Kemalizm'le yüzleşemeyen CHP yenilenmez
07 Mayıs 2012 12:40 / 1620 kez okundu!
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Tosun CHP'nin dinle, dindarla başrışmasının yolunun Kemalizmle hesaplaşmadan geçtiğini söyledi. Tosun, hesaplaşmanın, 'Geçmişi inkar değil, ama hataları kabul ve hataları tekerrür ettirmeme adına topluma verilecek sözdür. Bunu CHP başarabilir mi? Çok zor' dedi. (Yeni Şafak gazetesinden Murat Aksoy'un Tanju Tosun'la söyleşisi)
-------------------------------------------------------------------------------------
CHP'de sular durulmuyor. Genel Başkan seçildikten sonra 3 olağanüstü kurultay toplayan CHP, önümüzdeki aylarda da olağan genel kurulunu toplayacak. İl ve ilçe kongreleri devam eden partide Gürsel Tekin'in istifası parti içi iktidar mücadelesinin devam ettiğini gösterdi. İçerde iktidar savaşlarının yaşandığı CHP, bir kaç haftadır 'din eksenli' bir tartışmanın içinde. Başbakan Erdoğan, CHP döneminde yıkılan ve kapatılan camiler konusunda belgeler açıklarken, Kemal Kılıçdaroğlu 'belgelerle' bunu çürütmeye çalıştı. Bosna'daki türbe ziyareti de yine bu döneme denk geldi. Peki CHP'de neler oluyor? Tekin'in istifasının anlamı ne, sonuçları ne olur? Bosna ziyareti CHP'nin dinle barışma girişimi mi? Bu girişim başarılı olabilir mi? CHP'nin dine bakışı ne? Bütün bu soruları CHP'yi yakından tanıyan Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Tosun ile konuştuk.
CHP'deki son gelişmeyle başlayalım. Gürsel Tekin'in istifasının anlamı nedir?
Medyadan öğrenebildiğimiz kadar Tekin'in istifa gerekçesi özellikle İstanbul İl Başkanlığı seçimiyle ilgili. Diğer yandan sorunun daha derinlerde olduğu da dillendiriliyor. Tekin'in mevcut İstanbul İl Başkanına karşı olma gerekçesi medyaya, onun halka inemediği, dar kadrocu hareket ettiği şeklinde yansısa da, anladığımız kadarıyla Tekin'in Kılıçdaroğlu CHP'sine, daha doğrusu Genel Başkan'ın yanındaki bazı isimlerin siyaset yapma yöntemine ilişkin eleştirisi istifada ağır basmış durumda.
Kimdir bunlar, Tekin kim(ler)e karşı?
Tekin Ankara'dan İstanbul'a ayak basar basmaz kişilerle hiçbir sorunu olmadığını ifade etti. Evet, Tekin'in kişilerle sorunu olmayabilir, fakat kırgın olduğu kişilerin Tekin'le, daha doğrusu ikinci adam oluşuyla ilgili sorunları vardı. Nitekim bir süreden beri Tekin ikinci adamlıktan da uzaklaştırılmıştı partide. Tekin'in şu sözlerini iyi okumak gerekir: 'Genel gidişata itiraz ediyorum. ... Benim kızgınlıklarım ve itirazlarımın adresi CHP'dir. ... Kişilerle işim yok. Birlik ve beraberliğe dünden daha çok ihtiyacımız var.' Kılıçdaroğlu Aleviliğin parti kimliğinde görünür olmamasına özen gösterirken, kanımca parti içinde öne çıkan Matkap, Toprak gibi isimlerin mezhepsel ilişkiler üzerinden CHP'de politika yapmasına itiraz ediyor Tekin. Bir de, mevcut İl Başkanı ve çevresine yönelik CHP siyasetini sokakla buluşturmadıkları iddiası var. Bence Tekin partinin bir mezhebin ve İstanbul sermayesinin kimi temsilcileri tarafından kuşatılmasından rahatsız, onun için birlik ve beraberlikten sözediyor. Tabii ki son tahlilde partide etkisizleştirilmesinin yarattığı ciddi bir rahatsızlık da var.
