Gizli Oturum - 3
23 Ocak 2012 20:40 / 2178 kez okundu!
Meclis’te “komünistlik siyaseti” izlendiğine dair kuşkular vardır.
Meclis’te “Bolşevik” olduğunu ilan eden vekiller vardır.
Baku’da Türkiye Komünist Fırkası’nı kuranlar “soysuz ve serseri”dir.
Dış Komünistlerle ilişkisi olmadan, kendiliğinden Komünist örgütlenmesini yapmaya girişenler vardır. Bunlar da kötüdür! Halk İştirakiyun Fırkası Rus ajanıdır.
Meclis’e seçilerek gelmiş bir milletvekili olan, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’nde Başkan olan, Bolşeviklik hakkında kitap (risale) yazan Şeyh Servet Efendi vardır. Kötüdür ve Meclis’ten atılması istenmektedir.
Ankara’da, Hükümet Reisi’nin tayin ettiği ahlaklı ve güvenilir kişilerce, onun emir ve müsaadeleri ile kurulan (resmi) Türkiye Komünist Fırkası vardır! Bu parti komünistliği incelemek ve halka ve orduya anlatmak için kurulmuştur! Bu “iyi” partidir ve kuranlar “iyi çocuklardır”.
M.Kemal’in “K. Karabekir’in ‘yaptıkları tarihe geçecek’ dediği nedir?”
Karabekir’in M. Kemal’in bilgisi dahilinde Mustafa Suphi ve yoldaşlarına uygulanan “zora dayalı olmayan” önlemler nedir?
Büyük Millet Meclisi döneminin bu ilk “faili meçhul” operasyonla yüzleşmek için, bu uygulamaya kapı aralayan “önlemler”in belgeleri de açılmalıdır.
“İslam millet” güzellemesi üzerinde yükselen, bol nefret ve az korku söylemli zenofobik ruh hali, “Türk ve İslam” güzellemeleriyle hala geçerli, farkında mısınız?
Bir karakter tahlili: “Türk ve İslam” millet hemen her alanda çok “cesur”dur, bir tek “yüzleşmek”ten korkar! Galiba ondan da korkmaz: Sadece ve sadece başta Ermeniler olmak üzere Hıristiyan millete ve komünistlere ettikleriyle yüzleşmekten korkar!
Yine de bu Meclis’in, ondan sonra gelenlere kıyasla en iyi meclis olduğu söylenir. Çünkü, Ermeni Soykırımı’nın sorumlusu Malta Sürgünleri eski mesai arkadaşlarıyla birleşip, Meclis’e ve memleketin kaderine henüz el koyamamışlardır.
Söz Meclis ve Heyet-i Vekile başkanı Mustafa Kemal Paşa’da:
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara)- Efendiler, zannediyorum ki gayet önemli ve ciddi bir mesele üzerindeyiz. Şerefli arkadaşlar farklı bakış noktalarını ortaya koydular. Bendeniz de bu münasebetle bu konuda, gerek Hükümet adına, gerek şahsım adına birkaç noktayı kısaca arz edeceğim.
Hakikaten milletimizin durumu ve işlerin ciddiyeti herkesçe açık ve kesin olarak bellidir. İşte bu hakiki milli emelleri sağlamak amacıyla, burada dahi toplanan Meclis’iniz, noktayı nazarlarında izleyeceği esaslarda, bu milli emel ve arzuların elde edilmesi noktayı nazarından ayrılamaz. Şüphe etmiyorum ve hiç kimsenin şüphe etmeyeceğini zannediyorum ki Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümeti’nin bugüne kadar izlediği siyaset tamamen milli emellere uygundur. Bu siyasetin ne olduğunu tekrara lüzum görmem. Yalnız iki kelimesini söyleyeceğim, ki o da milli sınırlar içinde milletin bağımsızlığıdır ve bu gayet kuvvetli ve büyük mana ifade eder esastır. Bugüne kadar bu esastan ayrıldığımıza delil olacak en ufak bir iz bile göstermek mümkün değildir.
