Yaþar Kemal; “xwedê yeke derî hezar”
07 Mart 2015 23:51 / 2754 kez okundu!
Yaþar Kemal’in edebiyatýnda halklarýn birbirleriyle çatýþmasý, birinin ýrkçýlýk fetiþizmi ile yüceltilerek, diðerlerinin aþaðýlanmasý yoktur. Birbirlerini öteleyerek deðil yaþadýklarýndan bir þeyler öðrenerek yaþamasý vardýr.
“Büyük edebiyatçý olmak için büyük kapýlardan geçmek gerekir.”
Edebiyatýn büyük ustasý Yaþar Kemal, bu sözünü saðlýðýnda “oðlum” diye hitap ettiði Mehmed Uzun için sarf etmiþti. Yaþar Kemal’i ve onun edebiyatýný dünya yüzünde bilenler bilir ki; Yaþar Kemal’in kendisi bizatihi büyük kapýlardan geçmiþ, büyük bir edebiyat þahsiyeti. Ben bu kanýya, 1980 yýlýnda Kimsecik üçlemesinin ilk kitabý Yaðmurcuk Kuþu’nu ve diðer ikisiKale Kapýsý ile Kanýn Sesi’ni okuduðumda varmýþtým.
Yaðmurcuk Kuþu’nda o denli büyük kapýlardan geçmiþ bir edebiyatçýnýn anlatýsý vardý ki; kitap okunup bittiðinde “Ýnsan teki bir hayat boyu böyle bir taamýn dimaðýndan eksik kalmamasýný ister” dedirten bir lezzetti.
Kitabýn sayfalarý arasýnda Anadolu ve Mezopotamya coðrafyasýnýn halklarý sökün ediyordu. Büyük yokoluþun ve beraberinde insana dair trajedinin 1915 ve sonrasýndaki “büyük felaketi”ne denk düþen; yollardaki telefatýn izleri vardý kitapta. Ermeniler, Kürtler, Türkmenler, Araplar ve diðer halklar. Ermeni halkýnýn Çukurova topraklarýndan koparýlýp atýlmasýnýn üzerine, Kürt coðrafyasýndan göçle gelenlerin yerleþme / yerleþememe dertleri, hikâyeleri paylaþýlýyordu Yaðmurcuk Kuþu’nda.
1980 yýlýnda orijinal dili olan Türkçesini okuduðum kitabýn, 30 yýl sonraki Kürtçe çevirisini elime alýp ilk sayfasýndan itibaren okuduðumda býraktýðým yerde durduðumu fark etmiþtim. Çukurova, Adana, Hemite, Ýsmail Aða, Van, yolda bulunan kimsesiz çocuk Salman, Adana’da doðan Mustafa ve roman boyunca hükmünü sürdüren “korku” ve korkunun ördüðü çember.
Kürtçenin çevirmeni Kawa Nemir kitaba yazdýðý tümüne katýldýðým nefis önsözünde çok haklý olarak diyordu ki; dünya edebiyatýnda Yaþar Kemal gibi çok az edebiyatçý vardýr ki dili bu denli ustaca kullanabilen, dilin sýrlarýna bu denli vakýf olabilen, dilin renklerini, tonlamalarýný, ahengini bu denli ruhunda hissedebilen.
Sanýrým Yaþar Kemal olmak biraz da böyle bir þey ve bunu baþarmýþ olmak erdemi. Kendine has edebi “dili” olmak, hatta daha da ötesi “dile” kattýðý yeni sözcükleri olmak ve bu baptan hareketle “kendi sözlüðü” olmak. Ýþte Yaþar Kemal’i Yaþar Kemal yapan bana göre tam da buydu.
Her defasýnda derim; mesele, hikâyeyi herhangi bir dilde anlatmak deðildir. Mesele, edebiyatý yapýlan dili çok iyi kullanýp edebiyata malzeme olan insan ve mekânlarý hak ettikleri yere oturtarak edebiyat yapmakla ilintilidir. Yaþar Kemal bunu haysiyetiyle yapan bir ustaydý. Onun edebiyatýnýn satýr aralarýna kadar nüfuz eden dile vakýf olanlar elbette bilir ki; Yaþar Kemal’de Anadolu ve Mezopotamya halklarýnýn renk cümbüþü ve ahengi vardýr.