CHP SHP'LİLEŞEREK KURTULMAZ
Tekin İstanbul'da birilerinin dışlandığını mı düşünüyor?
İl başkanlığı seçiminde Tekin'in ifade ettiği gibi eski SHP ve DSP'liler öne çıkıyor. Bu tablo, Tekin'in partinin CHP'lilerinin dışlanarak, SHP'li hatta DSP'lileştirildiği şeklindeki eleştirilerinde haklılık payı olduğunu düşündürtüyor.
Kılıçdaroğlu'nun istifayı kabul etmesi...
Tercihini eski SHP ve DSP'lilerden yana kullandığı, Tekin'in eleştirilerini fazla dikkate almadığı anlamına geliyor. Bu süreci CHP'nin yeni genel başkanla yeni bir kimlik inşası sürecinde eski sosyal demokrat-demokratik sol geleneği partiye eklemleme olarak da okumamak gerekir. Olan; parti örgütüne kendi adamlarıyla hakim olmaya dayanan CHP'nin eski hastalığının bu kez eski SHP ve DSP'lilerle diriltilmesinden ibarettir. Tabii ki bu aktörlerin temsil ettiği mezhepsel kimlik, İstanbul sermayesine yakınlık, hatta akrabalık ilişkilerini de gözardı etmemek gerekir.
Bazı kesimler CHP'nin SHP'lileşerek kurtulabileceği dillendiriliyor. Katılıyor musunuz?
CHP'nin SHP'lileşmesi partinin idolojik bir renge bürünmesi adına partiye katkı koyucu olabilir. Bu pozisyon alışın CHP'yi kurtarması ise mümkün değil. 1990'lardaki temel misyonu rejimi demokratikleştirme olan SHP'nin demokrasi dışına çıkıldığında ekonomi, din, kültürel çoğulculukla bazı sorunları vardı. CHP'yi SHP'lileştirme adına bugün atılan bazı adımlar, eski SHP'nin hatalarından ders alınmamış izlenimini yaratıyor. 2023'e yürüyen Türkiye'yi 90'ların tahayyülüyle yakalamak mümkün değil. Türkiye değişti.
DELEGEYİ YÖNETEN BAŞKANI YÖNETİR
Bu istifa olağan kurultayı nasıl etkiler?
CHP'de önümüzdeki aylarda yapılması planlanan genel başkan seçimli kurultayda mevcut genel başkanı zorlayacak bir tablonun ortaya çıkması şimdilik zor görünüyor. Bunun nedeni Kılıçdaroğlu'nun liderliğinin CHP'lilerce tasdik edilmesi olmayıp, kurultayda Kılıçdaroğlu karşısında güçlü bir aday çıkmasının ya da çıkarılmasının partiyi toplum nezdinde tamamen itibarsızlaştırma anlamına geleceğinin bilinmesidir. İl kongrelerindeki seçim sonuçları Kılıçdaroğlu'nun elini güçlendirmiş görünüyor.
Yerini garantiledi yani...
Tekin'in istifasının ardında yatan gerekçeler üzerinden düşünüldüğünde, Kılıçdaroğlu için riskli alanlar da mevcut. Kılıçdaroğlu Baykal'ın yolundan yürüyerek, örgütleri dün Tekin'e, bugün Tekin'in eleştirdiklerine emanet etmiş durumda. Bu aktörler Tekin'i devre dışı bırakıp, yerelde hakimiyet tesis etmeye çalışıyor, hatta CHP'lilerin yerine eski SHP ve DSP'lileri yerleştiridikleri iddia ediliyor. Böyleyse, Tekin eleştirilerinde haklı. Bu hakimiyet Kılıçdaroğlu'nun kontrolü dışına çıkar ve kongrede yaklaşık 700 kişilik bir delegeyi kontrol edemezse, çarşaf listeyle gidilecek seçimde genel başkan değişmez ama, 'yöneten değil yönetilen bir genel başkan'a dönüşür ki, bu Kılıçdaroğlu'nun sembolik bir genel başkan olarak kalması anlamına gelir.
