Yaþam savunucularý ve "toplu ölümler" - Yalçýn Ergündoðan
19 Þubat 2008 10:57 / 1636 kez okundu!
Bilmem dikkatinizi çekti mi? “Uþak'ýn Ulubey ilçesine baðlý Ýnay köyü 80 kuzu ve çok sayýda yabani hayvanýn ölmesi üzerine karantina altýna alýndý” þeklinde bir haber yer aldý bazý gazete ve internet sitelerinde. Kiminiz görmedi, kiminiz de sý
“Tüprag Metal Madencilik A.Þ.’nin iþlettiði, Kýþladað Altýn Madeni'ne 6 kilometre mesafedeki Ýnay köyünde toplu hayvan ölümleri görüldü. Köylüler bir ayda 80 kuzunun öldüðünü, çok sayýda yaban hayvanýnýn telef olduðunu belirterek, ölümlerin altýn madeninde kullanýlan siyanür yüzünden meydana geldiðini ileri sürdü. Ulubey Ýlçe Tarým Müdürlüðü, salgýn hastalýk þüphesiyle köye hayvan giriþ-çýkýþýný yasaklayarak, köyde karantina uygulamasý baþlattý. Kýþladað Altýn Madeni'ne karþý sürdürdükleri mücadeleyle bilinen Ýnay Köyü’nde yaþayan 75 yaþýndaki Hasan Sakarya, hayvan ölümlerinin altýn madeninde kullanýlan “siyanürden” kaynaklandýðýný öne sürdü. Yaklaþýk 50 yýldýr hayvancýlýk yaptýðýný söyleyen Sakarya, ‘Ben bu yaþýma geldim, böyle bir olay görmedim. Köyde hayvanlarýmýz teker teker ölüyor. Siyanür yakýnda bizi de öldürecek. Biz bu madenin buradan kalkmasýný istiyoruz’ dedi...” (Sesonline.net, 13 Þubat 2008)
Büyük çevresel risk yaratan “siyanür liçi” yöntemiyle iþletilen altýn madenlerine karþý bizim ‘yaþam savunucularý’ diye nitelendirdiðimiz duyarlý yurttaþlar yýllardýr mücadele yürütüyor. Onlarýn yaptýklarý mücadelenin ne denli yerinde ve gerçekten ‘yaþamý savunmak’ olduðunun kanýtý gibi deðil mi haberdeki geliþmeler? Peki onca mücadeleye ve tepkiye raðmen bu yöntemlerle çalýþmalarýna izin veren karar vericiler nerede?..
Þimdi þöyle diyenler olabilir: “Efendim bölgedeki ölüm nedenlerinin sonuçlarý daha kesinleþmedi...” Çok uzak bir olasýlýk ama, var sayalým ki, söz konusu bu olayda ‘toplu ölümlerin’ nedeni baþka bir etken olsun. Siyanürle altýn aramanýn doðayý tahrip etmediðini, çevreye zarar vermediðini, zehirlemediðini bilimsel olarak ileri sürebilecek olan var mý? Yok... Onun için itiraz edeceklere yanýtýmý peþinen vereyim. Bu olayda deðilse, bundan sonra yaþanacak pek çok olayda kýsa ve uzun vadede bu faaliyetin “canlý yaþamýný sonlandýracaðý” beklentisi içinde olun...
Çernobil faciasýndan sonra radyasyon serpintisine maruz kalan çaylarda radyasyon olmadýðýna “kefil” olmak için TV’de aðzýný höpürdeterek “çay” içen bakanlarýn olduðu, hiçbir cezai sorumlulukla karþýlaþmadýðý bir ülkedeyiz. Bunu biliyoruz. O nedenle daha fazla kaygýlanýyor, duyarlýlýðýmýzý artýrmaya çalýþýyoruz...
DÜNYA SAÐLIK ÖRGÜTÜ
Türkiye’de nükleer santral yapýmý ve bölgeye nükleer malzemesi temini çalýþmalarý sessiz ve derinden sürüyor. (Bknz: 19 Ocak 2008 tarihli ‘Nükleer Jandarma’ baþlýklý yazým.)
Tüm dünyada yaþam savunucularý Çernobil Faciasý’nýn 22. yýldönümünde yaygýn eylem ve etkinliklere hazýrlanýyorlar. Her yýl olduðu gibi, bu yýl da Türkiye’de de 26 Nisan günü baþta Ýstanbul olmak üzere çeþitli bölgelerde miting ve gösteriler düzenlenecek.
Nükleer konusuna girmiþken size bir de Dünya Saðlýk Örgütü’yle ilgili bir geliþmeyi aktarayým. Kuruluþ yönetmeliðine göre Dünya Saðlýk Örgütü; uluslararasý saðlýk konularýný yönlendiren ve koordine eden yetkili. Dünyadaki bilim insanlarýnýn saptamasýna göre; maalesef “radyasyon ve saðlýk” alanýnda bu doðru deðil. “Dünya Saðlýk Örgütü, nükleer endüstrisinin resmi lobisi olan 'Uluslararasý Atom Enerjisi Ajansý (UAEA)' ile 1959 yýlýnda yapýlan anlaþmadan dolayý, hayati öneme sahip radyasyon ve saðlýk alanýnda üzerine düþen sorumluluðu yerine getiremiyor.”
Bu sözler tamamiyle konu ile yakýndan ilgili çevreler ve bilim insanlarýnýn hazýrladýklarý rapordan alýnma. Konuyla ilgili 9 ay önce Cenevre’deki “Dünya Saðlýk Örgütü Genel Merkez” binasýnýn önünde duyarlý insanlar sessizce bekleyip baský oluþturmaya çalýþmýþlardý. Aralarýnda çok tanýnmýþ bilim insanlarýnýn bulunduðu topluluk þimdi Uluslararasý düzeyde bir imza kampanyasý baþlattý:
Dünya Saðlýk Örgütü baðýmsýz olsun!
Evet, görüyorsunuz, küresel saldýrýya karþý mücadele tüm dünyada sürüyor. Yaþam savunucularý “yurdumuz bütün cihandýr bizim” düþüncesini hayata geçiriyor. Yalnýz deðiliz biliyoruz ama... Çoðalmalýyýz...