Yaþar Kemal’in edebiyatýnda halklarýn birbirleriyle vuruþmasý ve çatýþmasý yoktur. Halklardan birinin ýrkçýlýk fetiþizmi ile yüceltilerek, diðerlerinin aþaðýlanmasý da yoktur. Kültürel ve geleneksel damarlarýn birarada yaþama ve birbirlerini öteleyerek deðil etkileyerek yaþadýklarýndan bir þeyler öðrenerek, tat alarak hayatý ruhuna kadar yaþama felsefesi vardýr.
Ve tabii ki; en büyük ana, doðayla birlikte yaþamak...
Elbette büyük kapýlardan geçmiþ büyük romancýlar, büyük edebiyat ustalarý edebiyatlarýný yazar / yaparken satýr aralarýnýn birçok yerine kendilerini de katarlar. Benim Yaþar Kemal okumalarýma göre bu durum Yaðmurcuk Kuþu’nda ziyadesiyle var. Yaðmurcuk Kuþu’nun ilk yayýnlanýþýnýn ve benim okuyuþumun üzerinden 30 sene geçmiþ olmasýna raðmen bende bu denli iz býrakmasýnýn bir nedeni de budur.
Belki, bende bu denli izleri olmasýnýn bir nedeni de þudur ki; söz Yaþar Kemal’den açýlýnca en azýndan kendi adýma benim objektif olmam mümkün deðil. Ýtiraf edeyim ki ben Yaþar Kemal ve Yaþar Kemal’in edebiyatýndan yana “taraf”ým. Bunu birkaç yýl önce evindeki sohbetimizde “saðlýðým elverirse Kürdistan’a (Güney) gitmek istiyorum. Beni çok davet ediyorlar”dediðinde, kendisine de söylemiþtim.
Buradan yürüyerek sanýrým edebi duruþunun yanýnda entelektüel duruþu nedeniyle Yaþar Kemal’in yeni bin yýla yadigâr býraktýklarýndan da söz etmekte yarar var.
PKK’nin 15 Aðustos 1984 Eruh (Siirt) ve Þemdinli (Hakkâri) eylemlerinden epey sonra, kirli savaþýn çokça can yaktýðý, Kürt sürgünlüðünün dünya âleme aþikâr olduðu yýllarda, zaman zaman Türkiye’ye yollanan Avrupalý Müfettiþlerden birinin yolu özellikle Dîyarbekir’e düþer. Müfettiþin görüþmek istediði fukara Kürtlerden biri, varsayýn ki Hasan Cemal’in Kürtler kitabýnýn ithafýndaki “Lice’nin Aðaçlý Köyünden siyah rugan pabuçlu Ali Dayý” benzeri biri olsun!
Avrupalý Müfettiþ tedbirli ve dolu geldiðinden olacak ki; saymýþ ki saymýþ fukara ve bêçare Kürde:
-Evin yýkýldý, köyün yandý. Yatýrmýþ boynunu omzuna Kürt, sessizce dinlemiþ.
-Malýn, davarlarýn talan-telef oldu. Gözü dolmuþ köylünün.
-Meyve aðaçlarýn, baðýn bostanýn kuru, çorak, yaban verimsiz topraða döndü. Elinde avucunda hiçbirþeyin kalmadý. Halimden belli deðil mi, der gibi sessiz köylü.
-Oðlun daðda gerilla olarak çatýþýrken öldü. Diðer çocuklarýn þehrin sokaklarýnda çapulcu oldu. Eh, de bakalým daha ne diyeceksin kabilinden der gibi sessiz, öylece durmuþ köylü!
Durmuþ fukara Kürt ve öylece müfettiþin yüzüne bakakalmýþ. Ardýndan filozofça cevabýný deyivermiþ: “Ne diyem keko, sen daha eyisini bilirsen. Ne de olsa Avrupalardan gelmiþ bir adamsan. Hakikaten bütün bu saydýklarýný ben mi yaþadým. Sahi! Eðer ben yaþadýmsa, kahrolasý insan soyu bütün bu yaþananlara nasýl seyirci kaldý ki! Ve ben hâla nasýl ayaktayam! Vallah ne diyem keko inanmasý sahiden zor…”
Ýþin açýkçasý Yaþar Kemal Aðabeyin 1990’lý yýllarýn baþýndan 2009 yýlýna kadar 20 yýllýk zaman dilimi içinde (aslýnda 1951 yýlýndan bu yana gazeteci kimliði ile yazýp söyledikleri de kitabýn kimi yerlerinde var) her defasýnda farklý þekillerde ifade edilmiþ ama içeriði ayný, kimi cümlelerle býkmadan usanmadan “muktedirlere” sorumlu ve vicdan sahibi aydýn kimliði ile yazdýðý, konuþtuðu ve paylaþtýðý cesur metinler “Bu Bir Çaðrýdýr” kitabýný yayýnlandýðý dönemlerin gazete kupürlerini hatýrlayarak yeniden okuyunca, bir kez daha “çaðrý”sýnýn kýymetini kavradým.