Efendiler, bu iki esas üzerinde yürüyen insanlar, düşünen beyinler tabi olarak Komünizmin yaygın ve bu sınırları parçalayan esasları ile uyuşamaz. Bundan ötürü Yüce Heyeti’nizin izlediği siyaset hiçbir vakitte Komünistlik esasına dayalı değildir. Bu böyledir, bunu tekrar ediyorum, bir defa daha. Fakat yine malûmunuzdur ve cihanın malûmudur, ki bu millî esaslarına derin bağlarla sadık kalan Meclis’iniz ve Hükümet’iniz bağımsız bir devlet olarak Rusya Bolşevik Cumhuriyeti denilen bir devletle siyasi ilişkilerinde hiçbir vakit Komünistlik ile Bolşeviklik esaslarını dahi ağzından çıkarmamıştır. Sanıyorum ki Dışişleri Bakanı’nız çeşitli nedenlerle bu yanını açıklamıştır. Bu nedenle bendeniz tekrar ediyorum, milletimizin, devletimizin, Yüce Heyet’inizin Ruslarla olan ilişkileri doğrudan doğruya iki bağımsız devletin karşı karşıya olan ve her biri kendine ait olan gayelerini tamamen korumak koşuluyla, bugüne kadar böyle olduğu, bugünden sonra da böyle devam edeceğine şüphe etmeyiniz. Resmi Rus Bolşevik Hükümeti, resmi devlet adamları bizim olan, bizim resmi devlet adamlarımızla olan ilişkilerinde Rusya içinde bu milletin soysuz, herhalde sersem birtakım evlatları oralarda da serseriliklerine devam etmişlerdir. İşte bu serseriler bir iş yapmak hülyasına kapılarak görünüşte memleketimize ve milletimize yararlı olmak için Türkiye Komünist Fırkası diye bir parti meydana getirmişlerdir ve bu partiyi kuranların başında da Mustafa Suphi ve onun gibiler bulunmaktadır. Bunlar doğrudan doğruya bir vatansever duygu ile ve bir hakiki milli duygu ile değil, benim kanımca belki kendilerine para veren, kendilerini koruyan ve bunlara önem veren Moskova’daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım serserice girişimlerde bulunmuşlardır. Bunların yaptıkları girişim Rus Bolşevizmi’ni çeşitli kanallardan memleket içine sokmak olmuştur. Bu suretle memleketimize, milletimize dışarıdan komünizm akımı sokulmaya başlanmıştır.
Diğer taraftan efendiler, memleket içinde komünizmin ne olduğunu bilmeyen, fakat bu temellere dayanaraktan şekillenmiş olan, örgütlenmiş bir Bolşevik kuvvetinin bizim için kurtuluş gücü olabileceğini söyleyen birtakım insanlar dahi, bu dışarıdan gelen Komünizm akımına temas etmeksizin kendiliğinden Komünizm teşkilatı yapmak hevesine düştüler. Bir zaman geldi ki Ankara’da, Eskişehir’de, şurada burada memleketin hemen bir çok yerlerinde bir çok insanlar, birbiriyle bağlantıda olmaksızın, Komünistlik teşkilatı kurmaya ve aynı zamanda da dışarıdan birtakım insanlar başıboş olarak memlekette dolaşmaya ve aynı zamanda propaganda yapmaya başlamışlardır… Heyeti Vekileniz… Herhalde bu memlekette ve bu millet içinde Komünizmin mahalli tatbik bulamayacağına kani idi ve kanidir. Komünizmin ne olduğunu bilirse aydınlar, o zaman memleket içinde uygulanmasına izin verebilir. Fakat aydınlar dahi dahil olduğu halde Halk, Ordu Komünizmin ne olduğunu bilmiyor. Yalnız kurtarıcı güç olabileceği inancına sahip olmuş ise o zaman körü körüne cahilce komünizm olabilir veyahut milletin az bir bölümü, pek az bölümü eğilim gösterebilir. Böylece azınlığın da azınlığı denecek mertebede oluşacak bu kuvvet kendini yaygın ve egemen bir kuvvet farz ederek, çünkü bilinçsiz surette bir örgüt olacağından derhal memleket içinde –doğal olarak bu gibi inkılâblar milli genel kurulumuz tarafından derhal imha edileceğine eminiz- herhalde bir taşkınlık olabilir, bir inkılâb girişimi olabilir. Bu varsayımla Hükümet önlem düşünmek zorunda kalır.