TEKİN İSTANBUL ADAYI OLABİLİR
Tekin aday olmaz mı?
Tekin'in aday olacağını tahmin etmiyorum. Fakat, kendisinin MYK'dan ayrılma gerekçelerini veri aldığımızda, bundan sonra sade bir CHP milletvekili olarak politika üretimine çok fazla katkı koyma şansı olamayabilir. Tekin feda edilemeyecek bir siyasi aktör. Örgütte de fazla söz sahibi olamayacağına göre, geriye İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adaylığı kalıyor. Ona da izin verilir mi ayrı bir konu. Kurultayda başka adaylar çıkabilir. Delegelerin demokratik hakkı. Fakat, partinin bu koşullarında genel başkanı alaşağı etme gibi bir düşünce CHP'yi bitirir.
CHP DİNİ DEVLETLEŞTİRDİ
Kılıçdaroğlu'nun Bosna'ya gitmesi CHP-Din, dindarlık tartışmasını gündeme getirdi. Nedir CHP'nin kuruluşundan itibaren dine, dindara bakışı?
Cumhuriyet dönemi Türkiye siyasi hayatı, resmi laisizm ile popüler İslam arasında yaşanan gerilimlerin tarihidir aynı zamanda. Popüler islam halkın anladığı ve inandığı biçimiyle dini yaşama isteği iken, resmi laisizm otoriter özelliğiyle dini inanç ve pratiklerin meşruiyet temellerinin devlet tarafından tanımlanması esasına dayanıyordu. Bu nedenle, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren devlet-din ilişkisinde kendilerini devletin asli unsuru gören devlet ya da CHP elitleri İslam dinini lağvetmek ya da devletten ayırmak gibi bir proje inşa etmemişler, fakat, dini rasyonel-hukuki kurumsal yapıya eklemlemişler, yani devletleştirmişlerdir.
DİNİ DAİMA TEHDİT OLARAK GÖRDÜ
Resmi laisizm mi bu?
Evet öyle ifade edebililiriz. Bu proje 1920'lerden itibaren iktidarda olan CHP eliyle 1950'lere kadar yürütüldü. CHP'nin o dönemde temsil ettiği devlet aklı, halkın İslamı karşısında, dini ya kurumlarla ya da kurallarla kontrol etme yolunu seçmiştir. Hal böyle olunca resmileştirilen din dışında, halkın her türlü dini inanç ve pratik yorumu devlete ve rejime karşı potansiyel bir tehdit olarak algılanmıştır. Bu çerçevede CHP'nin dine ve dindara bakışı, kuruluşundan bugüne, zaman zaman esnemeler olsa da, resmi laisizm temelindedir. CHP algısında din, çoğu zaman sınırlarının devlet tarafının çizildiği bir alandan ibarettir. Dindarların da ancak sıkıştırıldığı alan içinde dinini yaşamasına izin verilmiştir.
Son dönemde CHP dine karşı değil vurgusu neden öne çıktı?
Teorik olarak CHP'nin dindarlarla sorunu olmadığı iddia edilse de, uygulamada dindarların dini yorumlaması ve yaşamasıyla sorunu olmuştur. CHP'nin laiklik anlayışı bir türlü dindarların dini yorumlama biçimiyle buluşamamaktadır. Bugün CHP'nin geleneksel resmi laisizm anlayışı yumuşatılmakla birlikte, halen katı Cumhuriyetçi kaygı ve korkular nedeniyle; dinin sivilleşmesi konusunda CHP özgürlükçü adımlar atamıyor. Son tahlilde dinin dayatmasız ve yasaksız yaşanması konusunda CHP'nin aklının karışık olduğunu söyleyebiliriz.
CHP dinle, dindarla nasıl barışır?
