yýlýnda Mardin Asliye Hukuk Hâkimliðinin kararýyla Mardin Süryani Kadim Deyrulzahfaran Manastýr ve Kiliseleri Vakfýna ait ve tapuda “üç dað silsilesi ile çevrili ve güney cephesi dere” olarak belirlenmiþ manastýr arazileriydi haberde hikâye edilen. Köyün eski Süryani sakinlerinin ifadesine göre; Süryani köy sakinleri 1970 yýlýnda topraklarýný terk edip yurt dýþýna, Ýsveç’e giderler, 30 yýl sonra da köylerine geri dönerler. 2008 yýlýnda Manastýrlarýný üç yýllýk uðraþý sonunda restore edip bir de rahip atanmasýný saðlayarak yeniden ibadete açarlar. Ama Mor Avgin Manastýrý çevresindeki arazilerini artýk köyün ve çevre köylerin Kürt sakinleri kullanmaktadýr. Arazilerini talep ederler, aldýklarý yanýt; “Araziler bizimdir. Sadece Kilise sizindi, onu da aldýnýz!”.
Ayný zamanda Ýsveç’teki Mor Avgin Süryani Derneðinin yönetici ve üyeleri de olan köyleri Marin’e geri dönen Süryani sakinler, manastýra ait olduðunu ifade ettikleri topraklarýný kullananlarýn bir bölümünün Barýþ ve Demokrasi Partisi (BDP) ilçe yöneticileri ve taraftarlarý olduðundan hareketle sorunu çözmek için Barýþ ve Demokrasi Partisine baþkanlýk düzeyinde baþvururlar. Sorunu çözmek için parti tarafýndan iki kez hakem heyeti oluþturulur. Ama herhangi bir iþlem yapýlmaz / yapýlamaz ve sonuçta olay yargýya taþýnýr. Artýk yargýya taþýndý diye üzerinde kelam etmeme diye bir lüksümüz olmamalý diye düþünüyorum. Bu biz Kürtler açýsýndan somut, vicdani ve örnek bir olaydýr. Meseleyi salt bir arazi sahiplenmeciliði ve mülkiyeti kategorisine düþürmeden, ayný zamanda da partililik meselesine indirgemeden yargýnýn vereceði kararý da elbette beklemeden insani, vicdani anlamda hakkaniyetle gereði yapýlmalý. Araziler, hak sahipleri her kim ise teslim edilmeli bir de özür dilenmelidir diye düþünüyorum. Kürt siyaseti bu olgunluða ve hakkaniyete ziyadesiyle hâkimdir ve yapabilecek güçtedir bunu biliyorum.
Bütün bunlar yaþanýrken yine bir geri dönüþ hikâyesi olan ve kendisi hakkýnda yazdýðým “Ula Fýlle Hoþ Geldin” kitabýmýn akabinde cesur ve örnek, ayný zamanda simgesel deðeri hayli yüksek bir kararla Dîyarbekirli Udi Yervant Bostancý 21 Haziran 2013 günü uzun zamandýr yaþadýðý Amerika Birleþik Devletlerinden Diyarbakýr’a geri döndü.
Ermenilerin, Süryanilerin, Keldanilerin, Ezidilerin gidiþini ironik bir dille yazdýðým “Gittiler Ýþte” kitabýmda paylaþtýðýmda; “Geldiler Ýþte” de olacak mý, diye sormuþtu okurlar. Evet, geldiler, geliyorlar Ýþte! Peki, bizler bu geliþe, geliþlere hazýr mýyýz? Ne kadar hazýrýz! Sanýrým asýl mesele bu sorunun yanýtýnda.
2004 yýlýnda uzun uðraþýlar sonucunda Diyarbakýr Kültür Sanat Festivali için Diyarbakýr’a gelip, program yapmasý üzerine Udi Yervant’ý elimde bir buket çiçekle Diyarbakýr Havaalanýnda karþýladýðýmda “Gelsinler, geri dönsünler” çaðrýsýnýn hayli zor bir çaðrý olabileceðini biliyordum. Çünkü ayný gün Udi Yervant’ýn eski evine gidip baktýðýmýzda yerinde bir tek taþýnýn bile kalmadýðýný, boþ bir arsa görerek tanýk olmuþtuk.