Efendiler, iki türlü önlem alınabilirdi. Birisi; doğrudan doğruya Komünizm diyenin kafasını kırmak; diğeri, Rusya’dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise sınır dışına atmak gibi zorlayıcı, şiddetli, kırıcı önlem kullanmak. Bu önlemleri uygulamak iki bakımdan yararsız görülmüştür. Birincisi; siyaseten iyi ilişkilerde bulunmayı gerekli saydığımız Rusya Cumhuriyeti tam olarak komünisttir. Eğer böyle zorlayıcı önlem uygulanacak olursak o durumda kayıtsız koşulsuz Ruslarla ilgi ve ilişkide bulunmamak gerekir. Oysa biz birçok siyasi mütalaalardan, birçok sebep ve sebeplerden Ruslarla temasta, ilişkilerde, görüşmede bulunmak istedik, istiyoruz ve isteyeceğiz. O halde uygulayacağımız önlemlerde dostluğunu istediğimiz bir millet, bir hükümetin prensiplerini tahkir etmemeliyiz. İşte bu bakımdan zora dayalı önlem kullanmak istemedik. İkinci bakımdan da zora dayalı tedbir kullanmayı yararlı bulmadık. Bildiğiniz gibi düşünce akımlarına karşı düşünceye dayanmayan kuvvetle karşılık vermek, o akımı yok etmedikten başka, herhangi bir muhatabınızla, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir düşüncesini kuvvet zoru ile reddederseniz, ısrar eder. Israr ettikçe kendi kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir. Ondan dolayı, düşünce akımları zor ve şiddet ve kuvvetle reddedilmez. Tersine güçlenir. Buna karşı en etkili çare, gelen düşünce akımına düşünce akımı vermek, düşünceye düşünceyle karşılık vermektir. Ondan dolayı Komünizmin memleketimiz için, milletimiz içn, dinimizin gerekleri için kabulü mümkün olmadığını anlatmak, yani milletin genelinin düşüncesini aydınlatmak en yararlı bir çare görülmüştür. İşte Hükümet böyle bir çareye başvurmakla uğraşmakla beraber, şüphe yok ki, gelen akımlar zamandan önce zararlar doğurabilecek duruma gelmemesi için dahi bir taraftan da gerekli önlemler kabul edilmiştir. Hükümet aydınlatma ile bu akımın önüne geçmeyi düşündüğü sırada, aynı biçimde düşünen birtakım değerli ahlaklı ve her bakımdan güvenilir arkadaşlar bana başvurmuşlardır. Bu kimseler bu noktayı nazardan bu memleket ve milletin yararına en fazla ne suretle hizmet edebileceklerini düşünüyorlardı. İşte bu düşüncenin ürünü olmak üzere Ankara’da Komünist Fırkası adı altında bir parti kuruldu.
