İzmir'in gerçek imajı
26 Mart 2012 08:30 / 2116 kez okundu!
Geçtiğimiz Pazar Gazetem Ege’de Hilmi Çınar adlı bir köşe yazarının yazdığı yazı buram buram homofobi ve nefret kokuyor. Kendisinin reklamını kötü de olsa yapmak istemem ama bu zihniyete karşı var gücümüzle mücadele etmeliyiz.
‘İzmir’in İmajı’ başlıklı yazısında İzmir polisinin Alsancak’ta travestileri ne kadar güzel yıldırdığından bahsediyor ve 30 kadar travestinin Asansör/Halil Rıfat Paşa civarına taşındığını söylüyor ve o 30 travestinin Expo’ya kadar İzmir’in imajını zedelememesi açısından kontrol altında tutulması gerektiğinden bahsediyor. İzmir polisine bu yıldırma politikasını uyguladığı için ise candan teşekkür ediyor. Okurken dehşete kapıldım. Eğer bir nefret suçları yasası olsaydı, bu arkadaşı bir süre kontrol altında tutacaktık ama maalesef bu ülkede hala nefret suçlarıyla ilgili bir yasa yok.
Belli ki bu arkadaşın içine Saadettin Tantan kaçmış, zaten yıllardır sürekli baskı altında tutulan, akıllara gelmeyecek işkencelere maruz kalan LGBT bireylere, bir de yerelden bu tarz baskıların yapılması daha da dehşet verici. Siyah Pembe Üçgen derneği bu ‘köşe yazarı’ hakkında suç duyurusunda bulunacak. Sonuna kadar derneğin arkasındayız.
Expo eğer bu tarz durumlar yaratacaksa onu da istemeyiz. İzmir’e zaten ne katacak bu Expo onu da kimse bilmiyor. Bilenler de büyük ihtimalle şirketler, iş adamları ve o cenahtan birileridir. Hatta İzmir halkının birçoğu Expo 2020 adaylığının farkında bile değildir. Şehir inşaat alanına çevrilince farkına hep birlikte varabiliriz.
Bir de bu köşe yazarı arkadaş İzmir’e gelenlerin, İzmir’i travestileriyle değil, tarihi, havası ve güzelliğiyle hatırlaması gerektiğini belirtmiş. En sakat durum işte burada başlıyor. Çünkü İzmir önce tarihi ile yüzleşmelidir. 1922 yangını ile yüzleşmelidir, Rumları ve Ermenileri şehirden nasıl gönderdiği ile yüzleşmelidir, şimdiki fuar alanının bir Ermeni mahallesi olduğunu ve o mahallenin yakılıp üzerine fuar dikildiğini (Ermeniler mallarını geri almasın diye kamusal alan yapılmıştır) yeni nesillere anlatmalı ve bu tarihi ile yüzleşmelidir İzmir. Bugün ise Romanları ‘kentsel dönüşüm’ adı altında şehir dışındaki koca binalara sürüyor, başörtülü kadınlara ulaşım için paso vermiyor. Elbet bunlar da İzmir tarihine yazılacaktır.
İzmir’in havası konusunda da çok iç açıcı söylemlerde bulunacak değilim. Hava kirliliğinin en yüksek olduğu bu kentte, özellikle kışın Konak’ta nefes almaya dahi tereddüt edebilirsiniz. Hatta Konak’tan denizin karşı tarafına baktığınızda kimi zaman Karşıyaka’yı bile göremeyebilirsiniz. Bu hava kirliliğine rağmen Aliağa’da tam 7 tane termik santral yapılacak (2 tanesinin izni belediye tarafından verilmiş durumda). İşte o 7 termik santral yapıldığında sürekli kuzeyden rüzgar alan İzmir’in halini siz düşünün (Aliağa’nın havasından bahsetmiyorum bile). İzmir Expo2020’yi kazanırsa, gelen 16 milyon turiste bu ‘temiz’ tarihi anlatır ve onları bu ‘temiz’ havayla buluştururuz.
Ama her şeye rağmen güzeldir İzmir. Dağlarında artık çiçek değil, beton açmasına rağmen güzeldir. Her zaman farklı bir havası vardır. Eğer bu tarihi ile yüzleşirse, bu kirli havasını değiştirirse daha da güzel olacaktır ama kabul edelim bugünkü imajı da budur İzmir’in. Yani pek iç açıcı değildir.
Nefret suçları yasası olmadığı sürece bu tarz yazıları hep okuyacağız. Bu yasa olmadığı sürece Kürtlere, Ermenilere, Alevilere, başörtülülere, LGBT bireylere ve ‘farklı’ olan herkese saldırılar sürecek. Kısacası, bize acil olarak ‘Nefret Suçları Yasası’ lazım!
Sinan CANBAY
26.03.2012