Dokuz yýl sonra, 21 Haziran 2013 günü yine Diyarbakýr Havaalanýnda Udi Yervant’ý bir grup arkadaþla karþýladýk. Yervant, bu kez kesin dönüþ yapmýþtý memleketine. Elimde çiçekçiden deðil, bir bahçeden koparýlmýþ gülle karþýladým Yervant’ý. Bilinçli olarak gülün bedenindeki dikenleri ayýklamamýþtým. Öldürüldüðünüzde, kafilelerle sürgüne yollandýðýnýzda, gittiðinizde kanamýþ, yaralanmýþtýk. Þimdi dönüyorsun ve sana sunduðum gülün dikenleri yine ellerimize batýyor ve hâla kanatýyor bedenlerimizi. Umarým bu coðrafyaya kalýcý barýþ gelir. Ve bu dikenli gülün dikenlerini bedeninden birlikte sýyýrýrýz dedim.
Çok zor bir karar verdi Udi Yervant biliyorum. Amerika’nýn onca artýsýný býrakýp ucu açýk bir belirsizliðe sýrf toprak sevgisi hatýrýna; “Memleketten insaný söküp atabilirsiniz. Ama insanýn içinden memleket sevgisini söküp atmaya hiçbir güç yetmez” diyerek topraðýna geri dönen bir Ermeni’nin hikâyesidir mesele.
Diasporanýn dilini bilirim. Acýdýr, acýtýr ve yaralayýcý, hýrpalayýcýdýr. Bütün diasporalar böyledir ve haklýdýr da! Uzaklýktýr, özlemdir ve geride býrakýlan da acýdýr kýyýmdýr, zulümdür ve ölümdür. Bu sebeple diasporalarýn sert diline hep sükûnetle yaklaþmýþýmdýr. Þimdi kaba haliyle önümüzde duran diasporanýn en yalýn diliyle ve en hafif söylemiyle þudur: “Gidiyorsun. Umarýz ki birkaç ay sonra udunla birlikte piþman olmuþ vaziyette ardýna bir daha bakmadan kaçarcasýna geri dönmezsin!”
Þimdi eylem vaktidir. “Gittiler Ýþte” kitabýmýn Ermenice çevirisini Yêrêvan’da bir Adýyaman Ermeni’si yapýyor; adý Sarkis Hatspanian. Ýki defa gittim Hayastan’a, Yêrêvan’a, rehberliðimi yaptý ve içten samimi dostluðunu gördüm Sarkis Axparagimin. Dilinin çok sert olduðunu söyledim. “Haksýz mýyým Þexmus Abê!” dedi. Boynumu büktüm bir þey diyemedim. Bakýn o sert dilli adam Yervant’ýn geri dönüþü için ne yazmýþ: “Su çatlaðýný buldu! Bugün 21 Haziran 2013, tarihsel bir gündür dostlar. Bugün ‘bizden biri’nin uzun yýllar önce zorunlu olarak terk etmek zorunda kaldýðý kendi ata topraklarýna temelli olarak geri döndüðü gündür. Deðerli kardeþimiz Udi Yervant’ýn Tigranakert (Diyarbakýr, Amed)’e dönüþünün yüreklerimizi ne kadar derinden ve büyük bir sevgiyle kýpýrdattýðýný ‘Bir ben bilirim bir de aðzý var dili yok Dîyarbekir Kalesi’ dizelerinin tüm gizemi ve olabildiðince gür bir coþkuyla karþýlýyor, anayurtlarýna dönen Yervant’larýmýzýn milyonlarca olmasýný diliyorum. Halkýmýzýn deðerli evlatlarýndan saygýdeðer sanatçýmýz Udi Yervant Bostancýyan’a bundan sonraki tüm yaþamýnda saðlýk, baþarý ve güneþli günler diliyorum. Pari Yegar Tigranakert Yervant Can, Yes ku hokun madað!”
Daha dün gibiydi Diyarbakýr Surp Giragos Ermeni Kilisesinin açýlýþ resepsiyonda duygusal hüzünlü anlarýn dile gelen söylemleri; “Gelin, dönün, baþýmýzýn, gözümüzün üzerinde her zaman yeriniz var” diyorduk samimiyetle. Þimdi sanýrým o samimiyet testinden geçmenin vaktidir. Örnek tekildir belki!
Bagok Daðýnýn eteðindeki Mor Avginliler, ya da kadim Amed’in sakini puþici Yaqo’nun oðlu Yervant’ýn dönüþü; “Geldi(ler) Ýþte” demenin icraatýný bekliyor.
Yoksa! Yoksa demeye de dilim varmýyor ya! Hadi diyeyim, Turgut Uyar’ýn dizlerine sýðýnmaya gider belki de;
“güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparýrsan
dikenleri kopardýðýn yerler teker teker kanar
dikenleri kopardýðýn yerleri bir bahar filân sanýrsan
kürdistan’da ve muþ - tatvan yolunda bir yer kanar
el ele gittiðimiz bir yolda sen git gide büyürsen
benim içimde çok beklemiþ, çok eski bir yer kanar”
Þeyhmus DÝKEN
28.06.2013, Dîyarbekir