Bu partiyi kuran kimselerin bence yakından bilinen zihniyetini kısaca açıklamak istiyorum, ki yanlış anlayışlar giderilsin. Bu kimseler bir kez ulusal sınırlar içindeki halkın bağımsızlığının korunması, bağımsızlığının sağlanması ve elde etmek için hizmet etmek istiyorlar. Yine onlar da hepiniz gibi milletin refah ve hakiki saadetini maddeten elde edebilmek için yönetim makinesinin ıslahı toplumsal durumlarda mümkün olduğu kadar milletin hazmetme yeteneği derecesi oranında ilerlemeyi başarmayı düşünen insanlardır. Ondan dolayı, bu partiyi kuranlar Komünizmin ne olduğunu millete anlatmak ve bunun ne olduğunu bütün temelleri, ilkeleri bütün milletçe bilinmedikçe olsa olsa onların içinden halkın anlayış ve yeteneğine olabildiği kadar hizmet edebileceklerini, uygulamaya yeteneği görüldüğü takdirde uygulama düşüncesinde idi. Fakat aşırı bağlılık gösterdikleri nokta, o da, bu memleket içinde ve bu millet içinde her türlü toplumsal devrimin, zararlı bile olsa, her türlü devrimin hakiki sahibi yine bu millet olmalıdır. Yine bu milletvekili olmalıdır ve çok mutaassıp oldukları bir nokta varsa, bu memleket içinde yabancı ile hiçbir devrimin vücuda gelmesine alet olanları alçak ve rezil olarak kabul etmek idi. İşte bu işi iyi niyetle yapmak isteyen arkadaşların girişimi Hükümetçe uygun görülmüş ve kendilerinin baş vurmaları üzerine resmen izin verilmiştir. Yalnız bu izni vermekle Hükümet bir şey düşündü. Evet, komünizm toplumsal bir meseledir. Bunun her türlü esaslarını ve hakikatlerini istenildiği gibi söylemekte bir kötülük yoktur. Yalnız girişim gayesi belli olmayan, yeri dahi istenildiği anda belli olmayan bir takım kimselerin komünizm adı altında, Bolşevizm adı altında örgütlenmesini kesinlikle yasaklamak istedik ve bu bakış açısından İçişleri Bakanı bütün devlet memurlarının reislerine dedi ki; Komünistim diyen Hükümetçe resmen programı görülmüş ve varlığı resmen onaylanmış kuruluşa girebilir. Fakat kendi kendine kurulan partinin Hükümete verdiği bir güvence vardı, ki o dahi her önüne geleni örgüte almayıp, belki aklı başında milli kutsalları, dini gerekleri genel şartları millet ve devleti anlayabilen insanlar ancak bu milli amaca sadık kalmak koşuluyla düşünceleri aktarabilirler ve ben eminim ki arkadaşlar, Rus bolşevizminin yapmış olduğu yıkımları bir çoklarımızdan daha iyi bilmektedirler. Varlıklarının bir nedeni kalmadığına inandıkları dakikada bütün millete seslenerek bizzat kendileri Komünizmin bu memleket içinde uygulama kabiliyeti olmadığını kendileri ifade ederler ve dağılırlar. Bu parti bu biçimde oluştuktan sonra Halk İştirakiyun Fırkası adı altında bir parti Hükümete başvurmuş bulunuyordu. Bu parti hakkında bir kelime daha eklemek isterim. Türkiye Komünist Fırkası, yani Komünistliği ne Arapça, ne Türkçe yapmak istememiş olduklarını, tek amaçlarının halkı aldatmamak olduğunu, söylediğimiz şeylerin Komünistlik olduğunu anlasınlar, düşüncesiyle kurulmuştur. Onun için doğrudan doğruya Komünist kelimesini tekrar ediyoruz ki halkı aldatmış olmayalım diye. Ondan dolayı Türkiye Komünist Fırkası bu biçimde memlekette örgütlendiği sırada, Baku’da yine Türkiye Komünist Fırkası adıyla bir parti vardı. Böylece, merkez yönetimi dışarıda bulunan ve girişimleri için emirleri dışarıdan alan bir parti de reddedilmiş oldu.
Halk İştirakiyun Fırkası’nın kurulmasının sebep ve hikmetini bilemem. Girişimcileri bunu açıklayabilirler. Yalnız benim anladığıma göre Türkiye Komünist Fırkası’nın (resmi-TU) kuruluşunun içyüzü ile Halk İştirakiyun Fırkası’nın kuruluşunun içyüzü arasında fark vardır. Türkiye Komünist Fırkası, Türkiye için, Türkiye içinde çalışan bir parti olarak gerçekleşiyor. Halk İştirakiyun Fırkası, doğrudan doğruya komünizm esasını gösterir bir partidir ve belgeye dayalı bilgiye göre burada bulunan Rus elçiliği ile dahi ilişkide bulunuyor. Bu konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Şimdiye efendiler; Hükümetin bakış noktaları ve izlediği zaten bilinen esasları bir daha tekrar ettikten sonra, Komünist örgütlenmesine ne gibi düşüncelere dayanarak Hükümet serbest bırakmış açıkladım. Kısmen fakat yine bundan doğabilecek olan sakıncalara karşı dahi kesin ve şiddetli önlemler uygulama ve olanakları saklı tutulmuştur ve belki yakın zamanda bunun eserlerini göreceksiniz.
