Toza Sor Axparig!
07 Temmuz 2018 12:31 / 1220 kez okundu!
Mýgýrdiç Margosyan'ýn kitaplarýnda öylesine bir Diyarbakýr anlatýsý vardýr ki; 1953'de daha 15 yaþýnda orta mektep talebesi iken þehrinden ayrýlmýþ bir çocuðun deðil, ömrü billâh o kadim surlarýn içindeki mahallelerden ayrýlmamýþ, hep oralarda yaþamýþ biri gibi.
****
Toza Sor Axparig!
“Toza Sor” Bukowski’nin önsöz yazdýðý John Fante’nin muhteþem kitabýdýr.
Yazar adayý Arturo Bandini ve garson sevgilisi Camilla’nýn hikâyesidir. Finali vurucudur kitabýn, kendisi de öyle!
Camilla uçsuz bucaksýz çölün giriþinde kaybolmuþtur. Bandini kitabýný yazýp bitirmiþ ve kitap basýlmýþtýr. Bakar çöle Bandini ve artýk kendisi için hiçbir anlamý olmayan çölün tozuna doðru fýrlatýp atar kitabý. Ve hikayeye noktayý koyar.
Mýgýrdiç Margosyan 1938 Diyarbakýr doðumludur. Ýlk Türkçe kitabý ellisine merdiven dayadýðý 1988 yýlýnda Bebekus’un Kitaplarýnda “Gâvur Mahallesi” ismiyle yayýnlandý. Sonra diðerleri geldi.
Gavur Mahallesi, Biletimiz Ýstanbul’a Kesildi, Söyle Margos Nerelisen ve Tespih Taneleri kitaplarýnda öylesine bir Diyarbakýr anlatýsý vardýr ki; 1953 yýlýnda daha 15 yaþýnda orta mektep talebesi iken þehrinden ayrýlmýþ bir çocuðun deðil, ömrü billâh o kadim surlarýn içindeki mahallelerden ayrýlmamýþ, hep oralarda yaþamýþ birinin anlatýsý vardýr.
Hafýza çok diridir. Karakterler gündelik hayata capcanlý olarak müdahil olmuþtur. Kendisi aile efratlarý ile birlikte hayatýn orta yerindedir. Sosyal yaþam da öyle! Demirci körüðünü çekerken, kasap et doðrarken, evde turþu kurulur, ya da þehriye kýrýlýrken, raký, þarap yapýlýrken hayat olanca canlýlýðýyla ben buradayým demededir.
Arada bir, siz buna sýkça arada bir deyin! Mesela son 15-20 yýldýr yýlda ortalama bir kez þehrine geldiðinde sokaklarý, mahalleleri, tanýdýk bildik evleri bir bir kodlayarak elini kapýsýna, duvarýna sürerek tavaf eder gibi dolaþan, hatta yanýndakilere anlatarak belgeleten biridir Mýgýrdiç Margosyan. Çoðunun tanýðýyým.
Son üç yýldýr; 2015 sonbaharýndan bu yana felakete kurban gitti o mekânlar. Artýk yok. Mýgýrdiç Margosyan’ýn evi de, adý verilip giriþine tabelasý çakýlan sokaðý da yok. Ez cümle kitaba ad olan Gâvur Mahallesi de yok.
Bütün bunlarý yazdým, zaten biliyorsunuz.
Fakat þimdi yazacaðým hariç!
Yakýn günlerde izin alýp girdik hâla yasaklý Gavur Mahallesine! Taammüden cinayete kurban gitmiþti. Evlerin, mahalle, sokaklarýn yeri tarlaya dönüþmüþtü.
Birbirimizin yüzüne baktýk. Kurþun deðse kan akmaz haldeydik. Öylece, orta yerde dolanýp durduk. Sonra mekânlarýn, evlerin sokaklarýn, artýk olmayan yerlerini belirlemeye çalýþtýk. Pek de baþarýlý olamadýk.
Sonra çýktýk yasak alandan. Yürüdük Balýkçýlarbaþýndan Suriçi Dörtyola doðru. Yolun ortasýnda Ulucaminin sol çaprazýnda boyacýlar sýralanmýþtý Hasan Paþa Hanýnýn tam karþýsýnda.
Mýgýrdiç Margosyan “Hele gel þu boyacýlara ayakkabýlarýmýzý bir fýrçalatalým. Tozu temizlensin” dedi. Dönüp baktým toza bulanmýþ rengini yitiredurmuþ ayakkabýlara. Sonra ustaya. “Býrak istersen, öylece, tozlu olarak kalsýnlar. Mahalle gitti, evler gitti, insanlar yitti. Bari geride tozu kalsýn…” dedim.
Mümkün olsaydý, yanýmýzda götürmüþ olsaydýk. Birimizin elinde “Gâvur Mahallesi”, diðerimizin elinde “Sýrrýný Surlarýna Fýsýldayan Þehir” kitaplarýmýzý toza savurup fýrlatýp atsaydýk yitik mekânlara…
Þeyhmus DÝKEN
07.07.2018, Diyarbekir
Son Güncelleme Tarihi: 07 Temmuz 2018 22:36