Kitabýn baþýnda “Bu bir çaðrýdýr” diyordu Yaþar Baba, “vatan sað olsun” amavatandaþýn boynu altýnda kalsýn, vatandaþa ne olursa olsun diyenlere. Vatan sevmek, sade, insanýný deðil; taþýný, topraðýný, aðacýný, suyunu, börtü-böceðini de sevmekten geçer diyenlereydi Yaþar Kemal’in “çaðrý”sý…
Ýþin doðrusu Yaþar Kemal gibi “Dünya Edebiyatý”nýn büyük ustasý bir dil kýymetlisi þahsiyeti sade edebiyatçýlýðý ile tanýyýp, bilmek kanýmca Yaþar Kemal’e büyük haksýzlýk olur. Yaþar Kemal’i vicdan ve onur sahibi aydýn sesiyle de tanýmak bilmek gerek. Yaþar Kemal’in sesi “onur da aðlar” diyerek haykýran bu coðrafyanýn bir baþka evladý Ahmed Arif’in dizesiyle bir içses’tir. Diðer bütün içses’ler gibi deruni ve içerden bir sestir. “Hariçten gazel okuma”ya ve okuyanlara karþý tavýrlý bir içses. Yürekten yaralý, her ölüme, her yýkýma, her talana, her acýya, cinsiyet, kimlik, etnisite ayrýmý gütmeksizin içi, yüreði yanan bir içses…
Bu tespiti dünyanýn entelektüel kimlikli þahsiyetleri bihakkýn biliyor. Bildiði için de Yaþar Kemal’i onurlu ve haysiyetli bir konumda gördü her daim. Peki ala! Durum ve vaziyet bu mecrada yürüyorken Yaþar Kemal’in yarým asýrdan fazladýr býkmadan, erinmeden söylediklerine bir Allahýn kulu karar mercii, erbabý politika mensubu muktedirler neden kulak vermedi o halde!
Kulak vermez / vermedi. Çünkü onlarýn iþi bu! Aklýselime kulak asmamak! Yaptýklarý onca kötü iþin, aslýnda “iyi iþler” nevinden olduðunu sanmak.
“Bu Bir Çaðrýdýr”ýn en az beþ yerinde var o tuhaf muktedir sözü; “Biz bu ülkenin bir tek çakýltaþýný dahi kimselere vermeyiz”. Haklý olarak soruyordu Yaþar Kemal, iyi tamam vermezsiniz, hoþ zaten isteyen de yok. Ama be birader bu güzelim ülkeyi “Çorak Yurda çevirdiniz” haberiniz var mý? Hâlbuki “binbir çiçekli bahçe” idi, her dalýndan yemiþler fýþkýran. Seksen senelik ret ve inkârla bezenmiþ kartkurt politikalarýnýzla virane baykuþ yurduna çevirdiniz ülkeyi. Daha ne tutturmuþsunuz “çakýltaþýný”…
Ve Yaþar Kemal, doksanýna merdiven dayamýþ yaþlarýnda bir bilge edebiyatçý ve vicdanlý aydýn kimliðiyle bir kez daha söyleyip yazýyordu.“Demokrasi Kürt Sorunundan geçer. Gerisi aðzýn(ýz)la kuþ tutsan(ýz) iflah olmazsýn(ýz)…”
Geriye kalan nedir ki! Fukara Türk ve Kürt halk çocuklarý gerilla ya da asker olarak üçer beþer ölüyor / öldü bu tuhaf ülkenin daðlarýnda, bayýrlarýnda, þehirlerinde. Mahpustakileri ise ne siz sorun ne biz söyleyelim…
Halklarýn ve Barýþýn Sözcüleri, temsilcileri; eþlerinin, çocuklarýnýn, yakýnlarýnýn ziyaretlerine Diyarbakýr beþ nolu iþkencehanesine giderken mahpushane kapýsýnda siyaset okulundan mezun olmuþ olanlar konuþtu, söyledi, yazdý. Hem de yýllarca! Hiçbiri kâr etmedi, týnmadýnýz, umurunuzda olmadý.