Yalnız bir şey rica etmek istiyorum. Bir kez bendeniz reisiniz olmak itibariyle ve diplomatik ilişkilerde Yüce Heyetinizi temsil etmek itibariyle Dışişleri Bakanı ve Bakanlar Kurulunuzun her biri, hatta şerefli üyelerden daki her biri bu meseleden bahsederken bir iki noktaya dikkat etmesi gerekir. Genellikle komüniste karşı söz söylerken doğu siyasetimize karşı söz söylemeyi benzer görüyorum. Bu bir toplumsal meseledir. Şu veya şu sebeple memleketimizde uygulama olanağı yoktur. Fakat bunu tam serbestlikle söyleyebiliriz. Yalnız Hıristiyan olan bir devlete siyasi ilişkilerde bulunmamıza bu engel değildir. Ondan dolayı biz komünistlik istemeyiz, öyle ise doğu siyaseti yapmayacağız demek doğru değildir. Bu gayet abes olur. Doğal olarak Ruslar komünist olduğu için onun karşısında bulunuyoruz.Bize uygulanması olanaksız olduğu için ve dini esaslara ve hayat ve toplum şartlarımızla uyumu olanaksız olduğundan hayır diyoruz. Hüseyin Avni Bey, bu konularda söz söylerken mesele daha açıklığa kavuştu. Doğu meselesine dair bütün düşüncelerini dikkatle takip ettiğim için bende şöyle bir kanı oluştu. Bu kanı bütün düşüncelerinin bir kişi üzerine olduğudur. Kendileri o kişinin adını söylediler. Dediler ki; Kara Kazım Paşa ihlal etti.
Şimdi efendiler; Hüseyin Avni Bey biraderimiz gayet önemli bir konuya değindiler ki, bunun hakkında hiçbir şey söylemek istemiyorum. Fakat kendileri değindiği için Yüce Heyetinizden zihinleri karışmış olanlar bulunabileceği için bir iki kelime ile açıklamak istiyorum. Bir defa Kazım Karabekir Paşa’yı içinizde tanıyanlar ve tanımayanlar vardır. Ondan dolayı Kara Kazım Paşa gayet zeki, akıllı, ahlaklı, namuslu fevkalade iyi huylu, namuslu, tedbirli bir adamdır ve bunların ötesinde özelliği vardır, ki ilk temasa geldiği zaman Hüseyin Avni Bey anlayamaz. Ben de kısa temasta, bayağı temasta anlayamadım. Gayet sır saklayan bir kişidir, işte böyle bir hali bulunduğu için Hüseyin Avni Bey biraderimiz Kazım Paşa’yı değerlendirmekte hata etmiştirler.
HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum) - Bir dakika müsaade buyurur musunuz?
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla) - Müsaade buyurun, sözümün bütünlüğünü bölmeyiniz.
