TARAF TUTMALARIN BÝLE DAYATMACILIKLA BEZENDÝÐÝ BÝR ÜLKENÝN ÝNSANLARIYIZ - Firuz KUTAL
21 Aðustos 2010 13:25
Beni kategorize etme...
Firuz Kutal kutal@kutal.com
TARAF TUTMALARIN BÝLE DAYATMACILIKLA BEZENDÝÐÝ BÝR ÜLKENÝN ÝNSANLARIYIZ
Beklentilerimiz çok net, çok güçlü ve her daim durumlara hakimmiþ gibi görüntüler sergilemeye çalýþýyoruz. Ama ortaya çýkatttýðýmýz tutumlar pek de taraftar toplamýyor. Parlak iddialarýmýzýn inandýrýcýlýðý ancak belli bir camia içerisinde kalýyor. Peki ama kafamýzý yastýða koyduðumuzda kendimizi seviyor muyuz? Baþkalarý üzerinden yaptýðýmýz siyasi söylemleri çok önemserken, kendimizin gerçekten ne istediðine dair ipuclarý bile sunamýyoruz. Uzaktan bakýnca, öyle görünüyor.
Referandumda 'Evet'- 'Hayýr' tartýþmalarýnýn, aslýnda sadece iki seçenek olmasý, her þeyi sivrileþtirmeye yetti ve zaten bölünmelerle yaþayan solda yeni bölünmeler yarattý. Bugünlerde Türkiye'de ya o'cu ya da bu'cu olunuyor. O'cularý ve bu'cularý sevmiyorsan 'Boykot'cu oluyorsun ya da 'Çekimser.'... Bu kadar kalsa yine kabulüm. 'Yanlýþ da olsa, doðru da seçimim bu, memlekete hayýrlý olsun', diyenseniz, masumsunuz demektir. Olur mu hiç öyle. Gürültü yapmak lazým. Siz zaten ne derseniz deyin, yeriniz önceden belli. Hayýr dersen Ergenekoncu sýnýfýndasýn. Evet dersen ya statükocu ya da liberal olmalara dayanýrsýn. Boykot diyorsan, zaten sorunlarla yüzleþmekten kaçýyorsun...
Evet - hayýr ikilemini bugünkü iktidarýn sunduðu açýk. Yine de referanduma gelmeden önce Meclis'te epeyce tartýþýldý. Hatta çesitli partilerden ve baðýmsýz milletvekillerinden deðiþikliklere onay veren de var. Çok uzun yýllardýr 12 Eylül yasalarýný ''içine sindirerek'' kullanmýþ bir halkýz. Birilerinin þu ya da bu deðiþikliði talep etmesi elbette yerindedir. Hele ki Anayasa'nýn deðiþmesi sancýsýz mý olacaktý?
Deðiþiklik talebinin -bu haliyle bile- bu iktidardan gelmesi talihsizlik evet, yine de temel bazý köþe taþlarý olmalý deðil mi insanlarýn? Ülkenin geleceðini ilgilendiren ve geçmiþiyle hesaplaþmayý içeren bir konuda aylardýr konuþuluyor. Bazý ortak noktalarýn ortaya çýkmasý gerekmez miydi? Yurt dýþýndaki örneklerde en azýndan birden fazla çevrelerde ''konsensus'' yani uzlaþma konusu gündemde tutulur. Konsensus denilen de birileri ile baþkalarýnýn en azýndan bir kaç konuda hem fikir olduklarýnýn duygusunu ve söylemini yaratmaktýr. Referandumda Anayasa deðiþikiklerine hayýr diyenler ile evet diyenler hangi konularda hemfikirdir. Bunu hiç konuþmuyoruz.
DÜNYANIN SONU DEÐÝL...
Her konuda takoz olmaya çalýþmak yorucu, bir iþe de yaramýyor. Ýþ yapan olmak lazým. Zaman hýzla geçiyor ve þikayetten, kaygýdan baþka bir tortu bulamýyoruz ortada. Sonuçta dünyanýn sonu olmayan, sizi mücadele etmekten çýkan sonuca baðlý bir vazgeçmeye sürüklemeyecek bir durumdur evet ya da hayýr durumu. Ama çeþitli çevrelerin -bütün iyi niyetliliklerine raðmen- hayýrlarý da, evetleri de, boykotlarý da sadece genel bir güvensizlik, öfke ve hatta düþmanlýk, ille de þiddet ve baþýbozukluk ortaya çýkarýyor.
