Kürt kadýnýn yeniden 'varoluþu'
10 Eylül 2013 12:50 / 1109 kez okundu!
Kürt Siyasal Hareketinin, kadýný, evinden, tarlasýndan, çocuk doðurup bakýcýlýk yapmaktan koparýp erkekle eþit koþullarda mücadelenin yoldaþý yapmasý tarihe geçecek bir baþarý örneðidir.
“Ezim Rinda Rindêxan
Keça Mîr û axayê çîyan
Ey Tirkê Tacîk
Karê we çîye li van cîyan
Rinda rindê namdar
Ez dimirim, birîndar û bê zar
Teslîm nabim destê neyar û najîm bê ar…”
Yukarýda sözlerinden bir bölümünü paylaþtýðým 1926 Sason Ýsyanýnýn cesur kararlý ve kahraman yürekli ve güzelliði dillere destan þahsiyeti Rindêxan Destanýndan bir bölümdür. Rindêxan, Sason Ýsyanýnýn önderi Mihemedê Elîyê Ûnis’in kýzýdýr. Þêx Saîd Kýyamýnýn yenilgiye uðramasýný hazmedemeyen Elîyê Ûnis ve arkadaþlarýnýn 1926’da Sason Daðlarýnda baþlattýklarý isyanýn bir Kürt kýzýna dair hikâyesidir Rindexan Destaný. Suriye Kürdistan’ýnda isyandan yýllar sonra tiyatro oyunu haline de getirilmiþtir.
Gökten ve yerden zulüm yaðarken küllerinden doðan kahramanlýklarýn destansý anlatý ve hikâyeleri Kürt Ýsyan ve Baþkaldýrýlarýnýn olmazsa olmazlarýdýr. Ýþte Kürt Kýzý Rindêxan’ýn hikâyesi böyle bir hikâyedir. Babasý Mihemedê Elîyê Unis ile birlikte Sason Ýsyanýnýn önderidir Rindêxan. Sason Direniþi bastýrýlýnca Rindêxan yaralý olarak ele geçer. Güzelliði karþýsýnda adeta çarpýlan komutan, Rindêxan’a sahip olmak ister. Rindêxan çaresizdir, çünkü tutsaktýr. Der ki komutana; “Tutsaðým, bedenim üzerinde her türlü tasarruf hakkýna sahipsiniz. Ancak ailem, Malbata Elîye Unis’in topraklarý üzerinde sizinle yatmam asla mümkün deðildir. Bu sýnýrlar içinde bana eliniz deðerse kendimi öldürürüm.” Bunun üzerine komutan aile egemenlik sýnýrýnýn nerde bittiðini sorar ve öðrenir ki, sýnýr Malabadi Köprüsü’dür. Yola çýkarlar ve Malabadi Köprüsüne geldiklerinde Rindêxan son bir kez köprünün üzerinden babasýnýn topraklarýna bakmak istediðini söyler ve komutandan izni alýr. Köprünün üzerine çýkýp, yeri göðü inleten özgürlük ve baðýmsýzlýk çýðlýklarý arasýnda “kederimle ve yaralý olarak ölürüm ama asla onursuz bir yaþamla beni teslim alamazsýnýz” diyerek bedenini köprünün altýndaki Silvan Çayýna atar ve ölür.*
Yiðit ve direniþçi Kürt kýzý Rindêxan’ýn öyküsü elbette tek deðildir. Kürt mücadelesinin son iki yüz yýllýk geçmiþine baktýðýmýzda kahraman Kürt kadýný Fata Reþ, þarkýlara, þiirlere konu olan destansý hikâyeleriyle atýnýn üzerinde adeta bir direniþ abidesidir.
Yine Dêrsim Ýsyanýnýn önderlerinden Seyîd Rýza’nýn yoldaþý Besê Ana böyle biridir. Yine Dêrsim yiðitlerinden Aliþêr’in eþi ve yoldaþý ayný zamanda mücadele arkadaþý Zerîfe Xaným böyle biridir.