Kazım Karabekir Paşa’nın niteliklerini arz ettikten sonra bizi yanlışa mı yöneltti, bizi aydınlattı mı? Buna dair fazla söz söylemek istemiyoruz.Yalnız ufak bir kuşkusu olanlar Kazım Karabekir Paşa Hazretleri’nin bir buçuk seneden beri doğu durumları hakkında her gün vermiş oldukları raporları ve onların tümünü etraflıca düşündükten sonra bir karara varması ve ona göre söz söylemesi gerekir. O zaman o düşünceyi ortaya koyan kişinin bu değerde, bu kudrette bir kişi hakkındaki, Kazım Karabekir Paşa Hazretleri’ne değer biçmede ne dereceye kadar hata etmiş olduklarını anlayacaklardır. Şimdi bunu ispat konusuna, en ufak bir örnek olmak üzere, burada okunan telgrafta öne çıkan bir durum var. Mustafa Suphi geliyor. O anda Mustafa Suphi’yi herkesten önce doğuda Hüseyin Avni Bey’den önce ortaya çıkaran Kazım Karabekir Paşa’dır. Bu adamın memlekete girmesinin zararlı olacağını anlayan Kazım Karabekir Paşa’dır ve bunun memleket dışına kovulması gerekeceğini bilen de Kazım Karabekir Paşa’dır. Bunun planını da yapan Kazım Karabekir Paşa’dır. Yoksa Erzurum’da valiliğimiz değildir. Biz değiliz efendiler. Akıllıca bir biçimde yapmış olduğu, planı, herkesten önce gerekenleri harekete geçiren Kazım Karabekir Paşa’dır. Bilmem Bolşeviklere eğilimliymiş, Mustafa Suphi’nin bilmem nesiymiş… Her şeyden öce kuvvetli bir önlem alan Kazım Karabekir Paşa’dır. Ben açıklıyorum. Çünkü belgeler vardır. Şuradan buradan bu meseleyi ifade eden telgraflarını getireyim okuyayım.
Sonra buyurdular ki; Paşa ile görüşmüşler, İslamiyet’le Bolşevizm’in denk … Ondan dolayı Kazım Paşa’nın Bolşeviklik ve Komünistlik hakkındaki bütün anlayışları ve bütün bakış noktaları şimdiki ifadelerim ile anlaşılan anlamdadır. Fakat bu sözlerle sizi sınavdan geçirmiştir ve yine Kazım Paşa açıklamaları arasında doğu siyaseti izlenmesinin gerekliliğinden konu açmıştır. Bugün için doğu siyasetini izlemek, batı siyasetine … Onu talep ediyoruz. Daima onu söylemiş olması … Ve Kazım Paşa’nın Komünistlerle temasta olanlara karşı Komünist görünmesi olmuş olabilir. Memleket ve millet için yararlı bir siyasi amaç sağlamak içindir. Hakikatte Komünist ve Bolşevik olduğu için değildir.
Yine buyurdular, ki Gümrü’de Kazım Paşa kendi eliyle Ermenileri Komünist yaptı. Kazım Paşa ile aramızda bir hafta haberleşme sürdü. Ermeni meselesinin çözülmesi söz konusu olduğu sırada şunu mu yapalım, bunu mu yapalım diye çeşitli çalışmalar söz konusu olduğu zaman, o tartışmalarda bulunmuş olsaydınız takdir ederdiniz ki en yararlı olan şey, zaten komünist olmayan serseri Ermenilere komünist dedirtmek için ve Taşnak varlığını bir an önce yıkmak için yapılmıştır.
Kazım Paşa hakkındaki bir diğer noktasına cevap vermek isterim. Mustafa Suphi ile ilk temasta bulunduğu zaman yalnız haberleşmedim. Benim yanıma özel adam göndermiştir. Hakikaten Eskişehir’de bulunduğum sırada Mustafa Suphi’nin ve daha bir adamın imzası ile bir belgeyi ve bir mektubu taşıyan bir kişi bana ulaştı. Mustafa Suphi bana başvuruyor ve diyor ki; bizim dışarıda örgütlenme amacımız içerideki milli maksadımızı kolaylaştırma ve sağlamaktan ibarettir. Bunun üzerine size nasıl hizmet edebiliriz? Bu mektubu getiren adam aynı zamanda bana gizli olarak diyor ki; merkez komiteye dahilim. Bu adam Lenin’in yegane adamıdır ve Lenin Türkiye hakkında bir iş yapmadan önce mutlaka Mustafa Suphi ile … bu adamın etrafını sarmaktır. Fakat aslı yoktur … idaresiz ve milliyetsiz bir adamdır. Ben doğrudan doğruya Mustafa Suphi’nin mektubuna cevap olarak yazdım ve onu okuyabilirsiniz. Bu milletin, bu milletvekillerinden oluşan Meclisin amacı, gayesi, siyaseti kesin olarak budur. Hiçbir zaman merkezi dışarıda bulunan bir örgütle ortak çalışma yapmayız. Biz kendi kendimizi sevk ve idareye çalışırız. Bu memlekette çalışmak isteyenler, gerçekten çalışmak isteyenler memleketin içinde bulunurlar ve memleketin hakiki kaynaklarına, kitlelerine dayanır. Onun için Mustafa Suphi’ye ceza (denk muamelesi-TU) yapamazsınız efendim.