'Koþullar olgun deðil, biz de oyunu ya oynamýyoruz ya da böyle oynuyoruz' deniyor. Böyle her kafadan ayrý bir ses çýkmasýnýn, kaos yaratmaktan öte, en çok da halka güvensizlik, çaresizlik ve tutarsýzlýk sergilediðini düþünüyorum. Toplumsal dayanýþma örnekleri yaratmak yerine, üstelik sol ve 'devrimcilik adýna, sadece kendine yeterli olmayý, dýþarýda ne olursa olsun, kendimizi toplumdan izole ederek 'bildigimiz doðruyla yaþarýz' demenin pratiði sunuluyor gibi geliyor bana.
Bir etrafýnýza bakýn lütfen, günlerdir duyduðunuz nedir? 'Keþke 'evet' diyebilseydim', 'Hayýr, inadýna hayýr', 'Ne 'Evet' ne 'Hayýr' ne de boykot', 'Ben evet diyecektim ama, boykot yaptým son anda düþüncelerimi', 'Sivil diktaya Hayýr!', 'Türkçe de, Lazca da, Ermenice de, Kürtçe de Hayýr!', 'Yetmez ama evet', 'Kendine, yani Banayasa'ya Hayýr!', 'Þimdilik hayýr!', 'Havet!', 'Neden evet olmasýn?', 'Göstere göstere hayýr!', 'Dövülsem de evet diyecegim!', 'Korkuyorum, açýkça hayýr diyemiyorum!', 'Yüz karasý Anayasa'dan kurtulmak için evet!', 'AKP'den kurtulmak için hayýr!', 'Hukukun üstünlüðü için Evet!', 'Cumhuriyet için hayýr!', 'Oyum mahrem söyleyemem'... Bunlar ve benzeri sözler uçuþuyor havalarda.
HIRLAR, HARLAR BÝRAZ BAHANE, ASIL AMAÇ BÝR UZUN HAVA, O DA KISA ÖMÜRLÜ...
Dayatmalar, küsmeler, laf sokuþturmalar, karþýlýklý kullanýlan olumsuz terminoloji, bütün bunlar birbirinden baðýmsýz olmayan insanlarýn yaþadýðý alanlarda oluyor. Bu gibi insan davranýþlarýnýn solu ya da saðý da yok aslýnda. Bana sorarsanýz bu ülkede herkes herkese biraz benziyor. Herkesin 'ne olursa olsun' dediði bir iktidar savaþý da var. Olan, ömrünü bu koþullar altýnda yaþamaya mecbur edilenlere oluyor. Bu siyaset anlayýþý mutlaka deðiþmeli.
Dayatan, dayattýðý eðer sizi ikna etmiyorsa sizinle küsen, küsünce de kýzmaya ve size kötü söz söylemeye, dýþlamaya hak bulan insanlar çýktý ortaya. Üstelik AKP'de de var bu insanlardan, CHP'de de, sol camialarda da maalesef... Duruþu dürüst, kendisi ile barýþýk, bugünü anlayan ve gelecekten de umutlu olmaya çalýþan birileriyle rastlaþmak zorlaþtý. Çünkü anlatýp ikna etmeye deðil, evet ya da hayýr girdabýnda taraf tutmayý ötekine dayatma peþinde çoðu insan.
Camia olmayý aþýp birey olmayý baþarmalýyýz artýk. Evet de desem, hayýr da desem beni kategorize etme ve genelleþtirme. Dýþladýðýmýz kimse de içimizde yaþýyor ve yaþayacak. O da aslýnda seni dýþlýyor. Düþman kardeþleriz sanki hepimiz. Böyle olmaz...
Belki de istenen budur...
Oslo, Aðustos 2010
(Turnosul.biz'den alýnmýþtýr.)