CHP'nin özgürlükçü bir sol parti olabilmesinin koşullarından biri, dini inanç ve ibadet boyutuyla kendine göre tarif etmekten vazgeçmesidir. Parti ancak, din konusunda Cumhuriyeti korumacı refleksini terkedip, dinin inanç ve ibadet boyutlarını halkın yorumuna bırakıp, sınırsız özgürlükten yana tavır koyarak dindarlara ulaşıp, dindarlarla barışabilir. Tabii ki sınırsız özgürlük inanç, ibadet başta olmak üzere her türlü örgütlenme, kamusal alanda her boyutuyla görünür olmayı da içermelidir. Bir örnek vermek gerekirse, özlük haklarının iadesi istenen Merve Kavakçı'nın talebine nasıl baktığı Kılıçdaroğlu'na sorulduğunda, 'konuyu hukukçulara sorarız' yanıtı verme yerine, meseleyi bir hakkın gaspedilmesi olarak görebilen CHP'de dindarlarla barışma yolu açılabilir.
BOSNA'YA GİDEREK DİNDARLA BARIŞAMAZ
Kılıçdaroğlu'nun Bosna'ya gidişi buna hizmet eder mi?
Kılıçdaroğlu'na medya mensupları tarafından sorulan neden bu ülkeye gittiğine ilişkin soruya verdiği yanıt, CHP'nin din ve dindarlık algısı hakkında ipuçları vermektedir. Bosna Hersek'te Türklük ve Müslümanlığın eş ya da eşit olarak algılandığını ifade eden Kılıçdaroğlu'nun, her iki kimliği aynı pota içine sokup, eritme gayreti İslamı milli kimlikle bütünleştiren bir laiklik anlayışına tekabül ediyor ki, bu anlayış CHP'nin geleneksel resmi laisist yorumuyla örtüşüyor. Dini kimliği milli kimlikle yanyana koyan, sanki dini olana öncelik tanınamayacağı şeklindeki bu yorum, dinin resmileştirilerek dünyevileştirilmesi ve millileştirilmesi gibi bir sonuca yol açmakta. Anlaşılan o ki CHP'nin 'inançlara saygılı sol siyaset' anlayışı böyle bir şey.
Bosna yerine Türkiye'deki dindarlarla buluşsa daha etkili olmaz mıydı?
Kılıçdaroğlu'nun Saraybosna'da İmam Hatip Lisesi'ni ziyaret etmesi, orduevinde okutulan mevlite katılması sembolik anlamda önemlidir. 'CHP'nin laikçi tabanı ne der?' şeklinde bir endişe taşımadan katılınan bu etkinlikler Baykal'ın yıllar önce aynı ülkeyi ziyaretinde kadınlara beyaz başörtü dağıtma eylemine öykünme olarak da yorumlanabilir. Her şeye rağmen CHP-din ilişkisinin hak ve özgürlük temelli yeni çabası olarak da okunabilir. Fakat son tahlilde Kılıçdaroğlu'nun samimiyeti, bu tür çabaların Türkiye sınırlarında devam edip etmeyeceği ile test edilecektir.
Önder Sav'cı siyaset geleneği sürüyor
Kılıçdaroğlu liderliğinde 2 yılı doldurmak üzere. Değişim var mı, varsa bu ne yönde?
CHP halen kendisini tanımlamaya çalışırken, klasik seçmeni dışında kalan kesimlere kendisini tanıtamıyor. Programatik, ideolojik olarak değişim yönünde çabalar göze çarpmakla birlikte, örgüt içi siyasetin işleyişi anlamında ciddi sorunlar mevcut. Kılıçdaroğlu'nun tercihi parti içinde demokratik yapı ve süreçlerin inşası yönünde olsa da, örgüt içi kalelere adamlarını yerleştirmeyi dayanan Önder Sav'cı siyaset tarzı bugün genel başkanın en yakınındakiler aracılığıyla devam ettiriliyor. Bu anlamda örgüt içi zaaf ve hastalıklar aynen devam ediyor. Gürsel Tekin'in istifası bu zaafiyetin ürettiği bir siyasi çıktıdır. Örgüt içi sorunlar, parti içi mevzi kapma savaşı, toplum nezdinde CHP'ye dair sınırlı güvenin aşınmasına neden olurken, toplumda CHP'nin değişemeyeceğini ilişkin algı güçleniyor.