Tabi bütün bu isyancý ve direniþçi Kürt kadýn kahramanlarýnýn ortak bir özellikleri vardýr ki o da þudur: Tarih boyunca Dêrsim Ýsyanýna kadar bütün Kürt isyan ve direniþlerine baktýðýmýzda fark ederiz ki, Kürt kadýnlarýnýn mücadele içerisinde yer alýþlarý bireysel ve tekil örneklerdir. Ýstisnalarý elbette olmakla birlikte ya Direniþçi bir liderin kýzýdýrlar, ya da isyancý bir önderin eþidirler. Bu isyan ve direniþlerde Toplu Kürt Kadýn katýlýmý maalesef yoktur.
Bunun bir tek istisnasý, 1980’den sonraki Kürt Özgürlük Mücadelesi ile birlikte kadýnýn siyasal mücadele içindeki bireysel örnekliði kitleselliðe bürünmüþ / büründürülmüþtür. Harekete katýlanlar genellikle yoksul halk çocuklarýdýr. Sanýrým bu baþarýyý Kürt Siyasal Mücadelesinin en büyük kazanýmý hanesine büyük harflerle yazmak gerek. Kürt Siyasal Hareketinin, kadýný, evinden, tarlasýndan, çocuk doðurup bakýcýlýk yapmaktan koparýp erkekle eþit koþullarda mücadelenin yoldaþý yapmasý tarihe geçecek bir baþarý örneðidir. Bu baþarý öyle bir örnektir ki; karþýtlarýna da örnek olmayý saðlamýþ bir baþarýdýr.
Ýþte bu sebeple sözü bir film üzerine edilmiþ önemli bir çýkarsama ile baðlamak istiyorum. 2013’ün kendince iddia sahibi filmlerinden biri olan Reha Erdem’in “Jîn” filmini Diyarbakýr galasýnda izlemiþtim. Filmin sonunda yönetmenle bir de söyleþi yapýlmýþtý. Özetle, Silahlý Kürt siyasal mücadelesinin daðlardaki savaþýndan bir þekilde kaçarak kopan bir kadýn gerillanýn tek baþýna “çaresizlikleri, açmazlarý, çözümsüzlükleri” üzerine kurgulanmýþ ve kadýn gerillanýn sonu öldürülmekle biten hikâyesiydi Jîn filmi.
Barýþ ve Demokrasi Partisi Eþ Genel Baþkaný Gültan Kýþanak ve Sýrrý Süreyya Önder’le birlikte izlediðimiz filmin sonunda Kürt Siyasetinin Kadýn Örgütlenmesinin önemli þahsiyetlerinden Fatma Kaþan söz almýþ ve çok haklý olarak “bizim siyasal mücadele geçmiþimizde böyle baþarýsýz örneklerin ve “kaçkýnlar”ýn örnek olarak gösterileceði filmler doðru örnek olamaz. Eðer Kürt kadýnýnýn siyasal mücadelesi anlatýlacaksa binlerce doðru örnek ve kahramanlar vardýr. Beritanlar, Delilalar ve diðerleri” demiþti.
Ýþte sanýrým Fatma Kaþan’ýn da doðru bir noktadan bakarak parmak bastýðý tam da bu kazanýmdý. Mitinglerde, basýn açýklamalarýnda, açlýk grevlerinde, ölüm oruçlarýnda, düðünlerde, cenazelerde, zindanlarda ve tabii ki mücadelenin her alanýnda, hatta sýcak savaþýn içinde kadýnýn kitlesel olarak fiili varoluþu sanýrým bu yeniden varoluþun dünyaya kalýcý olarak anlatýlan ve örnek olarak býrakýlan “varoluþu”nun adýydý.
Yani Duygu Asena, çok haklý olarak Türkçe bakarak “Kadýnýn Adý Yok” derken, Kürt Siyaseti elbette Kürtçe bakarak Kadýnýn adý var, iþte kanýtý diyor(du)…
* Þeyhmus Diken, Ýsyan Sürgünleri, Sayfa 113 ve devamý, Ýletiþim Yayýnlarý. Ýst.
Þeyhmus DÝKEN
07.09.2013