Bütün bunlar sizi etkilemedi ve hâla “terör” de “terör” diye tutturmuþ gidiyorsunuz çözümsüzlükte ýsrar politikalarýnýzla.
Bari giderayak bir bilge edebiyat adamýnýn yazdýklarý ve söylediklerine kulak verin
Bir bataklýðýn içindeyiz.
Ýnsan öldürdükçe.
Ýþkence yaptýkça,
Ormanlarý birkaç PKK’li öldüreceðiz diye yaktýkça,
Zulüm ettikçe,
Halk da “Zulmün Artsýn” diye baðýrdýkça,
Binlerce köyü yaktýkça,
Milyonlarca halký yerlerinden yurtlarýndan edip sürgün ettikçe,
Ruanda benzeri bir dünya yaratmaya can attýkça,
Daðlarda çoban komayýp, canlarýna kýydýkça…
Zulüm saymakla bitmiyor ki…
Battýkça batýyoruz.
Ve güzelim Türkiye’nin kanýna ekmek doðruyoruz.
1995’te etmiþ bu laflarý Yaþar Kemal ve 2012’deki kitabý “Bu Bir Çaðrýdýr”a koymuþ. “Zulmün Artsýn ki, tez zeval bulasýn” sözünü doðrularcasýna…
Yaþar Baba’nýn çok sevdiði bir Kürtçe söz vardýr. Der ki; “Xwedê yeke, derî hezar”. Evet, Allah birdir, kapý bin. Biri kapanýrsa bir diðerinin açýlacaðý umudu hep vardýr. Ama baba, seni uðurlarken sana diyeyim ki; biliyor musun bunlar bütün kapýlarý sadece kendi bildikleri kaville açmakta inat ettiler / ediyorlar. Kilidi de öbür ellerinde tutarak! Tanrýyý ise sadece kendi inançlarýna “tahsisli” saydýlar / sayýyorlar.
Ve yetmezmiþ gibi oyun çaðýndaki Kürt ve Türk çocuklarýný, demir yýðýný kurþun geçmez panzerlerine taþ attýlar, sapan salladýlar diye kurþunlayýp ölüdürüyorlar. Sonra da buna yasal kýlýf uydurmak için “Ýç Güvenlik Yasasý”nda ýsrar ediyorlar.
Öyle bir günde gittin ki; yine Kürdün vicdanlý siyasal temsiliyeti adeta sana yakýþan Barýþ sesinin muþtucusu gibi bir kapý araladý. Dedi ki bu eþitler arasýnda bir Barýþ çaðrýsýdýr. Bu sese kulak verin. Öyle bir günde gittin ki; her 28 Þubat günü geldiðinde belki de seninle birlikte Barýþýn ilk adýmý bugün Yaþar Kemal öte yakaya göçerken atýldý diyecek tarih…
Seni defnederken senin adýn yazýlý o mezar taþýnýn önündeki küreklenen topraðýna kutsal ÞehriAmed’den senin sahici manevi evladýn Mehmed Uzun’un mezar topraðýndan getirdiðim dört avuçu kattým. Ve yüksek sesle dedim ki; “Bu dört avuç toprak bölünmüþ, parçalanmýþ dört parça Kürdistaný simgeliyor. Bir Kürt edebiyatçýsýnýn mezarýndan bir diðer Kürt edebiyat ustasýnýn mezarýna taþýnýyor. Ruhu þad olsun. Edebiyat babasýný kaybetti…”
Diliyor ve umuyorum ki; bu dünya yüzüne belki de yüz yýlda bir gelecek böylesine hançeresi kuvvetli, belleði güçlü, dünyasý sevecen ve topraðýmýzýn, coðrafyamýzýn onur abidesi, yüz aðarý Yaþar Kemal Aðabeyin öte yakaya göçerkenki sözlerine kulak verecek muktedirler sahiden “muktedir” olur…
Yoksa Yaþar Baba’nýn edebi ve edepli eli hep yakanýzda olur ve her daim hesap sorar, benden söylemesi…
* Þeyhmus Diken, Diyarbakýrlý, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. Türkiye Yazarlar Sendikasý üyesi ve Uluslararasý PEN Diyarbakýr temsilcisi. Demokratik Toplum Kongresi-DTK delegesi ve kültür sanat komisyonu üye ve sözcüsü. bianet, BirGün ve Tigris Haber’de de yazýyor. Pek çok dile çevrilen Kürdistan geneli ve Diyarbakýr özeliyle ilgili 17 kitabý bulunuyor.
Þeyhmus DÝKEN
07.03.2015, Diyarbekir