SLOGAN PROJEDEN DAHA CAZİP GELİYOR
CHP'de ideolojik tartışma neden yok?
CHP'liler kolaycılığa kaçıyor. Kolaycılıktan kastettiğim; ellerinde hazır reçete var: Kemalizm. Halen kurtarıcı olarak görülüyor. Kemalizm kolaya kaçmalarına neden oluyor. Zor olan; özgürlükçü demokratik sol, sosyal demokrasi için kafa yormak. Cumhuriyetçi, laikçi olmanın rahatlığına da alışmışlar. Her koşulda oy veren bir kitle var nasılsa. Tabii ki parti kadrolarının donanım yetersizliği de gözardı edilmemeli. Kimlerle parti içinde ideolojik tartışma yapılacak? Bilim Kültür Platformu dışında bu işlere kafa yormak isteyen kaç CHP'li var? Sloganların cazibesi fikir üretmenin önüne geçiyor. Bir de, tartışma değişim, dönüşüp isteğinin olduğu yerde mümkün. Değişime direnci olan çok sayıda aktörü ve parti içindeki güçlerini ihmal edemeyiz.
CHP'nin sol parti olmadığı geniş kitlelerce söyleniyor, CHP nedir, kimlerin partisidir?
CHP kurulduğu günden bu yana batılı anlamda sol parti olmamıştır. 1920'lerden 1960'ların ortasına kadar devlet kurucu ve kuşatıcı Cumhuriyet projesinin mimarı ve sadık bekçisi bir siyasi aygıt olarak solla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Önce 'Ortanın solu' projesi ardından 'Demokratik Sol' çizgi, Türkiye'ye özgü sola yakınlaşan ulusal bir okuma idi. 1990'larda CHP'nin yeniden açılmasından bugüne toplum ve siyasete dair önermeleriyle çoğu parti gibi merkezde konumlanmıştır. İlk kez Kılıçdaroğlu ile partiyi sosyal demokrat kimliğe büründürme konusunda atılan adımlar var. Fakat son tahlilde kurucu ideolojiden kopamama hali, parti üst yönetiminde bu ideolojiye iman edenlerin gür sesleri ve yaygın etkileri CHP'nin kimlik bunalımını aşamamasına yol açıyor. CHP kimlerin partisidir diye baktığımızda, partilerin çoğunu artık özgün sınıfsal tabanları ile tanımlayamıyoruz. Türkiye'de çoğu parti için Demirelci retorikten hatırladığımız 'benim köylüm, benim esnafım, benim işçim' anlayışı, partilerde ideolojik olarak popülizmi belirgin kılıyor. Neredeyse tüm partiler iktidar için herkesi yakalamaya (catch all party) çalışan partiler.
LİDERLİK DÖNÜŞÜM İÇİN YETERLİ DEĞİL
Tabanının kitlesel olarak bir dönüşümü var mı?
Kılıçdaroğlu ile birlikte yaşanmakta olan değişim çok yavaş. Sorun galiba, değişimin akıbetinin kestirilememesi nedeniyle risk alıcı dönüşüm politikalarının tercih edilmemesiyle ilgili. Değişim konusunda bile zihinleri berrak olmayan, ürkek davranan CHP elitlerinin tabanın kitlesel olarak dönüşümüne rehberlik etmeleri mümkün görünmüyor. Tabanın dönüştürülmesi ancak yukarıda başlatılacak ve aşağıya doğru aktarılacak bir politik sosyalizasyonla mümkün. Parti ideolojik olarak dönüştürülmeden ve tabanı ikna suretiyle onlar da dönüştürülmeden, partiye uzak duran toplumsal kesimlerle yeni ittifaklar kurulması mümkün değil.
07.05.2012