Heyf Almak!

02 Haziran 2018 11:45 / 971 kez okundu!

 

 

Bizlerin; muktedirin barýþý ajandasýndan çýkaran ýsrarlý gayretine raðmen, “heyf almayý”, “intikam almayý” ajandasýndan çýkaran her hal û kârda barýþta ýsrarcý olan bir mazlum ve maðdur dili siyasetine ihtiyacýmýz var(dý).

 

*****

 

Heyf Almak!

 

En fazla doðu halklarý bilir çaðlar boyunca adý “kan davasý” konulan karþýlýklý telefatýn sonuçlarýný. Çoðu kez basit denebilecek sýradan bir tatsýzlýðýn, karþýlýklý konuþma ile hâl yoluna sokulabileceði mümkünken, anlaþýlmaz “toplum ne der” gururu, kibri nedeniyle olay farklý boyutlara taþýnýr. Karþýlýklý ölümler, öldürmeler; yakýn uzak akrabalarýn karþýlýklý kini, öfkesi nefreti alýr baþýný gider.

Devletin hiçbir adalet mekanizmasý çözemez kan davasýnýn kördüðümünü. En fazla kim kimden birini öldürmüþse; öleni mezara, öldüreni mahpus damýna koyar. Karþý taraf öldüren tarafýn faili, ya da failin en yakýnlarýndan birini vurup öldürünceye kadar. Bu kýsýr döngü böylece kuþaklar boyu sürüp gider.

Araya zaman zaman sözü kelamý dinlenen aklýselim þahsiyetler ya da kurumlar girer. Batýnýn son yýllarda “Çatýþmalý toplumlarda anlaþmazlýk çözümünde arabuluculuk” dedikleri mekanizmanýn bir benzeri ama daha doðuya dair gelenekselden beslenen dini, töre(n)sel barýþtýrma yöntemleri girer. Çok masraflý olur bu. Haksýz olan, haklý tarafa giden hiçbir canýn geri getirilemeyeceði bilinerek “yürek soðutmak” babýndan yüklü maddi bedeller öder. Çok büyük kalabalýklarýn katýlýmýyla yemekler yenir, barýþýlýr. Ama o yüreklerdeki kýrýk ezgi hep bir yerlerde kalýr, kanar durur.

Bu üç paragrafý niye mi yazdým? Þu sebeple! Son on gündür yazsam mý yazmasam mý diye kendimle hesaplaþýyor(d)um. Yazmalýyým dedim kendime. Yoksa içimde kalacaktý.

Belki doðrudan yukarýda yazdýðým geleneksel “kan davasý” ile yakýndan ilgisi yoktu. Ama sýradan, sokaktaki insanýn nezdinde bir anlamda kan davasýna dönüþme riski taþýyordu sözler. Çünkü kan akmýþtý ve yarasý derinlerdeydi, izleri yakýn hafýzada kalmýþtý. Silinmesi de imkânsýza delalet ediyordu.

Her ne kadar da bizim buralarda; “heft û heþt edeceðinize, oturup insan gibi konuþun, meselenizi çözün” dense de! Pratikte böyle olmuyordu. Yani insanlar kolayýna kaçýp hýrlaþarak, kapýþarak, çatýþarak sonuca gitme(me)yi deniyorlar. Sonuç da kötü oluyordu tabi.

Oysa hayat insan tekine, ya da koca topluma anlatýyor ve diyordu: Kin, nefret, öfke insan yüreðine yüktür. Bunca aðýr yükü bedeninizde, ruhunuzda taþýyýp altýnda iki büklüm ezileceðinize söküp atýn bedeninizden, ruhunuzdan nefreti, öfkeyi ve dahi kini. Þefkatle, sevgiyle, barýþla yoðurun bedeninizi ruhunuzu…

Siyasetin dili çok kirlendi haylidir. Devletin muktedir üslupla hegemonik, baskýcý, acýmasýz, tehditkâr dili adeta rutine döndü. Yasalarla da pekiþti. Bunu deðiþtirmeye artýk hükmümüz, gücümüz yetmiyor. Sadece sözlerimizle muhalefet ediyoruz o kadar.

Benim asýl üzerinde durmak istediðim maðdurun dili. Maðdur benlik üzerinden kelam edenlerin dili. Üstelik maðdur benliðin sokaktaki sýradan þahsiyetinin dili deðil meramým. Sokaðýn öfkesinin bir nebze öne çýkma tepkiselliði her daim anlaþýlabilir olandýr.

Asýl mesele, sokaðý yönlendiren muhalif kimlikli öne çýkan siyasetçilerin dili.

Geçtiðimiz günlerde iki ses duydum. Ýrkildim mi üzüldüm mü; bilemedim. Biri Ýstanbul’dan konuþtu, diðeri Diyarbakýr’dan. Ýstanbul’daki intikam alma anlamýna gelecek sözler ediyordu. Diyarbakýr’daki ise “Heyfimizi alacaðýz, deðil mi?” diyordu.

Bizim “toplum önderleri, temsilcileri” olarak görmek istediðimiz demokratik barýþçý siyasetçi dili bu olmamalýydý. Ortada bir tuhaflýk vardý.

Oysa bizlerin; muktedirin barýþý ajandasýndan çýkaran ýsrarlý gayretine raðmen, “heyf almayý”, “intikam almayý” ajandasýndan çýkaran her hal û kârda barýþta ýsrarcý olan bir mazlum ve maðdur dili siyasetine ihtiyaç var(dý).

Çünkü size muktedir eda ile yaklaþan “kýsas” kültüründen geliyor. Kýsas’ýn özeti “öldüren, öldürülür…”dür.

Oysa mazlumlar önce öldürenin olmadýðý, sonra ölümlerin olmadýðý bir kültürle geliyor. Ez cümle yine bizim tabirle “heft û heþt” etmeden konuþarak, anlaþarak, barýþmanýn zor olsa bile mümkünatýnýn olabilirliði üzerine kelam ediyoruz…

 

Þeyhmus DÝKEN

02.06.2018, Diyarbekir

 

Son Güncelleme Tarihi: 02 Haziran 2018 11:59

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.