'Türkiye’nin Ortadoğu’daki politikalarına karşı sert bir müdahale...' Yalçın Yusufoğlu
01 Haziran 2010 00:38
"Beyaz Bayraklı yardım filosu Türklerden ibaret değildi, ceşitli ülkelerden gelmiş 750 kadar gönüllü arasında 5 AB parlamenteri de vardı. Bununla birlikte yapılan askeri saldırının bölge politikasında özel bir yeri vardır, o da Türkiye’ye karşıdır. Ankara’nın Tahran’la ilişkilerinden hoşlanmayan, hele hele son uranyum takası antlaşmasından rahatsız olduğunu açık açık beyan eden ABD, İsrail eliyle Ankara’yı cezalandırmaktadır, diyelim ki uyarmaktadır..."
Haydutluğun sınırı yok - Yalçın Yusufoğlu
İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere düzenlediği kanlı saldırı her türlü tahammülün ötesinde bir olay. Siyonist İsrail devletinin barış için, evrensel hukuki ve insani değerlerl için ne menem bir bela olduğunun yeni bir kanıtı.
Kendi terörist politikaları için her türlü pervasızlığı sergileyen İsrail’in bu tutumu kendi güvenliği ile açıklanamaz. Görüntüleri izlediniz: 6 gemilik savunmasız yardım filosuna helikopterlerle, hücümbotlarla, füzelerle yapılanlar tam bir savaş operasyonudur.
Gazze’yi ambargoya alan ve oradaki Filistinlileri açlığa mahkûm eden İsrail Devletinin “ben her istediğimi yaparım” diyerek bildiği gibi davranması başta ABD olmak üzere Batı devletlerinin başından beri süren desteği sonucudur.
Dünyada ABD ve İsrail dışında her istediğini bu denli yapabilen, uluslararası kamuoyundan kayda değer tepki görmeyen, gördüğü tepkilere de aldırmayan üçüncü bir devlet yoktur. İsrail Beyaz Saray’dan onay ve destek almadan böyle bir operasyona kalkışamaz. BM Güvenlik Konseyi’nin alacağı kınama kararlarının hiç bir önemi yok. BM kimbilir kaç tane böyle karar almıştır. Karararlar ona verilen 'numara'lardan ibaret kalmıştır.
Beyaz Bayraklı yardım filosu Türklerden ibaret değildi, çeşitli ülkelerden gelmiş 750 kadar gönüllü arasında 5 AB parlamenteri de vardı. Bununla birlikte yapılan askeri saldırının bölge politikasında özel bir yeri vardır, o da Türkiye’ye karşıdır. Ankara’nın Tahran’la ilişkilerinden hoşlanmayan, hele hele son uranyum takası antlaşmasından rahatsız olduğunu açık açık beyan eden ABD, İsrail eliyle Ankara’yı cezalandırmaktadır, diyelim ki uyarmaktadır.
Yorumcular ve Türk devlet yetkilileri “İsrail hakettiği cevabı alacak, yaptığının bedelini ödeyecek” diye boşuna konuşmaktadırlar. Siyonist devlet bugüne kadar neyin bedelini ödedi ki, bunu ödesin? 1947 Mısır - İsrail savaşından başlayarak geçen zaman içinde İsrail’in yediği tek şamarı 2006’da Lübnan’a yaptığı saldırıda Lübnan halkı indirmiştir.
Gelelim Türkiye’nin kusuruna: Eşkiyayı tanımak için daha ne yapması gerekirdi. Yardım filosunu korunmasız, savunmasız yollamak Ankara Hükümetinin gafleti olmuştur. Hükümet resmi ve gayrıresmi sözcüleriyle şimdi İsrail’in uluslararası hukuku nasıl çiğnediğini tekrarlayacağına, önlemi baştan almadığı için kabahatli olduğunu itiraf etmelidir, Siyasette karşındakini iyi tanıyacaksınız. O gemileri düğüne, bayrama gider gibi gönderemezsiniz. Bir kaç donanımlı hücumbot İsrail kara sularına girinceye kadar gemilere eşlik edebilirdi. Gerçi terörist devlet kendi karasuları içinde yine saldırabilirdi, ama başlangıçta peşinen gözdağı verilmiş olurdu.
Olay İsrail’in ne ilk suçudur, ne de sonuncusu olacaktır. Ama bu hadisede yeni sayılabilecek husus yukarıda da yazdığımız gibi, Türkiye’nin Ortadoğu’daki politikalırına karşı sert bir müdahale niteliği taşımış olmasıdır...
yyusufoglu@yahoo.com
Sesonline.net