Bir de doğunun durumlarını incelemek için özel heyet gönderilmesini talep etmişler. Doğunun durumunu hangi noktayı nazardan anlamak istiyorsunuz?.. Asıl mektubu getirip de gizli bildirimde bulunan, söylediğim şeylerin hepsi hakkında olumlu, yeterli kayıtlı delil vardır. Tekrar delile gerek yoktur. Kanaatlerimizi tespit edebiliriz. Bu mesele hakkında eğer Kazım Paşa buna eğilimleri ve bu eğilimlerin zarara yol açacağını tahkik etmek ise maksat, bu gayet açıktır. Azerbaycan’da bilmem Dağıstan’da Bolşeviklerin Komünizme karşı ne gibi ciddi önlemler düşündüğünü anlamak için, Hükümete olan önerilerini okuyabilirsiniz. Eğer bundan başka doğuya anlaşılması gereken ve henüz Beyefendi tarafından ifade edilen şey varsa bir özel heyetin gönderilmesi meselesi, ki buna hiç gerek yoktur, Kazım Paşa’nın ne ruhta ve Bolşeviklere karşı duyguları malumunuzdur.
HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum) - Kâzım Paşaya saygımız vardır. Erzurum valisi olmak için İstanbul'da bile çalıştık ve sonra o kadar da basit bir adam değilim. Meselelere nüfuz edebilirim. Görüştüm. Şahsi kin tanımam. Vali Hamit Bey Necati Beyin Hükümete verdikleri son şeyi de söyleyin.
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla) - Şimdi efendiler bu noktadan başlayacağım. Ben de, dünyada hiç şahsî kin taşır adam değilim. Bir defa zâtı âliniz vali Hamit Beyle Necati Beyin verdikleri şeyden nereden bilgi sahibi oldunuz? Üçü Ermenistan barışını yapmak için tarafımızdan tayin edilmiş bir yetkili heyettir ve onlarla aramızda geçen gizli haberleşmemiz sizce neden biliniyor? Bu Necati'nin fikri bana gelir. Demek o zatın bana yazdığı telgraftan zâtı âlinizin de bilgisi vardır. Kazım Kara Bekir Paşa’nın izledikleri siyaset hakkında şikâyet dolu açıklamalarınızdan şimdi bu noktayı izah için bir şey daha söyleyeyim. Zâtı âliniz Necati Beyle Hamit Beyin bilgi sahibi oldukları yetkili heyetin bir faaliyet safhasına belki vakıfsınız. Fakat Kâzım Kara Bekir Paşa’ya Bakanlar Kurulu’ndan verilen talimata vakıf mısınız? Bana yazmış olduğu telgrafta zâtı âlinizin de bilgisi vardır. Meseleyi aydınlatmak için soruyorum. Orada ne renk ve şekil göstereceğine dair Hamit Bey Necati Beyin bilgisi yoktur.
HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum) - Ben tereddüt ettim şahsımda.
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla) - Çünkü her gittiğiniz yerde aleyhinde bulundunuz, yazık değil mi? Tarihe geçecek onun yaptığı şeyler.
REİS - Oturuma ara veriyorum, beş dakika dinlenme için.
Talat ULUSOY
23.01.2012
Son Güncelleme Tarihi: 29 Ocak 2012 15:31